Paylaş
Davaya müdahil olarak katılan bir mağdur, bana ve Divan’a 24 Ağustos 2010 günkü yazımı okudu.
***
Yazının başlığı şuydu:
“Fetullah Hoca’ya iletilmesi ricasıyla...”
Yazı Hanefi Avcı’nın “Haliç’te Yaşayan Simonlar” adlı kitabını yayınladıktan sonra tutuklanması ile ilgiliydi.
***
O gün demişim ki:
“Eğer bu iddialar doğruysa, bu kitap en geç üç-beş yıl sonra ağır bir iddianame olarak önünüze konur...”
***
Bu yazıyı okudu ve sordu:
“Böyle bir kehanette nasıl bulundunuz...”
***
Cevabı basit...
Öğrendiğim hukuk bilgisi ve vicdanımın sesi böyle demişti.
***
Dün T24 sitesi 14 Mart 2012 tarihinde yazdığım bir yazıyı tekrar yayınladı.
***
Odatv davasında tutuklu Ahmet Şık’ın serbest bırakılmasından sonra yazdığım yazıda şunu demişim:
“Şu cümleyi bir kenara yazın.
Çünkü yakın veya en geç orta gelecekte, bu cümlenin bir iddianame haline geldiğini görebilirsiniz.
Cümle aynen şöyle (Ahmet Şık’ın):
‘Bu komployu kuran, yürüten polisler, savcı ve hâkimler bu cezaevine girecek’...”
***
Peki ben böyle demişim de ne olmuş.
Ertesi gün o, davaları savunan köşe yazarı bir meslektaşım başlığı şu olan bir yazı yayınlamış:
“Ertuğrul Özkök, Fetullah Hoca’yı hapse attırmak istiyor.”
***
Yazı devam ediyor:
“Bu emniyetçileri, savcıları, hâkimleri, ‘Fetullahçı suç örgütü olarak’ görüyor Ertuğrul Özkök... Bu suç örgütünün bir numaralısı olarak haliyle Fetullah Gülen’i görüyor. Ucu Fetullah Gülen’e uzanacak çok büyük bir operasyonun hayallerini kuruyor...”
***
Ben hiçbir isim vermemiştim. Ama o kendine göre “Benim içeri attırmaya çalıştığım” kişilerin bir listesini de vermiş:
“Soruşturmayı yürüten Ali Fuat Yılmazer, Tufan Ergüder, Mutlu Ekizoğlu, Hüseyin Çapkın gibi emniyet müdürleri.
Zekeriya Öz, Cihan Kansız, Fikret Seçen, Turan Çolakkadı gibi savcılar...”
***
Arkasından da şu teşhisi yapıyor:
“Bu sadece Özkök’ün değil yüzde 20’lik çıldırmış bir kesimin hayali...”
***
Kim mi bu köşe yazarı...
Adını vermeyeceğim... Hiçbir husumetimin bulunmadığı, zaman zaman sohbet ettiğim bir insan.
O gün “Zamanın Ruhu” bazı insanlar için böyle çalışıyordu.
Ayrıca, hepimizin mazisinde böyle yanılgılar var.
***
Söylemek istediğim tek şey şu: Bugün ülkemizin tartışma meydanında “makul akıl” azınlıkta kaldı.
Ama geldiğimiz noktaya bakın.
Ben, o gün ne demişim; o, o gün ne demiş, kimleri savunmuş.
***
Şu iki yazı gösteriyor ki...
Bazen “yüzde 20” diye küçümsediğimiz, aşağıladığımız, trollerin önüne yem diye attığımız düşünceler, yarının yüzde 80 çoğunluğu haline gelebilir.
***
Bugün de olaya böyle bakarsak, belki ülkemiz için en iyisini yapmış oluruz.
BEL ALTI VURUŞ DÖNEMİ YENİDEN AÇILIYOR MU
SİLİVRİ mezalimi döneminin simgeleri şunlardı:
- Önce suçlu yaratıp, sonra ona uygun suç uydurmak.
