'Büyük Taarruz'dan önce son çıkış

ÖNCEKİ gece Türkiye’de, hepimizin gözlerinin önünde çok güzel bir şey oldu.

Haberin Devamı

Önce size bu güzel olayın kahramanını anlatmalıyım.
Adı Mekiye...
İnanmayacaksınız ama, soyadını sormak bile aklıma gelmedi.
Mekiye adı o kadar güzel ve her şeyi o kadar iyi anlatıyor ki...
“Bırak öyle kalsın” dedim.
Diyarbakırlı bir ailenin kızı.
Annesi ev kadını. Babası mevsimlik işçi, ama 7 aydır işsiz.
Dokuz kardeşler.
* * *
Mekiye, Star TV’de yayınlanan “Star Akademi” yarışmasına katılan gençlerden biri.
Utangaç, biraz içine kapanık.
Ama gözlerinin içi hep gülüyor.
Önceki hafta, harika bir potpuri yaptı. “Kışlalar doldu” adlı uzun havayla başladı, “Dar hejiroke” adlı Kürtçe şarkıyla bitirdi.
Kürtçede “İncir ağacısın” anlamına geliyormuş. İçinde çok güzel de bir mısra var:
“İncir ağacısın, gam götürensin” diyor.
O gece birinci olmayı bekliyordu. Mesajlarda önceleri hep o önde gidiyordu, son dakikalarda kaybetti.
Hafta içinde, arkadaşlarına “Kürtçe şarkı söyledim. Birinci olamadım. Artık pop söylesem de birinci olamam” demiş.
Umutsuzdu yani...
* * *
Mekiye bu hafta, bir başka potpuri yaptı.
Önce “Hey gidi Karadeniz” adlı uzun havayla başladı. Arkasından “Hayde”ye geçti.
Tam Laz şivesiyle, Karadeniz’in iki güzel şarkısı.
Sevgi dolu bir Kürt kızı, Türkiye’deki Kürtlerin belki de en büyük tepkilerle karşılaştığı Karadeniz bölgesinin iki şarkısını söylüyor.
Sonuç ne oldu dersiniz?
Mekiye gecenin birincisi.
Hem de açık arayla.
* * *
Otoyolda son sürat gidiyoruz.
Baltalar yeniden çıkarılıyor.
İktidara yakın bazı köşelerde neredeyse “Büyük taarruz başlıyor” havası yayılıyor.
Ben de diyorum ki: Bu “amok” otoyolunda, Mekiye bir Karadeniz türküsüyle birinci olabiliyorsa, felaketten önce mutlaka bir son çıkış vardır.

Haberin Devamı

Maşallah herkes savcı, herkes hâkim

HAYRETLE izliyorum.
Önüne gelen, eline bir köşe geçiren herkes Federasyon’a yükleniyor. Mehmet Ali Aydınlar’a demediğini bırakmıyor.
Peki ne yapacaktı bu insan, bu kurul?
Etik Kurulu, “Bana kanıt diye sunulan şeylerden kesin bir yargıya varamadım” diyor.
“İddianameyi bekleyeceğim” diyor.
Daha ne desin Allah aşkına?
Şu kendini hem polis, hem savcı, hem hâkim, hem infaz memuru gören “özel yetkili” gazeteci takımına katılıp, daha ortada bir iddianame bile yokken insanları suçlu mu ilan etmeliydi?
Ülkenin şu “yeni adalet düzenine” bir bakın.
Eline köşe geçirenlerin bazıları, neredeyse Stasi polisine dönüşmüş.
Hepsi, ihtilal mahkemelerinin darağacı kenarına sandalyelerini atıp, düşen kelleleri örgü örerek keyifle seyreden “Tricoteuse”lere dönüşmüş.
Halk mahkemelerinden beter köşe mahkemeleri kurulmuş, her üç günde bir başparmaklar aşağı çevrilip, şunun bunun kellesi isteniyor.
Türkiye “çok hukuklu” sistemi bile geçmiş, binlerce köşe hukuklu bir devlet haline gelmiş.
Herkes özel yetkili polis, özel yetkili savcı, özel yetkili mahkeme ve çok özel yetkili infaz memuru.
Ne bekliyordunuz Federasyon’dan?
Sizin gibi olmalarını mı? Yani polisin eline verdiği “delillere” bile bakmadan infaz yapmasını...
Biliyorum, kafalarda o terane var.
“Ateş olmayan yerden duman çıkmaz...”
Bulabildiğiniz tek içtihat işte bu zalim atasözüdür.
Ben de size, atasözü bile olamamış, çok klasik bir sözle cevap vereyim.
O “Adalet”, yani büyük harfle yazılan gerçek “Adalet” bir gün size de lazım olabilir.
Bu ülke, daha savcının bile “suçlamadığı” insanları şimdiden kurumlarına, köşe başlarındaki yazarlarına infaz ettirirse, bilin ki bu gidiş iyi değildir.

Yazarın Tüm Yazıları