Biri çocukluğumun idolü, hayallerimin kahramanı. Lefter Küçükanyondanis. Fenerbahçe'nin sessiz Sufisi, Adaların kramponlu Sait Faik'i. Öbürü Rauf Denktaş. Türk dünyasının son yüzyıldaki en büyük kahramanlarından biri. Sanmayın ki sadece Kıbrıs Türk'ünün kahramanı. Hepimizin, bütün Türk aleminin en büyük kahramanlarından biri. Hepimizin,"Kıbrıs gitti dediği günlerde "Gitmedim" diye ayağa kalkan o küçük büyük adam. Biri benim Fenerbahçem'in efsanesi. Öteki bir Türk olarak diplere vurduğum anda hepimizi omurgamızın üzerinde dimdik ayağa kaldıran adam. Lefter ve Rauf Bey. İkisinin de vasiyet gibi sözlerini günlerdir okuyorum. Günlerdir beklenen bir ölümün başındayım. İki kahramanımın ölüm haberi birbirinin peşine geldi. Fenerbahçe mahsun Kıbrıs mahsun. Benim gönlümün iki yanı birden mahsun. Fenerbahçe'ye başsağlığı diliyorum. Kendi çocukluğuma başsağlığı diliyorum. Kıbrıs Türkleri'ne başsağlığı diliyorum. Bütün Türkler Anavatana, Yavru vatana başsağlığı diliyorum. İki kahramanımı bir saat arayla kaybettim. Kendime, çocukluğuma hepimize başsağlığı diliyorum. Bu İzmirli çocuk Lefter'ini hiç unutmayacak. Bu İzmirli bu Türkiyeli çocuk o büyük Türk kahramanı Rauf Bey'i hiç unutmayacak. Atatürk'ü, Haydar Aliyev'i unutmayacağı kadar unutmayacak. Bir gün bana sorarlarsa, bir geceye iki ölüm sığar mı? Biri çocukluğumun Lefter'i, öteki bütün Türklüğümün Rauf Denktaş'ı ise sığmazsın sığamaz arkadaş. Ama bu göçmen ruhum. Bu muhacir, suyun öteki yanından gelen ruhum var ya, her ikisine de yetecek kadar minnet duygusuna sahip. Başka ne diyeyim.