Ben olsam 'Şirret' der miydim

KİTABI okurken o kelimeye rastlayınca bir an durdum ve kendi kendime sordum:

‘Acaba ben olsam, çok kızdığım bir kadın için o ifadeyi kullanabilir miydim?’

Hasan Cemal, ‘Cumhuriyet’ Gazetesi’ndeki yıllarını anlattığı yeni kitabında, gazetenin sahibi Nadir Nadi’nin eşi Berin Nadi için şu ifadeyi kullanıyor:

‘Şirret...’

Hasan Cemal’
e de haksızlık etmemek için isterseniz kullandığı cümleyi aynen aktarayım:

‘Berin Nadi insanı olur olmaz ısırırdı. Sivri dilliydi. Hatta şirret bir yanı vardı.’ (S. 150)

* * *

‘Şirret’
ne demektir?

Son günlerde yeniden moda olan ‘‘Kubbealtı Lügati’ne baktım.

Aynen şu yazılıydı:

‘Karşısındakini bastıracak şekilde konuşarak üste çıkan, yaygaracı, edepsiz, çaçaron.’

Behçet Necatigil’
in dizeleri aklıma geldi:

‘Melek kadar masum

Şeytan kadar şirret.’

Galiba sözlük anlamından bile daha ağır manalar yüklenmiş.

İşte o yüzden kendi kendime sordum.

Acaba çok kızdığım bir kadın için bu ifadeyi bu kadar rahat kullanabilir miydim?

Sıradan bir sohbet sırasında kullansam bile, acaba sonsuza kadar kalacak bir kitapta yazıya geçirebilir miydim?

Galiba geçiremezdim.

* * *

Ama o günleri ben değil, Hasan Cemal yaşadı.

Verdiği örneklere bakılırsa, içinde birçok şey kalmış.

Neredeyse 20-25 yıl.

Demek ki çeyrek asır bile sürebilen kızgınlıklar, öfkeler varmış.

Ben kin fukarasıyım.

Benimkilerin 7.8 büyüklüğünde olanı bile; bir, bilemediniz iki yıldan fazla sürmüyor, süremiyor.

Hasan Cemal’i ve zekásını çok iyi bilirim.

Daha zarif ama çok daha acıtıcısını bulabilirdi...

* * *

Tabii ki çok çok eğlenceli bir kitap.

Neredeyse her sayfası, bizim çevremizden insanlarla dolu.

İsimleri yan yana koyduğunuz zaman, Babıali sınırlarını geçip, İkitelli’ye kadar dayanıyor.

Ne kavgalar, ne komplolar, ne ayak oyunları, ne alttan halı çekmeler.

İstanbul’a Bizans diyenlerin ibra töreni.

Bu arada kendim hakkımda da ilginç şeyler öğreniyorum. Meğer Cumhuriyet’in iç kavgalarına, bilmeden ben bile karışmışım.

* * *

1980’li yılların ikinci yarısında ‘Elveda Başkaldırı’ adlı bir kitabım çıkmıştı.

Bu kitap etrafında büyük bir tartışma başlamıştı.

Çünkü kitap, Marksist başkaldırının sonunun geldiğini anlatıyordu.

Öyle çok müneccimlik işi falan bir şey de değildi.

Topu topu, Berlin duvarının yıkılışını üç yıl önceden haber veriyordum.

Hadi Uluengin o sıralarda ‘Cumhuriyet’teydi.

Kitabım hakkında çok övücü bir yazı yazdı.

İlhan Selçuk bu yazıya çok bozulmuş.

‘12 Mart kuşağı bozuk çıktı’ diyormuş.

Daha sonra gazetenin Ankara Temsilcisi Yalçın Doğan da benim kitabımı öven bir yazı yazmak istemiş.

Ama Hasan Cemal, ‘Hadi yazdı demediklerini bırakmadılar. Şimdi bir de sen başıma dert açma’ deyip yazmasını engellemiş.

* * *

Cumhuriyet
’in ikinci sayfasında Sami Karaören’in yönettiği bir makaleler sayfası vardı.

Kitabın 47’nci sayfasında, bombalı bir saldırıda hayatını kaybeden Bahriye Üçok’la ilgili çok ilginç bir bilgi var.

Sami Karaören bir gün Hasan Cemal’e gelip, Bahriye Üçok’un gönderdiği yazıyı göstermiş ve şunu demiş:

‘MİT’ten rica etmişler, bu yazıyı öne alabilir miyim?’

Merak ettim. Acaba Bahriye Üçok’un MİT’le ne ilgisi olabilirdi?

* * *

Cumhuriyet
, Hasan Cemal’in Genel Yayın Yönetmenliği sırasında gerçekten güzel bir gazete oldu. Oradan çok başarılı gazeteciler çıktı.

Hálá yayın hayatını sürdürüyor.

İnşallah daha nice yıllar sürdürür.
Yazarın Tüm Yazıları