Paylaş
Hayatım boyunca kim bilir kaç defa seyrettiğim, Truman Capote’nin harika novellasından yapılan “Breakfast at Tiffany’s” (Çılgınlar Kraliçesi) filminin şarkısı Moon River’ı Audrey Hepburn’un oğluyla birlikte söylemek.
Sonunda bunu da yaptım ya...
Helal olsun bana...
Geçen pazartesi akşamı, Audrey Hepburn’un oğlu Sean Hepburn Ferrer’in de bulunduğu bir grupla harika bir gece geçirdik.
Ev sahibi Demet Sabancı’ydı.
Anadoluhisarı’ndaki yalısına ilk defa gidiyorum.
Burası gerçek anlamda bir müze.
Ev sahibi de zarafetini sessizliği ve mütevazılığı ile anlatan harika bir insandı.
Demet Sabancı, yemeğe İlham Gencer’i de davet etmiş.
Onu görünce nasıl sevindiğimi anlatamam.
İlham Gencer bu ülkeye aidiyetimin en sıcak isimlerinden biri.
O hep vardı... Hayatımın neredeyse bütün dönemlerinde, kulağıma adımın fısıldanması gibi şarkılar söyledi.
O şarkılar bize bazen ninni gibi geldi. Bazen aşklarımızı depreştirdi.
Bazen hüzünlerimizin ağıdı oldu. Bazense milli öfkelerimize tercüman oldu.
Ama hep vardı... Türkiye gibi hep bize ait bir şeyi anlatıyordu.
* * *
İlham Abi piyanonun başına geçince, bambaşka bir gece başladı.
Sımsıcak bir şöminenin etrafında toplanır gibi, hepimiz piyanonun başına geçtik.
Sonra filmin harika müziği “Moon River”ı söylemeye başladık.
Hepimiz ezbere biliyorduk sözlerini...
Audrey Hepburn niye hâlâ canlı stil ikonu
AUDREY Hepburn 63 yaşında öldü.
Ama bugün en yenilikçi dergilere bile baktığınızda onun hâlâ bir stil ikonu olarak yaşadığını görüyorsunuz.
Eşarbı, özellikle gözlükleri, düz ayakkabıları, saç stili hâlâ çok yeni görünüyor.
Bazı insanların Allah vergisi böyle bir
özelliği oluyor.
Erkeklerde de Steve McQueen bir stil ikonu olarak yaşamaya devam ediyor.
Hollywood’un akıllarda en çok kalan dördüncü şarkısı
BİR kere daha anladım.
Cumhurbaşkanı, sigara ve alkol gibi kötülüklerin nedeni olarak romanı, sinemayı, şiiri görüyor...
Benim için ise güzel olan her şeyi ifade ediyor.Visconti’nin “Leopar”ını 35 yıl sonra seyrettiğimde daha da sevebiliyorum.
Blake Edwards’ın “Çılgınlar Kraliçesi” filminin kahramanı o harika kadın Holly Golightly’i unutmak mümkün mü...
Filmin şarkısı Moon River, o yıl Oscar’da en iyi müzik ödülünü aldı.
Amerikan Film Enstitüsü 2004 yılında bu şarkıyı “Hollywood tarihinin en akılda kalan 4’ncü film müziği” seçti.
Amerikan Kongre Kütüphanesi filmi “Amerikan Kültürel varlığı” ilan etti.
Rejimi hindiba, lifli sebzeler lale soğanı ve bol su içmek
AUDREY Hepburn’un İtalyan eşinden olan oğlu yazdığı kitapta, annesi hakkında ilginç bilgiler veriyor.
-Nazi işgali sırasında açlık tehlikesi yaşamış ve o nedenle anemi geçirmiş.
-Bu anemi onda iz bırakmış. Gözlerinin altındaki siyah halkaların nedeni buymuş. Belki hep güneş gözlüğü kullanmasının nedeni de buydu.
-Çikolata hastasıymış. Çocukken bir kutu çikolatayı anında bitirirmiş. Büyüdüğünde “Şimdi 2 saat alıyor” diyormuş.
- Makarna tutkunuymuş. Seyahate giderken valizinde makarna, zeytinyağı ve parmesan peyniri taşırmış.
-Şarap ve İskoç viskisi içermiş.
-Rejim yemekleri hindiba, lifli sebzeler ve lale soğanıymış.
Ali Poyrazoğlu yemekte kulağıma eğilip dedi ki
YEMEKTE yanımda Ali Poyrazoğlu oturuyordu.
Kulağıma eğilip, masanın başındaki Sean Hepburn’u işaret ederek, “Annesi bu kadar iştahlı değilmiş. Sophia Loren’i İsviçre’de şalesine çağırdığında, önüne dörde kesilmiş bir salatalık ve dört tane çilek koymuş” dedi.
Ben de ondan aşağı kalmadığımı ispat edercesine, “Biliyorum, Sophia Loren’in anılarında ben de okudum” diye karşılık verdim.
Son noktayı yine o koydu:
“Kadıncağız o davetten eve gelip, kendine köfteli bir makarna hazırlayıp yemiş.”
Evet, Sophia aynen böyle yazıyor.
Ama Hepburn’un İtalyan eşinin yazdığı kitabı okuyunca kafam karıştı.
Çünkü yemeğe çok düşkün bir kadınmış.
Onu da birazdan anlatacağım.
Anemik gibi görünen kadında bir Brigitte Bardot olabilir mi
-Audrey Hepburn’un beden ölçüleri şöyleymiş:
84-51-86.
(Brigitte Bardot’nun ölçüleri 89-58-89 )
-Boyu 1.70.
-Ağırlığı 47 kilo.
Bu iki özelliği de daha çok düz ayakkabıyı tercih etmesini açıklıyor.
- En şikâyetçi olduğu yeri ayaklarıymış. Çünkü 42 numara ayakkabı giyiyormuş.
-Sutyen ölçüsü ise 32 A.
Brigitte Bardot’nunki ise 32 C.
Bu rakamlara bakılınca, Audrey Hepburn’un o anemik görüntüsünün altında bayağı kadın çizgilerinin bulunduğu anlaşılıyor.
Niye herkes Saffet Emre’yi anlatıyor o gece anladım
YEMEKTEN önce, Türkiye’nin en ünlü rehberlerinden biri olan Saffet Emre Tonguç bize yalının tarihini anlattı. Saffet’i uzun süreden beri tanıyorum ama ilk defa bir mekânı anlatmasını dinliyorum. Niye Türkiye’ye gelen ünlülerin çoğu onu istiyor şimdi çok daha
iyi anladım. Dünyada epey yerde epey rehberle gezdim. Böyle mükemmel anlatanı hiç görmedim. Hep söylerler,
Türkiye rehber bakımından
şanslı bir ülke.
Bana göre sinemaya en güzel aktarılan 5 roman
-Doktor Jivago: Boris Pasternak’ın romanından David Lean tarafından çekildi. (1965)
-Venedik’te Ölüm: Thomas Mann’ın novellasından L. Visconti tarafından sinemaya aktarıldı. (1971)
-Tiffany’de Kahvaltı: Truman Capote’nin novellasından Blake Edwards tarafından çekildi. (1961)
-Leopar: Giuseppe Tomasi di Lampedusa’nın romanından L. Visconti tarafından çekildi. (1963)
m Sin City: Frank Miller’ın çizgi romanından Frank Miller ve Roberto Rodriguez tarafından sinemaya aktarıldı. (2014)
Paylaş