Bir makam şoförü anlatıyor

İSTANBUL ve Ankara’daki İzmirlilerin çoğu gibi ben de ‘İzmir Life’ dergisinin iyi bir okuyucusuyum.

Derginin son sayısında rahmetli Ahmet Pirişitina’ya bir bölüm ayırmışlar.

Onu tanıyanlar ortak hatıralarını anlatıyorlar.

Hatırasını anlatanlardan biri de Piriştina’nın eski makam şoförü Saim Taşbasan.

Taşbasan, 1989 yılında Tansaş Genel Müdürü iken onun makam şoförü olmuş. Daha sonra 2002 yılına kadar onun yanında kalmış.

Ben bilmiyordum, Piriştina 1999 seçimlerinden önce fıtık ameliyatı olmuş.

Ancak ameliyatını eşi Mine dahil kimseye haber vermemiş.

Tıpkı hayatını kaybettiği gece, haberci gibi gelen sıkıntısını kimseye haber vermediği gibi.

TRAFİK CEZASI

Makam şoförü o ameliyatı şöyle anlatıyor:

‘İnsanların üzülmesini hiç istemezdi. Birkaç parça eşyasını aldık. Özel Sağlık Hastanesi’ne gittik. Ameliyat oldu, çıktı ve ablasının evine gitti. Herkes ameliyat olduğunu sonradan öğrendi.’

Ama onun kişiliğini anlatan asıl olay Ankara-İzmir yolunda yaşanmış.

Taşbasan bu olayı da şöyle anlatıyor:

‘Son dönem milletvekilliğinde Ankara’dan gelirken radara yakalandım. Polis memuruna ‘Araçta milletvekili var’ dedim.

Polis kim olduğunu sordu. ‘
Ahmet Piriştina’ dedim. Memur da İzmirliymiş, tanışmak istedi, ‘Ceza yazmayacağım’ dedi.

Piriştina yazılmasını istiyordu, ben memurdan ceza yazmasını rica ettim.

Israrlarım sonucu en az cezayı yazmış olsa da kurtulmuştum.

Buna rağmen Piriştina İzmir’e kadar başımın etini yedi. Ne olursa olsun isminin kullanılmasını istemezdi.’

VIP imtiyazlarının tartışıldığı şu günlerde Piriştina’nın bu davranışı hepimize şunu gösteriyor.

‘Mevkiye veya statüye bağlı imtiyaz’ onu kullanana kolaylık veya psikolojik tatmin sağlayabilir.

Ama ona dışardan bakanları hep itici gelen kolaylıktır.

ECEVİT’İN ARKASINDAN

Eski Başbakan Bülent Ecevit hayatı boyunca bu tür imtiyazları reddetti.

Uçaklarla seyahat edenler, havaalanlarında uçağa giderken otobüste mutlaka ona rastlamışlardır.

Ecevit hakkında eleştirilerimiz olabilir.

Ama Allah gecinden versin, bu ülke onun arkasından ötekileri arasında iki özelliğini hep hatırlayacaktır:

Mütevazı kişiliği ve dürüstlüğü.

Yani VIP olmayan taraflarını.

Tıpkı bugün Ahmet Piriştina’yı hatırladığımız gibi...

O yazıda sadece komutan eşleri yok

ÖNCEKİ günkü Radikal Gazetesi’nde, dünkü Hürriyet’te Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün birliklere gönderdiği prensip emirlerini okuduk.

Başlıklarda, Özkök’ün komutan eşlerine verdiği mesaj vardı.

Yani ‘Eşinize destek olun, ama karargah işlerine karışmayın’ mesajı.

Gazetecilik açısından elbette haberin bu yanı ilgi çekiciydi.

Çünkü Türkiye, paşa eşleri ile ilgili hikayelerin Cem Yılmaz parodilerine bile yansıdığı bir ülke.

Ancak komutanın yayınladığı prensip emirleri Türk ordusu açısından tarihi öneme sahip bir zihniyeti yansıtıyordu.

Mesela, ‘Türkiye’deki bütün sosyal grupların ve coğrafi bölgelerin’ ordu içinde temsil edilmesi ilkesi gibi.

Türk askerine ‘entelektüel bir temel’ verilmesi gibi.

‘Otoriter değil, ikna edici olun’ prensibi gibi.

Bu emirler içinde bir cümle çok dikkat çekiciydi.

‘Alanı da vereni de utandırmayacak en güzel hediye kitaptır.’

Bu cümlenin askeri bir emir haline gelmesi çok güzel bir şey, değil mi?

Bu prensip emirleri Türk ordusunun çağa ayak uydurmadaki öncü rolünün bir tesadüf olmadığını ispatlıyor.

Bir kere daha gördüm ki ordumuz emin ellerdedir.

Ve bu ordu, Türkiye’nin farkı ve şansıdır.
Yazarın Tüm Yazıları