Ortada bacağını kaybetmiş bir erkek.
Etrafında başka erkekler.
Öyle sıradan bir arkadaş grubu diyebilirsiniz.
Oysa bu fotoğrafın arkasında, çok önemli bir toplumsal olay var.
* * *
Bu fotoğrafı, geçen pazartesi günü yurtdışından gelirken satın aldığım bir magazin dergisinde gördüm.
Fotoğraftaki ayağı kesik erkek,
Russ Marek isimli bir Amerikalı asker.
37 yaşında.
Irak’ta iki defa savaşa gitmiş.
16 Eylül 2005 günü Irak’ta içinde bulunduğu zırhlı aracın altında bomba patlamış.
İki arkadaşını kaybetmiş.
Kendindense geriye, tek bacak, paramparça olmuş bir yüz ve buruk bir ruh kalmış.
Savaşın dramatik yüzü, bir Amerikan gazisinin gövdesine projeksiyon gibi yansımış.
Ölenler gidiyor.
Onlardan geriye acılı yakınlar kalıyor.
Ölmeyenlerden ise işte böyle paramparça hayatlar.
* * *
Bu fotoğrafta, bir bacağı kopmuş insan böyle biri.
Ya etrafındaki insanlar, onlar kim?
İşte onlar da, bir savaşın sivil cephesindeki kahramanlar.
Bu insanlar, gönüllü bir kuruluşun üyeleri.
Kuruluşun adı,
"Birliklerimiz İçin Yuva".Savaşta yaralanan ve geçim imkánları sınırlı gazilere ev inşa ediyorlar.
Her biri başka işi olan insanlar.
Bu amaçla bir araya gelip, evsiz gaziler için çalışıyorlar.
Yüzlerce gönüllü 2004 yılından bu yana o bölgede gaziler için 36 ev inşa etmiş.
"Bu askerlere karşı sorumluluğumuz var. Onların bu ülkeye yaptıkları hizmete karşılık bizler de onların hayatlarını yeniden inşa etmelerine yardımcı olmalıyız" diyorlar.
İşi sadece devlete, sadece askere bırakmamışlar.
Bacağı kopmuş Amerikalı askerin babası diyor ki:
"Bir askeri yaraladınız mı, bütün ailesini de yaralıyorsunuz."
Eğer bütün toplum kendini büyük bir aile olarak hissediyorsa, her vatandaş, her birey yüreğinde bu yarayı hissediyor olmalı.
Dün sabah gazeteye gelip, 6 şehit verdiğimizi, geriye 8 yaralımızın kaldığını öğrendiğimde aklıma bu fotoğraf geldi.
Sonra bugün
Hürriyet’in birinci sayfasındaki annenin fotoğrafına baktım.
Bir annenin evlat acısını bundan daha çarpıcı, bundan daha etkili ne anlatabilir ki?
Bizler, yani evladını oralarda kaybetmemiş insanlar, bu ıstırabı ne ölçüde paylaşabiliriz?
Okuyup, bakıp geçer miyiz?
Yoksa bir yerimizi kanatıp, o acıyı kendi içimizde de hissetmeye çalışır mıyız?
Her şehit, her gazi haberi beni derinden sarsıyor.
İki yıl önce Gümüşhane’nin Şiran İlçesi’nde bir şehit evine taziyeye gitmiştim.
* * *
Orada bunları çok düşündüm.
Bizler ne yapmalıyız, o annelerin, babaların, kardeşlerin, evlatların, eşlerin ıstırabına nasıl ortak olabiliriz?
Amerikalı yaralı askerin etrafındaki bu insanları görünce paylaşmanın yollarından birini buldum.
Hepimiz, geride kalan yaralı insanlara, şehit vermiş ailelere yardım için birer gönüllü olmalıyız.
Bir ülke bütünlüğü, varlığı için savaşıyorsa, toplumun bütün fertleri bu savaşın birer neferi olmalı.
Yoksa o ülke için zafer asla söz konusu olamaz.
Hepimiz şuna inanmalıyız:
Şehit yakınları ile gaziler, feragat ve fedakárlık isteyen savaşların kutsal emanetleridir.