Paylaş
Manşetlerden günlerce “Ergenekon’un kasası” olarak teşhir edilen bir insanın, cenazesini niye belediyenin kaldırdığını teferruat olarak görenlerin perdelediği bu ölüm bende hep karanlık bir dönemin hatırası olarak kalacak.
Dün Sedat Ergin’in köşesinde, dönemin taammüden öldürdüğü bu insanın “Kırmızı Pazartesi” raporunu okuduk.
Yargılanmadan idama mahkûm edilen bir insanın, daha mahkeme başlamadan infazını anlatan bir rapordu.
Evet Silivri’de göz göre göre öldürüldüğünün belgesiydi bu.
* * *
Oturup küçük bir liste yaptım. Bakın 5 yılda neler olmuş:
- ALİ TATAR Türk Deniz Kuvvetleri’nin mütevazı bir yarbayı.
Hakkında neler dendi, ne manşetler atıldı.
Gururundan kafasına sıktı ve bu dünyadan çekip gitti.
Geriye ne kaldı?
“Zaten öyle bir dava yoktu” açıklaması.
Bir de şu soru:
O dava yoktuysa bu adam niye daha yaşarken idam edildi?
Şüpheniz olmasın, bir dönemin sembolü olarak kalacak.
* * *
- FATİH HİLMİOĞLU Kendi “Kırmızı Pazartesi”ni bekleyen bir “yaşayan ölü”...
Öldü ölecek bir insan.
İnfazı daha yaşarken vicahiye çevrilmiş bir idam mahkûmu...
Şüpheniz olmasın, bir dönemin sembolü olarak kalacak.
* * *
- MEHMET HABERAL Dört yıldır içeride.
Suçu? Kamuya açık illegal gizli örgüt toplantısı yapmak.
Bir oksimoron mahkûm...
O da öldü öleceklerden biri...
Akıbeti daha şimdiden Kuddusi Okkır...
Tek farkı, ailesinin cenazesini kaldıracak parası var Allah’a şükür.
Şüpheniz olmasın, bir dönemin sembolü olarak kalacak.
* * *
- YAĞMUR BALBAY Babası 5 yıldır Silivri’de.
Babası içeride ama kendi dışarıda mı?
Dört yıldır görmediği babasını ziyaret günleri yüzünden okulunda başına gelmedik kalmadı.
Dışlandı.
Morali bozuldu.
Hayatı darmadağın oldu.
Hiç şüpheniz olmasın, bir dönemin sembolü olacak.
* * *
- N.Ş.’NİN KIZI Kızın adını vermiyorum, hayatı boyunca bu utancı taşımasın diye.
Babasının adını vermiyorum, hem kızı belli olmasın, hem de o üzülmesin diye.
Babasını ziyarete gitti.
Kapıda iç giyimlerine kadar arandı.
En küçük yaşında utancı öğrendi.
Utancından kahroldu. Üzüntüsünden bitti.
Küçücük yaşında, Silivri’den de ona bu hatıra kaldı.
Şüpheniz olmasın, bir dönemin sembolü olacak.
* * *
- KUDDUSİ OKKIR Yukarıda anlattım.
Daha bin kere anlatırım.
Parası ortaya çıkarılamayan, ne kadar parası olduğu bilinmeyen, olmayan paranın nereye harcandığı belli olmayan, adı var sanı ispatlanamayan bir örgütün güya kasası.
Öyle hayalet bir kasa ki, iftira attıracak en pespayesinden bir tek gizli tanık bile bulunamamış.
Şüpheniz olmasın, bir dönemin sembolü olacak.
* * *
- GİZLİ TANIK Ne idüğü belli olmayan, ama cibiliyeti besbelli bir adam.
Pespaye ötesi bir kişilik.
Elinde bir pislik kutusu, her an her istediğine, her istenene kara çalacak karanlık bir karakter.
Rızkını insan harcamaktan kazanan bir şahsiyetsizlik.
Şüpheniz olmasın, bir dönemin sembolü olarak kalacak.
Darbeler Komisyonu rapor kitabında bakın ne gördüm
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nca hazırlanan kitapta ilginç bir rakam gördüm.
12 Eylül döneminde hapse giren gazeteci sayısı 30’muş.
Bugün kaç? 60’la 100 arasında bir rakam veriliyor.
Komisyonun raporunda bunu gördüm.
Bir de görmediklerim var.
Mesela 28 Şubat dönemine ait bilgilerde şunlar dikkatimi çekti:
- O dönemde hapiste ölmüş bir Kuddusi Okkır vakası yok.
- İntihar etmiş bir Ali Tatar vakası yok.
- Cezaevinde ölüme mahkûm edilmiş profesörler yok.
- İçeri atılmış bir gazeteci yok.
- Beş yıl tutuklu bırakılmış insanlar yok.
- İç çamaşırına kadar aranan kız çocukları yok.
Akil insanlardan önce makul insanlar konuşmaya başladı
BAŞBAKAN Yardımcısı Bekir Bozdağ, önceki gün “Türk” kelimesinin anayasada kalacağını söyledi. Makul bir çözüm bulunabilir. Şu görüşlere ben de katılıyorum:
- VATANDAŞLIK TANIMI Bu tanımda Türk ifadesi kullanılmayabilir.
Veya Prof. Ergun Özbudun’un dediği gibi, anayasada vatandaşlık tanımı yapılmaz.
- TÜRK KELİMESİ Ama anayasanın birkaç yerine Türk kelimesi geçer.
Mesela “Türk bayrağı”, “Türk milleti” gibi iki ayrı yerde.
İlk günlerde, önüne gelene ırkçı, Türkçü, kafatasçı, brakisefal hakareti yağdıran, terör estiren o köşe yazarı vuvuzelası etkisini kaybediyor. Onlar etkisini kaybettikçe, akile bile ihtiyaç bırakmayan makul insanlar konuşmaya başladı.
Makul insanlar özgürce tartıştıkça makul bir yol da bulunacak.
Hepimiz bu barışı yürekten istediğimize göre, içimizden geleni de yüreklice söyleyeceğiz.
Bu akşam D-Smart’ı bağlatın parası benden
BU akşamki Galatasaray maçına maalesef gidemiyorum. Çünkü Tansu’nun yaş gününü kutlayacağız.
Aklım Madrid’de ve Fatih Terim’in çocuklarının zaferle dönmesini bekliyorum.
Yıllarca önce Leeds’te o keyfi sonuna kadar yaşamıştım. Aklımın öteki yarısı da İmralı’da. İmralı’daki 12 kanallı televizyona D-Smart bağlanmazsa, Öcalan bu akşam takımının maçını seyredemeyecek.
Bugün BDP heyeti yerine İmralı’ya D-Smart teknik heyeti gitse, barışa daha çok hizmet eder. Bunun için hâlâ zaman var. İmkânı da ben şu öneri ile sunuyorum:
Devletin bütçesi yoksa, D-Smart’ın abonelik ücretini ödemeye hazırım.
Paylaş