Paylaş
Bir erkek veya bir köşe yazarı erkek, durup dururken size böyle bir şey demişse eğer...
Lütfen hemen çantanızı başına geçirmeye kalkmayın.
Durun bir dinleyin derdini...
“Ulan karnından mı konuşuyorsun” diye de tersleyip geçmeyin.
Adam gerçekten karnından konuşuyor olabilir.
Üstelik de karnının sesini dinlemenin, en az kalbinin sesini dinlemek kadar önemli olduğunu da yazın bir tarafa.
Niye biliyor musunuz...
Çünkü karnınızdaki (itici olmasın diye bağırsağınızdaki demiyorum) mikroplar, bir kadına veya erkeğe duyduğunuz cinsel arzuyu belirliyormuş.
Vallahi atmıyorum...
Bilimsel olarak kanıtlanmış bir şey.
Henüz insan üzerinde değil ama “Drosophila melanogaster” adlı sirkesineğinde durum böyle.
Hangi dişiye ve erkeğe gideceğini, karnındaki bakteriler belirliyor.
Memelilerde durum nedir bilmiyorum ama adamın biri karşınıza dikilip “İçimdeki mikrop sizi fena halde yatağa atmak istiyor” derse bilin ki adamın hem kalbi hem libidosu konuşuyor.
Yani adam masum...
Eğer ortada arzulamak diye bir suç varsa, o suç mikropta...
İşte sosyal hayatta bu lüzumsuz itişip kakışmayı önlemek için bugün size karnımızı anlatacağım.
Yemek borumuzu, midemizi ve özellikle bağırsaklarımızı.
Pazar günü diye okumazlık etmeyin.
Çok eğlenceli bir konuya giriyoruz.
Başlıktaki sorunun cevabını çok merek ediyorsunuz değil mi...
Benim, Emin Çölaşan’ın içinde kaç kilo mikrop vardır, yüzde kaçımız mikroptan oluşur merak ediyorsunuz.
Oraya da geleceğim.
Ama önce küçük bir şokla başlayalım.
BİR KÖŞE YAZARI NASIL PIRT YAPAR
HAYDİİİ hemen gazeteyi bıraktınız elinizden.
Köşe yazarı meselesine de geleceğim.
Kaka meselesini açan ben değilim. Tıp doktorası yapan bir kız öğrenci.
Yazdığı kitap, Almanya ve Fransa bestseller listelerinde epeydir 1 numara.
Kitabı Türkçeye de çevrildi.
Fransa’da dergiler kapak konusu yapıyor.
Kitabın adı “Büyüleyici Bağırsak”*.
Yazarı Giulia Enders...
Altbaşlığı da şöyle:
“Küçümsediğimiz organ ‘bağırsağın’ iç dünyası...”
İşte bu kitabın birinci, yani giriş bölümünün başlığı şöyle:
“Kaka nasıl yapılır?”
Bu bölümde “Berta teyzenin pırt yapma mekaniği” de anlatılıyor.
Bunu sağlayan bir kas var. Adı sfinkter...
Bu kas istemli biçimde dışa doğru açılıp kapanabiliyor.
Ondan biraz ileride bir kas daha var ve onun adı da sfinkter.
Ama bu sfinkter bizim emrimize göre çalışmıyor. Kendi başına takılan bir arkadaş ve kafası istediği gibi davranıyor.
Ancak...
Bu 2 sfinkter, kendi aralarında çok iyi anlaşıyor.
Birincisi, eğer biz istemiyorsak, kapanır, sıkar, bırakmaz.
Ama ikinci bizi dinlemediği için, Berta teyzenin pırt yapmayı isteyip istememesi onu hiiç ilgilendirmez.
Şimdi buradan bu büyüleyici ormana girelim.
Hemen öyle iğrenç biçimde gülmeyin.
Oral olacak oral, ağızdan başlayacağız...
