Paylaş
“Bu ülkede 26 milyon marjinal var.
Kendilerini ‘Alevi’ olarak tanımlayan bu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, diğer Türkiye vatandaşlarının yaşadığı dini olanaklardan ne yazık ki faydalanamıyor.”
* * *
26 milyon...
İki buçuk Yunanistan eder...
Kitaptaki aynı sayfanın ikinci paragrafı ise şu cümleyle başlıyor:
“Bu ülkede son tahminlere göre 13 milyon Kürt yaşıyor...”
Bu rakamları okuyunca bir Sünni Türk olarak ister istemez şu soruyu sormaz mısınız...
“O zaman bu ülkenin Sünni Türk nüfusu nedir...”
* * *
Biliyorum tehlikeli bir soru...
Üstelik de şu sıralarda sormanın hiç gereği yok.
Merak da etmiyorum.
Ama ne yazık ki şu 5 yılda bu sorunun cevabını merak edecek hale getirildik.
Sokaklarda hunharca öldürülen çocuklarımızın bile etnik kimlikleri, mezhepleri üzerinden iğrenç bir kutuplaşmaya götürüldük.
* * *
“Biz Sünni Türkler kaç kişiyiz...”
Bu soruya hepimizin, iç rahatlığı ve aynı güven ile verebileceği ortak bir cevap yok.
Çünkü ülkenin Alevi nüfusu tartışmalı.
Kürt nüfusu tartışmalı.
Onlar tartışmalı olunca, tabiatıyla Sünni Türk nüfusu da tartışmalı.
* * *
Hep birlikte basit bir hesaplama yapalım.
Diyelim ki, “Türkiye’de 26 milyon Alevi olduğu” iddiası çok abartılı.
Alevi Kürtler de var.
“13 milyon Kürt var” iddiası da abartılı.
İyi de bu abartma neyi değiştirir ki...
Bu ülkede milyonlarca Alevi vatandaşın yaşadığını hangimizi inkâr edebiliriz... Bugüne kadar Kürtleri 8 milyondan az gösteren bir rakama rastlamadım.
Bütün abartma paylarını çıkarsak da, bu ülkenin Alevi ve Kürtlerine “marjinal” muamelesi yapabilir miyiz...
Buradan hareketle, şöyle pervasız bir sonuca ulaşabilir miyiz:
“Bu ülkeyi temsil yetkisi sadece Sünni Türklerindir...”
21’inci yüzyılda böyle bir şey diyemezsin.
En pervasız faşistimiz, en pervasız İslamcımız bile böyle bir şeyi söyleyemez.
* * *
O zaman bu iktidara dönüp sormamız gerekir:
Peki arkadaş diyemiyorsan, niye Türkiye’nin 21’inci yüzyıldaki iç ve dış politikasını sadece “Sünni bir Müslüman kardeş ihtirası” ile yönetmeye kalkıyorsun...
Kim verdi sana böyle ilahi bir “Sünni” misyonunu...
Bu kafayla Mısır’da çuvallıyorsun, Suriye’de çuvallıyorsun, Kobani’de çuvallıyorsun, Irak’ta çuvallıyorsun...
Birleşmiş Milletler’de tarihinin en büyük hezimetine uğruyorsun.
Gazze dışında arkanda, yanında, civarında, mahallende bir tek dost ülke kalmamış.
En yakın müttefiklerin bile seni “Chavez mukalliti” bir ülke gibi görmeye başlamış.
Ve sen hâlâ aynı inadı sürdürüyor, aynı yanlışta ısrar ediyorsun.
Bak arkadaş, artık soracağız...
-Nasıl oluyor da, içeride ‘marjinal olmayan’, harika bir mozaikle, böyle zengin bir yelpaze ile ve oyla, dışarıda bu kadar marjinal bir ülke haline gelebiliyorsun...
-Arkandaki yüzde 43 oy, sana, bu kadar dar bir Müslüman kardeşliği saplantısı ile ülkenin geleceğini bu kadar büyük risklere sokma hakkı verir mi...
-Arkadaş, konuşmadığımız, konuşturulmadığımız şey, bu ülkenin tamamının istikbali, milletimizin bekası ile ilgili bir meseledir.
Tırıvırı şeylerden söz etmiyoruz, çocuklarımızın geleceği ve güvenliğidir söz konusu olan...
O yüzden bu sorunun cevabını tarihe emanet etmeyeceğiz...
Bugün soracağız ve alacağız...
NOT: Cüneyt Özdemir: “Eğlencesini Yitiren Ülke”, Doğan Kitap, 2014. Demagojik bir siyasi belagatin süngere çevirdiği zihnimize, medeni bir toplumun gerçek sorunlarının ne olduğunu sokan çok güzel bir kitap. Küçük meseleler gibi görünen büyük şeyleri anlatıyor.
Mesela restoranlarda bebek sandalyesinin olmaması, cami mimarimizin çirkinliği, yollardaki parkeler gibi sıradan görünen şeylerin hayatımızda ne kadar önemli olduğunu harika anlatıyor.
Paylaş