- Sahte delil üretmek.
- İnsanlar hakkında itibar linçleri düzenlemek.
- Polis-savcı-hâkim üçlüsünün kurduğu kutsal ittifak.
- Trolleşmiş bir basın.
- Ve her türlü muhalefeti, Silivri torbasına atıp sindirmek, yok etmek isteyen bir anlayış.
O dönemin en kötü, en kalleş silahı ise “özel hayatı” deşifre ederek itibar soykırımları yapmaktı.
Evlere konan videolar, özel konuşmaları trolleşmiş medyanın önüne atmak.
İsmail Saymaz’ın hesaplarının hack’lenmesi yeterince alarme olmuş beynime şunu sokuyor:
Silivri mezaliminin en kalleş, en vicdansız, en gayriinsani uygulaması yeniden başlıyor.
Bir bu eksikti... O da geldi.
Bilelim ki bu satır herkesi doğrayacaktır.
BİR SİLİVRİ MAZLUMUNA İLK HAK İADESİ
BU cumartesi akşamı Ankara ATO Congresium’da beni çok mutlu edecek bir tören düzenlenecek.
“2016 Necip Hablemitoğlu Toplumsal Duyarlılık Ödülleri” verilecek.
Ödül alacaklardan biri Türk ordusunun kahraman deniz subayı Yarbay Ali Tatar olacak... Bütün tarihi boyunca Türk ordusuna karşı düzenlenmiş en vicdansız komplonun kurbanı subayımız.
Kendisini alıp götürmeye gelen kumpasçılara “Bir dakika” deyip, bu uydurma suçlarla yaşamak yerine ölümü tercih eden aslanımız... Ödülünü kardeşi alacak...
Bu olay, karanlık Silivri döneminde itibarı yok edilmeye çalışılan insanlarımız hakkında ilk itibar iadesi töreni.
Ama bunu asıl devletin yapmasını bekliyorum. Ahmet Kaya’yı, bizzat Cumhurbaşkanı’nın eliyle verdiği ödülle onurlandıran Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kahraman ve milliyetçi bir subayından da bunu esirgememeli.
Sayın Devlet Bahçeli bunu bizzat Cumhurbaşkanı’na götürmeli diye düşünüyorum.
KARANLIK GÜNLERDE AYDINLIK GELEN İŞLER
MÜZİKLERİ Aykut Gürel yazdı...
Şiirleri Selçuk Yöntem okudu... Ortaya harika bir CD çıktı. Adı “Aşk İçin Önsöz...”
Geçen akşam Pera Palas’ta tanıtımı vardı, grip yüzünden gidemedim ve çok üzüldüm.
Ama dün bütün gün dinledim. Her şeyin insani olmaktan çıktığı şu karanlık aralık ayında öyle iyi geliyor ki...
Güzel bir müzik, harika icra ve Selçuk’un sesinden Nâzım, Neruda, Haydar Ergülen, Metin Altıok, Özdemir Asaf...
Şu kahrolası Ortadoğu coğrafyasında bile hâlâ biraz insanlık var be...
2016’DA EN ÇOK DİNLEDİĞİM 10 ŞARKI
SPOTIFY her kullanıcısına, o yıl en çok hangi şarkıları dinlediğinin listesini çıkarıyor.
Benimki şöyle:
- Amedeo Minghi: “Cantare d’Amore”
- Jonas Blue: “Fast Car”
- Redondo: “Every Single Piece”
- Kings of Leon: “Muchacho”
- Kygo: “Here For You”
- Carly Simon: “Moonlight Serenade”
- Yirmi7: ‘Muhtemel Aşk”
- Koop: “I See A Different You”
- LP: “Lost On You”
- Beyazıt Öztürk Duet Versiyon: “Bağdat”
Paylaş