Eee bunun köşe yazarlarının mikropluğu ile ilişkisi ne...
Acele etme arkadaş... Oraya da geleceğiz.
(*) Giulia Enders: “Büyüleyici Bağırsak”, Türkçeye çeviren: Alisa Candan Karsu, Büyükada Yayıncılık, 2016
KARNINDAN KONUŞAN BİR HIYARIN DA BEYNİ ÇALIŞIR MI
ŞİMDİ anlattığım kitabı bırakıp Le Point dergisine geçiyorum.
Derginin hazırladığı özel bir sayının kapak konusu şöyle:
“Karnımız: İkinci beynimiz ve onun apaçık gücü...”
Karın ve bağırsaklarımız, 200 milyon nöronla ikinci beynimizdir.
Bu nöronlar onu, tamamen bağımsız çalışan ikinci sinir sistemimiz haline getirir.
Sinirsel dalgalarla beyinle sürekli bir iletişim içindedir.
Sindirim sistemimizde “mikrobiyot” adı verilen devasa bir bakteri kolonisi yaşar. Bunlar virüsler, mayalar ve faydalı bakterilerden oluşur.
Bedenimizdeki yararlı bakteri sayısı 100 bin milyardır. Bu da insandaki toplam hücre sayısının 10 katıdır.
Bilim insanları artık bu mikrobiyotu, ayrı bir hayati organ olarak tanımlıyorlar.
BİR KÖŞE YAZARININ GENETİK OLARAK YÜZDE KAÇI MİKROPTUR BİLİR MİSİN
YÜZDE 99’u....
Ama sadece köşe yazarının değil, hepimizin...
Bünyemizde 23 bin gene karşılık 10 milyon mikrobiyom gen bulunmaktadır. Yani gen haritamızının yüzde 99’unun mikroplardan oluştuğunu söyleyebiliriz.
Bakteriler kendi aralarında iletişimde bulunur. Aynı zamanda beyinle de iletişim halindedirler. Sağlığımız onların formda olmasına bağlıdır. Onlar iyi çalışırsa biz sağlıklı oluruz, biz sağlıklı olursak onlar iyi çalışır. Bu bakteriler sadece sindirimi sağlamakla kalmaz, karakterimizi, günlük havamızı da belirlerler.
Her 4 insandan birinde mikrobiyotlar körelmiş ve iş göremez durumdadır. Bu da kronik hastalıklara yol açar.
Şeker, obezite, depresyon, bağışıklık sistemi hastalıkları, hatta otizm ve alzheimer bağırsak bakterilerimizin iletişiminin kopması sonucunda ortaya çıkar.
HAART DİYE YERE TÜKÜRDÜĞÜNÜZ ŞEYİN NE OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUNUZ
AĞZIMIZIN içinde başka hiçbir yerimizde olmadığı kadar sinir ucu var.
Aslında ağzımıza giren her şey, ağzımızın içini kesip biçiyor. Bunu anlamıyoruz çünkü tükürüğün içinde ağrı kesici var.
Peki tükürük nedir? Sıkı durum. Tükürük filtre edilmiş kandır. Kan tükürük bezlerinden süzülerek geçer, alyuvarlar geride bırakılır. Buna karşılık kalsiyum, antikorlar ve hormonlar kandan ayrılarak tükürüğümüze geçerler.
Yaaa... Biliyorum aklınız hâlâ bağırsak dediğimiz bu ormana nereden gireceğimizde kaldı. Ama bakın ağızda neler oluyor.
ŞİMDİ EMİN ÇÖLAŞAN'IN ÇOK KIZACAĞI BİR KONUYA GİRİYORUM
MUTLAKA biliyorsunuzdur. Emin Çölaşan beni biraz ahlaksız buluyor. Sperm falan gibi konulara girmemi istemiyor.
Ama konu önemli, gireceğim.
Bunca oral sekse rağmen nasıl oluyor da hâlâ mikrop kapmıyorsunuz?
