GEÇEN gün yazımda bir soru sordum. Biz Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin kurulmasına neden karşıyız?
Amacım çok basitti.
Türkiye'nin böyle kritik bir konuda kendini köşeye sıkıştıracak katı bir siyaset batağına düşmesini engellemek.
Hiç olmazsa bu politikayı tartışmak. Bakın tartışmadığımız bu konuda dış politikamız nasıl bir sefalet içine düştü.
Peki bunu sadece ben mi söylüyorum?
Alın size aynı şeyleri söyleyen bir başkası.
‘‘Şimdi arkadaşlar, hepimiz ellerimizi vicdanımıza koyalım ve düşünelim, kendi kendimize soralım veya ben size soruyorum:
Irak'ta bugün siyasi bir birlik olduğu söylenebilir mi veya aynı şekilde, Irak'ın bugün toprak bütünlüğünün mevcut olduğu söylenebilir mi; böyle bir şey yok. Irak fiilen bölünmüş bir devlettir, Irak diye bir devlet yoktur dünyada.
Eğer, Irak diye kastettiğimiz devlet, Saddam'ın başında bulunduğu, başkenti de Bağdat olan bir devletse, o zaman 36'ncı paralelin kuzeyini haritada Irak devletinden hariç görmek ve tutmak gerekmektedir.’
HANGİ BAYRAK
‘Güney Irak'ta Irak milli marşı varsa, Kuzey Irak'ta çalınmamaktadır, Irak Dinarı varsa Güney Irak'ta, Bağdat'ta geçerli, Kuzey Irak'ta geçmemektedir. Başka para birimi geçmektedir.
Eğer Güney Irak'ta başka bayrak dalgalanıyorsa, Kuzey Irak'ta başka bayraklar dalgalanmaktadır. Adına ne derseniz deyin, kimin bayrağıdır, nereden çıkmıştır, nasıl uydurulmuştur, onu bilemem, ama Kuzey Irak'ta başka bayraklar dalgalanmaktadır.
Yani, geliniz, kimse insanlık álemi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, onlar ne yaparsa yapsın, onu da bilmiyorum, ama en azından bizler Türkiye'deki politikacılar artık Irak konusunda bir gerçeği kabul edelim. Karşımızda bir Irak, bütün Irak, toprak bütünlüğü olan Irak, siyasi birliği olan Irak diye bir devlet yoktur.
Bunu kabul etmek zorundayız. Kuzeyde 36'ncı paralelin kuzeyinde kendi hükümlerini, kendi hükümranlıklarını sürdürmek için kavga eden gruplar vardır, güneyde ise, Saddam rejimi vardır.
O zaman Türkiye, hesaplarını buna göre yapmak zorundadır. Türkiye'nin dış politikasını yürüten merciler ve Dışişleri Bakanlığı, politikalarını buna göre tanzim etmek zorundadır.
O zaman, Irak'ın toprak bütünlüğü, Irak'ın siyasi birliğini korumak filan gibi çok ütopik kalan ve bana göre de artık komik hale gelen sözlerden vazgeçmemiz gerektiği inancındayım.’’
TBMM'DE SÖYLENDİ
Bu sözler 23 Haziran 1999'da Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında söylendi.
Kim mi söyledi?
MHP Milletvekili Şevket Bülent Yahnici...
Yahnici'nin Türklüğünden şüphelenen var mı?
Partisinin flamasında üç hilal bulunan bir milletvekili için böyle bir şey düşünebilir misiniz?
Benim söylemek istediğim de işte buydu.
Ben diyorum ki, gelin bu politikayı yeniden tartışalım ve gerçekçi bir temele oturtalım.
Emekli Büyükelçi Yalım Eralp geçen gün ilginç bir yazı yazdı.
Yunanistan bir zamanlar Makedonya ile ilgili olarak aynı politikayı sürdürüyordu.
Sonunda baktı ki orada bir devlet kuruluyor, politikasını değiştirdi.
Sonuç...
Bugün Makedonya ekonomisi büyük ölçüde Yunanistan'ın kontrolünde.
Benim anlatmak istediğim mesele buydu.
Tabii anlama kabiliyeti olanlara, yani beyni kireçlenmemişlere.
Güzel bir ölüm ilanı
BİLİYORUM ölüm ilanı güzel olmaz. Ama dünkü Hürriyet'te yayınlanan bir ölüm ilanı beni çok etkiledi.
Vefat eden vatandaşımız Dikran Baltacıoğlu.
Yani Ermeni asıllı bir vatandaşımız.
Cenaze merasimi bugün Kumkapı Patrikhane Meryem Ana Kilisesi'nde yapılacak.
İlanda adının altına şu ifade yazılmış:
‘‘AZMET Alüminyum Sanayi kurucusu ve sanayi dalında Avrupa'dan Türkiye'ye ilk altın madalyayı kazandıran Türk sanayicisi.’’
Evet bu Ermeni vatandaşımızın ailesi, ölüm ilanında onu bir ‘‘Türk vatandaşı’’ olarak tarif ediyor.
İsteselerdi sadece sanayici deyip geçebilirlerdi. Belli ki bu ifadeyi, altını çize çize oraya koymuşlar.
Atatürk ‘‘Türk’’ kelimesini bu ulusun insanlarını tarif eden sosyolojik bir anlamda kullanıyordu.
Demek ki, ‘‘azınlık’’ statüsündeki vatandaşlarımızın bu topluma aidiyet duyguları çok sağlammış.
O nedenle azınlık vakıflarını mesele eden bazı çevrelerden, bu ölüm ilanını iyi okumalarını rica ediyorum.