Aydın vicdanı harekete geçiyor

ARTIK boş zamanım olduğu için, entelektüel arkeoloji alanında epey uzmanlık kazandım.

Haberin Devamı

Son kazı alanım, Radikal Gazetesi’nin pazar eki. “Radikal 2”, benim için bir maden.

Bunu iyi anlamda söylüyorum.


Çünkü hâlâ vicdanı kalmış Türk aydınının nabzını oradan izliyorum. Kimine katılıyorum, kimine hiç katılmıyorum ama yine de vicdani bir ortak paydaları var.

* * *


Radikal 2’nin geçen pazar günkü sayısının manşeti şöyle bir soruydu:


“Anayasa değişikliği neden yapılır?”


Hemen altındaki spotu aynen aktarıyorum:


“AKP sempatizanı yazar/akademisyenlerin bir kısmının, konuyu tartışanlara hep aynı dille demokrasi nutku atması kabak tadı verdi.”


Kayda geçirmek üzere yazıyorum.


Spotlardaki “AKP” ifadesi bana değil, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Murat Sevinç’e ait.

* * *

Haberin Devamı


Son günlerde “aydın vicdanının” yeniden harekete geçtiğine dair işaretler çoğalıyor.

Siyasetin kanunu böyledir. Vicdansızlık haddini aştı mı, atıl vicdan harekete geçer.


O işaretler çoğaldıkça, kesin inançlıların paniği artıyor, o telaşla, hem kendi kendini hem de yanaştığı limanı berhava eden canlı bomba aydınlar haline dönüşüyorlar.


Madem aydın vicdanından söz ediyoruz, kendi vicdanımızı da teraziye koyalım.


1990’lı yıllardan beri bütün Anayasa değişikliklerini destekledim.


Gümrük Birliği’ni destekledim.


Tam üyelik müzakerelerini destekledim. “Oyumu Türkiye’yi AB’ye götürecek partiye vereceğim” diye açıklama yaptım.


İdam cezasının kaldırılmasını destekledim.


Başbakan Erdoğan’ın ekonomide popülizme pabuç bırakmayan bütün politikalarını, özelleştirmeyi canı gönülden destekledim.


Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki referandumda “Evet” oyunu destekledim.


Okuyucudan gelecek ağır eleştiriyi göğüsleyerek, Kürt açılımına, bütün kalbimle ve mümkün olan en açık ifadelerle, öyle ama falan demeden, açıkça destek verdim.


Bundan önceki Anayasa değişikliği girişiminde ise tavrımı şöyle açıkça ortaya koydum:

“Üniversitede türbanın serbest bırakılmasından yanayım. Ama türban konusunun Anayasa ile düzenlenmesine karşıyım.”

* * *


Peki bugün ne düşünüyorum?

Haberin Devamı


Bu parlamento anayasa yapamaz fikrini asla savunmam.


Benim vatandaş olarak tercihim ise, mümkün olan en geniş uzlaşma ile yeni bir anayasa yapılmasıdır.


“Ben yaptım oldu”
tavrına karşıyım.


Yine de bu taslağın yüzde 80’ine canı gönülden katılıyorum.


İtiraz noktam yargı ile ilgili olan bölümüdür.


Türkiye’de çok köklü bir yargı reformuna ihtiyaç olduğunu en iyi bilenlerdenim.


Bunu mutlaka yapmalıyız.


Ama bunun, sadece “yargıyı vesayet altına alma” duygusu veren bir sakillikle, oldubittiye getirilmesine karşıyım.


Yakın tarih, böyle düzenlemelerin kimseye yarar getirmediğini, bugünkü geçici yararların, yarın bumerang gibi onu yapanın üzerine geldiğini gösterdi.

Haberin Devamı


Yüksek yargının oluşum şekli elbette çeşitlendirilebilir. Ama bunu, oraya istediğimiz adamı koyalım mantığı ile yapmamak gerekir.


Bugün etki altına almaya çalıştığınız yargının yapısını, tarafsızlıktan koparacak bir içtihada dayandırırsanız, yarın sizin lehinize çalışacağından emin olmayınız.


Belli bir kasıtla yapılan kanunların, anayasaların akıbeti, “Kime niyet, kime kısmet”tir.

Tek gerçek ise, tarafsız ve bağımsız yargının herkesin lehine olduğudur.


Benim, oturduğum nehir kenarından görüp de anlatmak istediğim şey bundan ibarettir.

 

TÜRK LİSESİ

 

BAŞBAKAN Erdoğan’ın Almanya’da Türk lisesi açılması teklifi bana da sıcak görünüyor.

Bu liselerin, Türklerin Almanya’daki gettolaşmalarını daha da arttıracağı endişesini anlıyorum.

Haberin Devamı


Ama eğitim almış bir Türk genci, eğitim alamamış bir Türk gencinden mutlaka daha açık olacaktır.


Fransa’nın yaşayan en büyük düşünürlerinden biri olan Edgar Morin, “Gerçek uygarlıklar ancak kozmopolit toplumlarda gelişebilir. Avrupa gerçek bir uygarlık olmak için henüz yeterince kozmopolit değil” diyor.


Bu düşünceye çok katılıyorum.


Türkiye’deki Amerikan kolejleri, Alman ve Avusturya liseleri, Fransız liseleri çok iyi kuşaklar yetiştirmiştir.


Benim kızım Ankara’daki Fransız Charles de Gaulle Lisesi’nde okudu. Kızımın aldığı eğitimden çok memnunum. Hem kendi ülkesinin değerlerine bağlı, hem de küresel zihniyete sahip biri olarak yetişti.


Alman Başbakanı Merkel de, “3. 4. kuşakların topluma uyumlu olmasını istiyoruz. Türkiye’nin Almanya’da okulları olabilir ama bu Almanca öğrenmemek için bir bahane olmamalı” dedi.

Haberin Devamı


O liselerde görev alacak eğitmenlerin, onların yaşadıkları toplumun gerçeklerini bilen, onları bu toplumun birer üyesi haline getirecek anlayışta olmaları gerekir.


O okullar cemaatlerin eline düşerse, Merkel haklı çıkabilir. 

Yazarın Tüm Yazıları