O sorumsuzca yere attığınız tükürüğünüze dua edin. Bir de ağzınızın içindeki “örümcek adama” dua edin.
Elindeki, tükürükten oluşan “müsin ağını” mikropların üzerine atıp onları etkisiz hale getiriyor.
Ve siz ahlaksız adamlar ve kadınlar....
Siz de bu sayede oral sekse fütursuzca devam ediyorsunuz.
FAYDALI MİKROPLARI BUGÜNE KADAR NEDEN TANIMIYORDUK
BİLİYORUM... Çölaşan hariç, oral seks meselesi hoşunuza gitti okudunuz. (Kendim kadar eminim, o da tuvalette gizlice okuyor.)
Şimdi daha ciddi bir meseleye geçiyoruz.
Mikroplara...
Bilimin son yıllarda keşfettiği en önemli şeylerden biri mikroplar.
Hayır hayır benim gibi zararlı mikroplar değil, iyi ve yararlı mikroplardan söz ediyorum.
Bugün insan denen varlığın en büyük hazinelerinden biri faydalı mikroplar.
Peki bugüne kadar niye keşfedemedik onları ve faydalarını...
Çok basit. Çünkü bugüne kadar bunların yüzde 80’ini laboratuvar ortamında üretmek mümkün değildi.
Yani benim gibi zararlı köşe mikropları durmadan ürüyor, Emin Çölaşan gibi faydalı mikroplar kısırlaştırılmış kediler gibi hep azalıyordu.
Şimdi bu durum bitti. Artık bünyeye faydalı mikroplar daha fazla çoğalıyor.
Artık faydalı mikropları da üretebiliyoruz.
SEZARYENLE DOĞMAYAN KÖŞE YAZARININ KAPTIĞI İLK MİKROP NEDİR
SADECE köşe yazarlarının değil, doğal yollardan dünyaya gelen herhangi bir çocuğun kaptığı ilk mikrop annesinin anüsü ve vajinasındaki mikroplardır.
Bunu alması çok iyi bir şeydir çünkü bunlar hemen bebeğin sindirim sistemine yerleşir ve dengeyi kurmaya başlarlar.
Böylece bağışıklık sistemini hazırlar ve bebeğin sindirim sisteminin anne sütüne hazırlanmasını sağlar.
Bebeğin sindirim sistemi tam çalışmaya 3 yıl sonunda başlar.
VE MERAKLA BEKLEDİĞİNİZ SORU: BİR KÖŞE YAZARINDA KAÇ KİLO MİKROP VARDIR
BAĞIRSAKLARIMIZDA 100 bin milyar bakteri yaşamaktadır.
Bedenimizdeki mikropların toplam ağırlığı 2 kilodur.
Bilim bunun ne kadarının yararlı ne kadarının zararlı mikrop ve bakteri olduğunu söylemiyor.
Sizinkini bilemem benim tahminim bir trol köşe yazarının içindeki mikrobun en az üçte ikisi zararlı.
Yani tam mikrop.
BİR BAĞIRSAĞA KAÇ ORTA HALLİ KÖŞE YAZARI AİLESİ YERLEŞEBİLİR
SİNDİRİM sistemimizin boyu 10 metre.
Ağzımızda başlayan yemek borusu, mide, onikiparmakbağırsağı, incebağırsak, kalınbağırsaktan oluşan ve anüste sona eren sindirim sistemimizin uzunluğu 10 metredir.
Bu 10 metrelik boruyu alan olarak yayarsanız 400 metrekare eder.
Yani orta halli 4 ailenin evinin kapladığı alan kadar.
NOT: Bu konuyu esprili bir şekilde anlattım. Tabii kitapta köşe yazarları ile ilgili bir atıf yok. Onu ben uydurdum. Kitabı okumanızı öneririm. Çok ilginç ve çok güzel yazılmış.
Paylaş