Paylaş
Geçen cumartesi öğleden sonraya kadar Ord. Prof. Dr. Albert Eckstein'ın adını hiç işitmemiştim.
Taa ki, Nejat Akar'ın o küçücük kitabı geçen cumartesi öğleden sonra masamın üzerine konuncaya kadar.
Küçücük ama her satırı ile muazzam bir sevgi ve minnet duygusu ile yazılmış bir kitap.
Prof. Albert Eckstein'ın öyküsü.
* * *
Her şey 1 Temmuz 1935 günü Düsseldorf'ta başlıyor.
Prof. Eckstein her zamanki gibi o gün de erkenden kliniğine geliyor.
Beyaz gömleğini giyerken masanın üstündeki o mektubu fark ediyor.
Üzerinde ‘‘Kişiye Özel’’ ifadesi bulunuyor.
Zarfı eline alıp açıyor ve içindeki şu soğuk mesajı okuyor:
‘‘Reich adına,
Sizi 12 Haziran 1935 tarihli emirlere göre, Haziran 1935 sonunda Prusya Devleti hizmetinden çıkarıyorum.’’
Altında tanıdık bir imza:
Adolf Hitler.
Onun yanında bir tanıdık isim daha:
Hermann Goring.
Alman Nazizmi'nin iki dev hayaleti.
* * *
Oysa bundan çok değil, sadece 17 yıl önce Prof. Eckstein, Almanya'ya olan sadakatını ispatlamıştır.
O tarihte Alman ordusunun çekileceğini bile bile görevine devam etmiş ve Fransızlar'a esir düşmüştür.
Hatta bunun için kendisine bir de şeref madalyası verilmiştir.
Ama Alman ruhuyla Nazi ruhu birbirinden çok farklıdır. Ve Prof. Eckstein'a gurbet yolları açılmıştır.
İngiltere ve Amerika'dan iki önemli teklif alır.
Bunları ciddi ciddi değerlendirmeye başlar. Ama kaderi, 30 Temmuz 1935 sabahı saat 09.30'da gelen bir telefonla tamamen değişecektir.
* * *
Arayan, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin Berlin Büyükelçisi'dir.
Ankara o günlerde bir tıp fakültesinin kurulması için öğretim üyeleri aramaktadır.
Aynı gün öğleden sonra saat 13.30'da büyükelçilikten bir sözleşme metni iletilir.
Bu sözleşme metninin içeriği, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin bir ciddiyet kanıtıdır.
1 Ağustos'ta mukavele imzalanır ve büyük bir hocanın Anadolu Odesası başlar.
Genç Türkiye Cumhuriyeti hakkındaki ilk izlenimi, 1935 yılında güzel bir eylül akşamı İstanbul-Ankara ekspresinin tam saatinde gara girmesidir.
Kendi kendine, ‘‘Demek ki Doğu'da böyle dakik olunabiliyormuş’’ diye düşünür.
Yıllarca Anadolu'yu, en küçük köylerini gezer.
Buralardan ilginç izlenimler elde eder.
Bir gün gezi raporuna şu sözleri yazar:
‘‘Muayene ettiğimiz 60 köy arasında sıhhi vaziyetleri bizi memnun etmeyen vakaların sadece 5 olduğunu söyleyebilirim.’’
Bu arada Ankara'da cumhuriyetin ilginç noktalarına tanıklık eder.
1937 yılında bir öğleden sonra, asistanı nöbetçi doktor olarak yerinde otururken Laz hastabakıcı koşarak gelir.
Ağzından sadece bir kelime dökülür:
Gazi...
Doktorlar hızla dışarı koşarlar. Hastanenin girişinde Mustafa Kemal oturmaktadır. Eliyle kanayan burnunu tutmaktadır.
Ölümünden tam bir yıl önce... Belki de hastalığının ciddi işaretleri gelmektedir.
* * *
Prof. Eckstein'ın Anadolu heyecanı 1949 yılına kadar sürer. O yıl Almanya, eski çocuğunu yeniden göreve çağırır.
Türkiye'den ayrılışında yine duygulu bir sahne yaşanır.
O gün yine pazardır.
Gümrük müdürü sırf onun için yine görevine gelmiştir.
Prof. Eckstein, eşine sorar
‘‘Beraberimizde ne götürmek istersin?’’
Eşinin kafasında, kocasına verilen gümüş hediyeler vardır.
Oysa gümrükçü bunlarla hiç ilgilenmez. Sadece şunu söyler:
‘‘Fakir bir ülkeye gidiyorsunuz. Kaç kilo pirinç, şeker, çay ve kahve almak istersiniz.’’
Prof. Eckstein ise, ‘‘Ülkemize kahve sokmak yasaktır’’ deyince, gümrükçü, Eckstein'a şu cevabı verir:
‘‘Bu ülkede bir Prof. Eckstein'e neyin yasak olabileceğini merak ediyorum.’’
Bu sözler, Anadolu'yu karış karış gezen büyük bir hocanın bıraktığı son izlerdir. Prof. Eckstein, 1950 yılında bir temmuz akşamı hayata gözlerini yumar.
Külleri bugün İngiltere Cambridge'tedir. Bugün hálá Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde onun izlerini görmek mümkün.
* * *
Asistanlarının çoğu emekliye ayrıldı. Bir kısmı İzmir'de, bir kısmı İstanbul'da yaşıyor.
Şimdi, bir Türk doktoru onun hayat hikáyesinin peşine takıldı.
Doktor Nejat Akar, bu büyük hocanın Türkiye'deki izlerini karış karış inceliyor.
Eğer ilgileniyorsanız, onun faks numarasını ve e-postasını verebilirim.
Faks: 0312 362 05 81.
e-posta: Nejat.akar@hotmail.com
Belki benim gibi siz de teşekkür etmek istersiniz.
Paylaş