Paylaş
Çünkü tam o saatte, bütün dünya Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kilitlenmişti.
O da Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda işlenen vahşi cinayetin en ince ayrıntılarını anlatıyordu.
WhatsApp’tan gelen cümlelerin hemen hepsi bu olay hakkında bildiğim şeylerdi.
Ancak bu konuşmanın bir bölümü vardı ki...
İşte onu kaydettim.
Ve bugün yazıyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak, bu olayın neden böylesine sıkı bir takipçisi olduğumuzu kelimesi kelimesine şu cümlelerle anlatıyordu:
“Diğer taraftan Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan vatandaşı sıfatı yanında dünya çapında tanınan bir gazeteci olması bu konuda bize uluslararası bir sorumluluk da yüklüyor. Türkiye kendi egemenlik hakları yanında uluslararası toplum adına insanlığın ortak vicdanının temsilcisi olarak da bu meselenin takipçisidir.”
İşte bu cümleler telefonuma düştüğü an, bana “yapay zekâ”yı anlatan uzmanı bir an için unuttum.
Ülkemin Cumhurbaşkanı, bütün dünyanın gözünün içine baka baka, Cemal Kaşıkçı cinayetinin katillerini neden ortaya çıkarmak istediğini anlatıyordu.
“Gazetecilikten”, “insanlığın ortak vicdanından” söz ediyordu.
Ben gazeteciyim.
Eminim benim gibi dünyanın başka ülkelerindeki gazeteciler de altını çizdiğim bu cümleleri, doğal belleklerine kaydetmişlerdir.
Bu yazıyı İtalya’nın Toscana bölgesinden yazıyorum.
Salı günü Oslo’ya geçip Dünya Editörler Forumu Yönetim Kurulu toplantısına katılacağım.
Orada bütün öteki yönetim kurulu üyelerine, üstüne basa basa şunu söyleyeceğim:
“Türkiye muhalif bir gazetecinin katillerinden hesap sormak için bunun peşindedir...”
Dünya önünde söylenen bu sözler, dünyanın her yerinde zor şartlarda çalışan, hapse giren, öldürülen gazeteciler için uluslararası bir vicdanın gelişmesine yardımcı olabilir mi...
İnşallah olur...
BU ÜLKENİN İKİNCİ DİRİLİŞ HİKÂYESİ VE MİNNET BORCUM
Ben Ertuğrul Özkök...
Bu yazıyı kim bilir kaçıncı defa yazıyorum, ama ömrüm yettikçe yeniden yazacağım.
8 Nisan 1947 günü İzmir’in Kahramanlar Mahallesi’nde doğdum.
Babam bir matbaa işçisi, annem ilkokula bile gidememiş bir ev kadınıydı.
İlkokulu İzmir Gazi İlkokulu’nda okudum.
Beni devletim bedava okuttu.
Orta ve liseyi İzmir Namık Kemal Lisesi’nde okudum.
Devletim beni bedava okuttu.
Yükseköğrenimimi Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yaptım.
Devletim beni bedava okuttu.
İmtihana girdim kazandım, devletim bana burs verdi, Fransa’da doktora yaptım.
Bütün bunları aziz Atatürk ve başta İsmet İnönü olmak üzere Kurtuluş Savaşı’nı kazanan ve bu Cumhuriyet’i kuran insanlara borçluyum.
Yarın 29 Ekim...
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 95’inci yıldönümü...
Bugünden itibaren bu en büyük bayramımızı kutlamaya başlıyorum...
Ve bu olağanüstü Cumhuriyet’i, bu büyük Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran, hepimize gerçek “Diriliş Türkiye”
efsanesini miras bırakan Atatürk ve arkadaşlarına minnet ve vefa duygularımı bir kere daha ileteceğim.
BU SÖZLERİ OKURKEN ŞUNLARI DÜŞÜNDÜM
DÜN Sedat Ergin yazdı.
Osman Kavala cezaevine gireli 1 yıl, yani 365 gün olmuş.
Daha henüz neyle suçlandığını bile bilemiyor.
Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Mümtazer Türköne içeri gireli 2 yıl oldu.
Enis Berberoğlu, Ali Bulaç, Ahmet Turhan Alkan, Şahin Alpay ve daha nice gazeteci hakkındaki davalar devam ediyor.
Şunu düşündüm.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu sözlerinin hunharca, katledilmiş sürgündeki bir muhalif gazetecinin haklarını bütün dünya önünde böylesine açık ve net bir ifade ile savunan Türkiye’de de yansıması olur mu?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Fazıl Say ve ODTÜ’lü gençler konusundaki adımlarını gördükten sonra...
