Paylaş
*
Bu karenin iki sonrası da var...
Birinde boğazına ip geçirilmiş bir insan...
Ve ondan sonraki kare...
O insanın bu millete bıraktığı hayat boyu asla unutamayacağımız ifade...
*
Rahmetli Adnan Menderes’in idamdan sonraki fotoğrafıydı bu....
Türkiye’ye, hepimize, demokrasimize, vicdanlarımıza çok pahalıya patlamış bir adalet faciasının tasviridir.
*
Bizim evimiz o fotoğrafa çok ağladı... Babam kahroldu, hayata küstü...
Ve ben ailecek çok sevdiğimiz o insanın yüzündeki son hüznü bir kere daha görmeye dayanamayacağım için bu sayfaya onun idama götürülürken arkadan çekilmiş fotoğrafını koyuyorum.
*
İzmir’de halkın önünde yapılan son idamı seyredenlerden biriyim.
1957 veya 58 yılıydı...
O günden hafızamda kalan tek fotoğraf ise fuarın Montrö kapısının önündeki çam, onun dibine kurulan darağacı ve ipin ucunda sallanan uzun beyaz gömlek giydirilmiş cansız bir bedendi...
*
Bir de yerde, o bedenden aşağı düşmüş bir terlik...
O gün eve geldiğimde kustum...
Sonra odama kapandım.
Yıllar boyunca tek başıma bir odada uyuyamadım...
*
Yıllar sonra öğrendim.
Benim o idamı seyrettiğim yıl Fransız yazar Albert Camus “Giyotin Üzerine Düşünceler” adlı bir makale yayınlamış.
Makale şuna benzer bir cümle ile başlıyor:
“Annemin anlattığına göre babam halkın önünde yapılan bir idamı seyrettikten sonra eve gelip odaya kapanmış ve kusmuş...”
Oysa babası çok şiddetli bir idam cezası taraftarıymış...
*
Türkiye’de 1920 ile 1984 yılları arasında 712 kişi idam edildi. Bunların 15’i kadındı.
Halk önünde yapılan son infaz ise 1965 yılındaydı.
*
Ülkemizde idam edilen son insan Hıdır Aslan’dı...
12 Eylül darbe yargısının son infaz kararıydı.
Hıdır Aslan’ın idam kararını askeri darbe yargısı almıştı.
Ama infazın uygulanması için son kararı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kaldırdıkları elleri ile milletvekilleri vermişti...
*
Biz, halk önünde yapılan son infazları seyretme şanssızlığına uğramış bir neslin mensuplarıyız.
O sahneler hâlâ gözümüzün önünden gitmez...
*
Ama bazen kendi kendime soruyorum...
Acaba Montrö meydanında yere düşmüş o terliği görmek benim için bir şans mıydı...
Kim bilir belki Camus’nün babası gibi, bize de hayatımız boyunca idam cezasına karşı çıkma kararlılığını veren şey de o mide bulantısıydı...
*
Son sözüm, yarın bir gün önlerine geldiğinde idam cezasının yeniden yürürlüğe konması için elini kaldıracak olan milletvekillerine...
*
Onlara diyeceğim ki...
Öbür gün, tek tek insanların infaz kararları önünüze geldiğinde, aynı elinizi ölüm kararını onaylamak için de kaldırmak zorunda kalabilirsiniz...
SİZCE HASAN, İLBER HOCA’NIN APTAL LAFINA KIZMIŞ MIDIR
İLBER Ortaylı, Fatih Altaylı’nın programında, yayın dışında olduğunu zannedince Hasan Cemal için “Canım o da aptal” deyiverdi...
Sizce Hasan Cemal bu lafa kızmış mıdır?
Hiç sanmıyorum...
Eminim o an o da İlber Hoca için “Dal...” deyip geçmiştir.
Öyle demiştir çünkü “dal”la başlayan o kelimeyi İlber de çok sever ve sık kullanır.
Nereden mi biliyoruz...
Biz 50 yıldır aynı mahallede gezen insanlarız...
Birbirimizin jargonunu da biliriz...
Hiç komaz bize...
Hele hele şu sıralar yıkılan gençlik hayallerimizle o kadar meşguluz ki....
Dost ağzından çıkan bu laflar, bırakın kulağı, devede tırnak bile kalmaz.
ZORLU’DA ELİNDE POŞETLE GEZEN KADIN
ZORLU PSM Genel Müdürü Murat Abbas geçen pazar Hürriyet’te ünlü şarkıcı Patti Smith’i Zorlu’da elinde poşetle alışveriş ederken gördüğünü anlattı... Çok sempatikti.
Patti Smith geçen perşembe günü Almanya’nın Köln şehrindeki büyük katedralde bir konser verdi.
Bu arada Bob Dylan’ın 1962’de yazdığı “A hard rain A-gonna fall” şarkısını birlikte söylemişler.
Joan Baez 77, Patti Smith 72 yaşında... “Just Kid” (Çoluk Çocuk) kitabının yazarı, poşetli kadın, hâlâ salonları dolduruyor...
Hâlâ geriye ölmüş sevgilisi Robert Mapplethorpe’un da seveceği böyle efsane fotoğraflar bırakıyor...
YOKSA KADINLARI 40 YAŞ HAKKINDA KANDIRDIM MI
FERZAN Özpetek Hürriyet Pazar’da Ayşe Arman’a dedi ki...
“Bizi kandırdılar. Yakalasam parçalayacağım. Çünkü 40 yaşına geliyorsun, ‘A ne güzel yaş’ diyorlar. ‘40-50 yaş arası harika’ diyorlar. Ama bir bakıyorsun yıllar geçiyor. Hayatın bu kadar kısa olduğu konusunda hiç uyarmadılar.”
Kadınların en güzel yıllarının kırklı yaşlar olduğunu anlatan “Kırk7” adlı bir kitap yazdım.
Ferzan’ın bu sözlerini okuyunca fark ettim.
Hakikatten kırklı yaşlar çok güzel ama bir çırpıda geçiveriyor...
Ama daha kötüsü de var. Ellili yaşlar daha da hızlı geçiyor...
Hele hele altmışlar...
Sen diyorsun ki kaç dolunay...
Ben diyorum ki bir papatya mevsimi kadar hızlı...
Paylaş