LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
BUGÜN, eski ‘‘Kremlinoglar’’ gibi, ben de ‘‘Ankarolog'luk’’ yapayım.
Soğuk Savaş döneminde Kremlin uzmanları vardı.
Kızıl Meydan'da Ekim Devrimi törenlerinde eski Sovyet kadrosu ‘‘Nomenklatura’’nın dizilişine bakıp, kimin nereye geleceğini tahmin ederlerdi.
ANKARA'NIN KIZIL MEYDANI
Ankara'da Kızıl Meydan'ın yerine konacak tek yer ‘‘Dışişleri Konutu’’dur.
Her hükümette o konut etrafında müthiş bir savaş yaşanır.
Çünkü Başbakanlık Konutu'nun hemen altındaki Dışişleri Konutu, başbakanların bile ağzını sulandırır.
Dışişleri ise bunu vermemek için neredeyse meydan savaşları verir.
Bugüne kadar hiçbir başbakan bu konuta yerleşmeyi başaramadı.
Bunun en büyük meraklısı eski Başbakan Tansu Çiller'di.
Mümtaz Soysal Dışişleri Bakanlığı'ndan ayrılırken, oraya kendisi yerleşmeye karar vermişti.
Bunu fark eden Dışişleri de Mümtaz Soysal'dan bir ricada bulunmuştu.
Kendisi konutu terk ettiği halde, yeni bakan oraya yerleşinceye kadar Soysal'ın boş valizleri konutun önünde bekletilmişti.
Böylece Konut'un henüz boşalmadığı görüntüsü yaratılmıştı.
Geçen hafta Fatih Altaylı da yazdı.
Şimdi ilk defa bir başbakan Dışişleri Konutu'na yerleşmeye hazırlanıyor.
Başbakan Abdullah Gül, bir üstteki Başbakanlık Konutu yerine, onun altındaki Dışişleri Konutu'na yerleşiyor.
Neredeyse 10 yıldan beri süren ‘‘Konut Savaşı’’nı Başbakanlık mı kazandı?
Yoksa, Başbakan Abdullah Gül, ‘‘Siirt sonrası’’ dönem için dışişleri bakanlığı hazırlığı mı yapıyor?
Bana göre ikincisi.
Eski bir ‘‘Ankaralog’’ olarak benim tahminim, Gül'ün Dışişleri'nden sorumlu başbakan yardımcılığına hazırlandığı yolunda.
‘‘Ankaralog'luğa’’ devam ediyorum.
YEMEKTEKİ KADRO
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın geçen hafta ABD Ankara Büyükelçisi Pearson'ın verdiği yemeğe hangi kadro ile katıldığına bakıyorum.
Erdoğan'ın yanında şu üç kişi var:
Cüneyt Zapsu, Ömer Çelik ve Egemen Bağış.
Bu üç kişinin ikisi milletvekili, biri değil.
Ama her birinin önemli nitelikleri var.
Cüneyt Zapsu'yu kamuoyu artık yakından tanıyor.
BİR DERKEN İKİ
BİM mağazalarının sahiplerinden. Çok iyi eğitim görmüş, İngilizce'yi mükemmel konuşan, tipik bir ‘‘Özalyen işadamı’’ danışman.
Yani bir zamanlar Güneş Taner ve Selim Egeli'nin Özal'a yaptığına benzer bir danışmanlık görevi yapıyor.
Egemen Bağış, Türk ve ABD yetkilileri arasındaki üst düzeyde görüşmelerde ‘‘yeminli tercümanlık’’ yapmış bir kişi.
Yani bir tür, ‘‘Türk-Amerikan karakutusu’’.
Ömer Çelik'i tanımıyorum. Ama tanıyan herkesten hakkında iyi şeyler işitiyorum.
Bu kadroya bakılınca şu dikkati çekiyor.
Erdoğan, Başbakan'ın ‘‘resmi alanına’’ hiçbir şekilde tecavüz etmiyor.
Yanına ne Dışişleri Bakanı'nı ne de bir başka resmi yetkiliyi alıyor.
Oysa istese bunu rahatlıkla yapar.
Hele hele YSK'nın Siirt kararından sonra buna fiilen hakkı da var.
Ama bu hakkı kullanmıyor.
Bence bu, Erdoğan-Gül ilişkisinin Türkiye açısından yararlı bir gelecek vaat ettiğini gösteriyor.
Öteki partiler lider bulma sıkıntısı çekerken, AKP'nin iki güçlü lideri var.
‘‘Ankaralog’’ olarak üçüncü gözlemim de şu.
Gerek Tayyip Erdoğan, gerek Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı ve askerlerle ilişkilerinde son derece dikkatliler.
Dolduruşa, kışkırtmaya gelmiyorlar.
Bir ‘‘hükümet-devlet’’ ikileminin doğmasına izin vermiyorlar.
Mesela ‘‘üslerin açılması’’ ile ilgili olay, yine mesela TBMM Savunma Komisyonu Başkanlığı meselelerinde hep dikkatli bir üslup kullanıyorlar..
ŞOV DEMOKRATLARINA DİKKAT
Bana göre çok, ama çok da iyi yapıyorlar.
Bu üslubu sürdürdükleri takdirde, hepimiz göreceğiz ki, bu ülkede bir sivil-asker sorunu yoktur.
Yeter ki, bir avuç ‘‘şov demokratının’’ dolduruşuna gelmesinler.
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları