Paylaş
“Beklemeden asalım.”
Bazı arkadaşlarımız bu başlığa çok güldü ama benim için endişe verici bir başlıktı.
Ama o dönemde benim için asıl hayret verici olan, Emin Çölaşan’ın “Öcalan’ın asılmaması gerektiği” yolundaki yazılarıydı.
Meslek hayatımın en kritik kararlarından birini o dönemde almış ve “Öcalan asılmasın” yolunda yazılar yayınlamıştık.
Bunun etkili olduğunu da tahmin ediyorum. Bir de o dönemde doğru olanı yaptığımıza inanıyorum
.* * *
O günlerde Erdoğan” bugünkü gücüyle iktidarda olsaydı Öcalan’ı astırabilir miydi?
Sanmıyorum.
MİT Müsteşarı Türkiye’nin önde gelen gazetecilerini davet edip, “Aman Öcalan’ın asılması büyük olaylara yol açar, Türkiye’ye çok zarar verir” şeklinde özetlenebilecek brifingler veriyordu.
BUGÜNKÜ SORU
Öcalan’ın idamı artık söz konusu olamayacağına göre, bu lafları söylemenin hiçbir riski yok mu?
Türkiye üzerinde birikmiş büyük bir negatif elektrik var. Kutuplaşma had safhada.
Siyasetin tamamıyla duyguların, öfke ve kinin, yandaşlık veya karşıtlığın egemenliğine girdiği Türkiye’yi, yüzde 50 çoğunlukla bile yönetmek çok zorlaşabilir.
UNUTMAYALIM BEKLENTİ ŞU
Türkiye, 13 Haziran sabahından itibaren, ne zaman ve nasıl sonuçlanacağı belli olmayan ağır bir “Kürt gerginliğinin” etkisi altına girecektir.
Bu gerginliği, öyle üçüncü defa yapılacak ve beş gün sonra unutulacağına herkesin kesin gözüyle bakacağı basit bir balkon konuşması ile ertelemek mümkün olabilecek mi bilmiyorum.
İPLERİ KAÇIRMAK
“Abdullah Öcalan’ı astırırdım” diyen bir lider, Kürt sorununu çözebilir mi?
Konuyu iyi bilen birçok insan şunu açıkça söylüyor. Kürt sorununun çözümü, yüzde 60 oy bile alsa, Erdoğan’ın elinden çıkmıştır.
Ama Allah Türkiye’yi seviyor.
İYİMSER BİR İHTİMAL
Bu çözümde “Yeni CHP çözücü güç olacaktır”.
Öyle tahmin ediyorum ki, Türk tarihinin bu en büyük sorununu çözecek olan taraf, tek başına “milli irade”yi temsil ettiğini iddia eden güç değil; Aklı, çağdaşlığı, demokratlığı temsil eden güç veya güçler olacaktır.
GÜÇLÜ MUHALEFET
Bu dönemde, “ülkeye güçlü ve iyi bir muhalefetin ne kadar gerekli olduğunu” hep birlikte göreceğiz.
Gayrimüslimler Kâbe ’ye neden giremez
KATOLİK bir arkadaşım var.
Mekke ve Medine’yi, özellikle de Kâbe’yi çok görmek istiyor.
Konu ne zaman açılsa, bana şu soruyu soruyor:
“Siz Müslümanlar, Hıristiyanlara ait kutsal yerlere girebiliyorsunuz, biz Hıristiyanlar niye Kâbe’ye ve Mekke’ye giremiyoruz?”
Doğrusu ben de bu sorunun cevabını veremiyorum
* * *
Mustafa Sağ’ın önceki ay çıkan “İşte Son Peygamber” adlı kitabını okumaya başladım.
Mustafa Sağ çok dikkatle takip ettiğim İslam ve Kuran uzmanlarından biri.
Konya İmam Hatip Lisesi ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu.
“Evrensel Çağrı Kuran’ın Meali” adlı eseri üzerine bir de yazı yazmıştım.
Kuran meallerini artık anlamaya başladığımı belirtmiştim.
Hazreti Muhammed’in hayat hikâyesine, Kâbe’nin yapılışı ile başlıyor.
Mekke’yi ve Kâbe’yi, Hazreti İbrahim, oğlu İsmail ile birlikte inşa etti.
Kuran’ın Âl-i İmrân Suresi, Kâbe konusunu şöyle açıklıyor:
“İnsanlar için inşa edilen ilk ev, tüm dünya insanlarına bir hidayet ve bereket kaynağı olan, Mekke’deki evdir.”
“Orada apaçık kanıtlar var: Allah’ın buyruğu ile, evi/Kâbe’yi inşa eden İbrahim’in makamı oradadır. Kim oraya girerse huzur ve güvenlik içinde olur. Oraya yol bulabilenin o evi ziyaret etmesi, tüm insanlar üzerine Allah’ın bir hakkıdır. Kim, Allah’ın buyruklarını örterek saptırırsa, bilsin ki, Allah hiç kimseye muhtaç olmayacak zenginliktedir.”
* * *
Burada çok açık ve dikkat çekici bir durum var.
Kuran, Kâbe’nin inşa amacını açıklarken, “inananlar” için veya “Müslümanlar” için diye özel bir ayırım yapmıyor.
“Tüm insanlardan” söz ediyor.
Mustafa Sağ da soruyor:
“Kuran’ın açık uyarısına karşın, bugünkü hac anlayış ve uygulanış şeklini, Müslümanların aklına ve vicdanına, insanların da düşüncelerine havale ediyorum.”
Onun biraz üstü örtülü sorduğu soruyu ben daha açık sorayım.
Bu durumda, Müslüman olmayanlar Mekke ve Kâbe’ye neden giremiyor?
Mustafa Sağ’ın Kuran meali çok iyiydi.
Şimdi Hazreti Muhammed’in hayatını anlattığı bu kitabı da çok büyük ilgiyle okudum.
Üslubu çok açık ve anlaşılır.
Böyle olunca da, benim gibi İslam’la ilgili konuları merak edenlere iyi bir kaynak oluşturuyor.
* * *
Gittikçe şu fikre daha çok inanıyorum.
İslam’ı iyi bilenlerin, benim gibi çok iyi bilmeyen insanların soracağı “aptalca” veya “cahilce” soruları küçümsememesi gerekir.
Çünkü İslam’ı dogma olarak kabul edenlerin dini anlamamıza yapabileceği katkı sınırlı.
Ama onlara “cahilce” gibi görünen basit sorular çok işe yarayabilir.
Paylaş