Şimdi daha iyimserim...
İnşallah en kısa zamanda aydınlar ve gazeteciler için de iyi şeyler olacak...
70 YAŞINDAKİ ÖZKÖK’TEN 62 YAŞINDAKİ BULUT’A NOT
TALAT Bulut “Cici Babam” filmi kadrosundan neden ayrıldığını açıkladı.
Nedeni “Bizans oyunlarıymış”...
Bence pek makul görünmüyor ama asıl meselem bu değil.
Talat Bulut sosyal medya hesabından o filme ait bazı kareleri paylaştı.
Filmde biraz freak yani çılgın bir babayı canlandırıyormuş.
Şimdi 70 yaşında bir insan olarak 62 yaşındaki Talat Bulut’a not veriyorum.
YÜZ VE SAÇ: 10 puan. Rol icabı değil, gerçek hayatta da bu tipi benimsese, “Yasak Elma”daki halinden çok daha cool ve çekici bir erkek olur.
Sakal acayip iyi gitmiş.
Gözlük çok modern, çok iyi.
Arkaya toplanmış
saç 10 puan.
Tek itirazım rasta türü örülmüş saçlar.
Iııı... O hiç olmamış.
KIYAFET:
Sıfır puan...
Yelek dökülüyor.
Hele hele çıplak beden üzerine tam kelebek olmuş.
Pantolonun önündeki Bavyera köylüsü kondurmalar sakil mi sakil.
Kısa pantolon, uzun botlar üzerine dökülünce kelebek efektini iyice azdırmış.
Olmamış yani...
TUNCELİ’DEN GELEN İKİ KAHRAMAN FOTOĞRAFI
İKİ uzman çavuşumuzun Tunceli kırsalında operasyon sırasında donarak şehit olduğunu öğrendiğim zaman aklıma o duvar yazısı geldi.
“Orduevine giremeyen uzman çavuşlar Afrin’e girdi” yazıyordu...
Sonra Tunceli’den gelen operasyon fotoğraflarına baktım.
Silahları bile donmuştu...
Yarın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyoruz...
Hepinizden bu aziz Cumhuriyet’i ve devletini korumak için hayatını feda eden bu kahramanları da anmanızı rica ediyorum.
BAK SEVGİLİ DEVLETİM YUKARIDA ALLAH VAR
BAK sevgili devletim...
Yukarıda Allah var...
Vallahi içimden geçen ne varsa, söylemek istediğim neyse, kızdığım birine ne söylemek istiyorsam, vallahi de billahi de senin önünde apaçık söylüyorum. Ben böyle samimiyim, sen de samimi ol... Dinle dinle ama, devlet gibi dinle...
Beni düşman görme, samimiyetime ve devletime güvenime halel getirme...
Olur mu...
TRUMP’LA BENİM TEK ORTAK NOKTAM
ADAM benim anti tipim...
Ben karaysam o beyaz veya o karaysa ben beyazım.
O ersine gidiyorsa, ben inadına tersine giderim.
Kadın konusu dersen o Kuzey Kutbu, ben Antarktika...
Ama ikimizin ortak bir tek noktası varmış.
CIA “Yapma yabancı gizli servisler seni dinliyor” diye uyarmasına rağmen ısrarla iPhone’undan konuşmaya devam ediyormuş.
Adam açık sistem yani.
Vallahi ben de aynı durumdayım.
30 yıldır ülkemin ne kadar istihbarat örgütü varsa telefonumu dinliyor.
Bense o telefonumdan içimden geldiği gibi dobra dobra konuşmaya devam ediyorum.
Yani Başkan Trump bütün dünyadan hiçbir şeyini saklamıyor...
Ben Citizen Ertuğrul da benim vergilerimle beni dinleyen devletimden hiçbir şey saklamıyorum.
HAFTANIN ÜÇ ŞARKISI
DİL ÖNEMLİ DEĞİLSE: Idan Raichel: “At Lo Nish’eret Levad”. Benim gibi müzikte dilin hiç önemi olmadığını düşünenlerdenseniz eğer, İsrail’den harika bir şarkıcı ve şarkı.
RADIOHEAD TUTKUNLARINA: Tom York: “Suspirium”. Radiohead’in vokalisti Tom York’un efsane Creep’teki performansını özlediyseniz, işte bu şarkı.
COOL FRANSIZ ÖZLEDİYSENİZ: Hoshi: “Femme a la Mer”. Patricia Kaas klasizmi artı yeni Fransa...
Paylaş