Atatürk Havalimanı da 'Dua odası' diye yazacak

GEÇEN gün Atatürk Havalimanı’nı işleten TAV grubunun CEO’su Sani Şener’e açık bir mektup yazmıştım. Konu, havalimanındaki “Mescid” yazan tabelaydı.

Haberin Devamı

*

Dünyanın önde gelen havalimanlarında bütün yolcular düşünülerek, “Prayer room” yani “Dua odası” yazılır.

O odayı Müslüman’ı da, Hıristiyan’ı ve Yahudi’si de, Budist’i, Hindu’su da kullanır.

Atatürk Havalimanı da Dua odası diye yazacak

Nitekim Dalaman Havalimanı’nda böyle yazıyordu.

*

Ama her yıl milyonlarca yabancı yolcunun geçtiği Atatürk Havalimanı’nın dış hatlar terminalinde sadece “Mescid” yazısı vardı.

Yazının çıktığı gün öğle saatlerinde Sani Şener’den son derece nazik bir mektup aldım.

*

Bir kere daha anladım ki, nezaket ve hoşgörü, en güzel insanlık meziyetlerinden biri.

Dostum Sani Şener’e en yürekten teşekkürlerimle ve iznini de alarak yazdığı mektubu yayınlıyorum.

Haberin Devamı

SADECE ÇALIŞANLARIMIZI DÜŞÜNEREK ‘MESCİD’ YAZMIŞLAR

- “SABAH 06.30 da yazını okuyup mesajı aldım.

17 havalimanımız var, hepsini kontrol ettirdim... O nedenle yanıtım biraz gecikti.

Atatürk Havalimanı da Dua odası diye yazacak

İstanbul genelinde tamamen haklısın. Sadece THY’nin CIP lounge’unda aynen senin dediğin gibi ‘Prayer room’, o da İngilizce olarak yazılmış. Başka dinlere mensup yolcularımızın da kullanabilmesi için... Ancak havalimanının diğer bölümlerinde, hep havalimanı çalışanları düşünülmüş ve sadece ‘Mescid’ yazılmış.

İzmir, Bodrum ve Gazipaşa havalimanlarımızda da ‘Prayer room’ yazıyor. Fakat İstanbul Atatürk Havalimanı’nda dediğin gibi..

Haklısın, uluslararası standartta bir havalimanında senin dediğin gibi yazılması lazım.

Bugün itibarıyla düzeltilmesi için
talimat verdim.

Tabelalar hazır olur olmaz değiştireceğiz.

Uyarın için çok teşekkür ederim.

Sevgi ve saygılarımla

Dr. Eng. M. Sani ŞENER

CEO/İcra Kurulu Başkanı”

BARLAS, CUMHURBAŞKANI’NI NİYE ELEŞTİREMEDİĞİNİ ANLATIYOR

MEHMET Barlas’ın dünkü yazısı önemliydi. Şu cümlelere dikkat:

“AK Parti iktidarının en fazla ihtiyaç duyduğu şey herhalde ‘eleştiri’dir. Ancak AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan eleştiri yerine yoğun bir nefret kusma kampanyasına hedef oldukları için, bu satırların yazarının olduğu gibi pek çok görüş sahibinin de eleştiri yapmasını engelledi bu nefret kampanyaları.”

*

Haberin Devamı

Ben de aynı duyguyu, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu için taşıyorum. AKP iktidarına ve Cumhurbaşkanı’na tek kelime edemeyenler, bütün hınçlarını Kılıçdaroğlu’ndan çıkarıyorlar gibi geliyor.

*

Barlas şöyle devam ediyor:

“Bereket özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan, eleştiri eksiğini ‘özeleştiri’ mekanizmalarını işleterek gidermeye çalışıyor.”

*

Bu durumda ben de aynı şeyi Kemal Kılıçdaroğlu’ndan beklemeliyim.

Atatürk Havalimanı da Dua odası diye yazacak

BEN YAZIN GELDİĞİNİ BU İLANDAN ANLARIM

TÜRKİYE’de yazın geldiğini eskiden “karpuz kabuğunun suya değmesinden” anlardık.

Bir televizyon hastası olarak bense, bazı filmlerin kim bilir kaçıncı defa vizyona sokulmasından anlarım.

Dün Teve 2’nin bu ilanını gördüm ve çok sevdim.

Haberin Devamı

Bakın yazın geldiğini nereden anlarız.

BİR MÜLAKATIN HAM KAYITLARI VE ORTAYA KOYDUĞU GERÇEK

WALL Street Journal’in anlattığı sahne şöyle: Washington’da bir butik otel...

Birtakım adamlar, otele gizlice kameralar ve bazı teknik malzeme sokuyor.

Gelen televizyon ekibinde Rudi Bahtiyar isimli bir gazeteci var. Odaya girinceye kadar kimlerle mülakat yapacağı kendilerine söylenmiyor.

Soracakları sorular da hazırlanıp ellerine verilmiş.

Peki odada kim var?

İki Türk.

Biri Nedim Şener... Odatv davası nedeniyle FETÖ örgütünün gadrine uğramış, aylarca hapiste kalmış, kız çocuğu Silivri kapılarında çok kötü muamelelere uğramış dürüst bir gazeteci.

Öteki ise İnternet Andıcı’ davası nedeniyle bir süre tutuklu kalan eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin.

Haberin Devamı

İşte o odadaki mülakat, bugün Amerikan iç siyasetinin en büyük skandallarından birine dönüşmüş durumda

Şimdi gelelim o odanın hikâyesine.

TUTULAN LOBİCİ NEDİM ŞENER’İ TUZAĞA MI DÜŞÜRDÜ

WALL Street Journal dün bunun hikâyesini yazdı.

Konu, ABD Başkanı Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn’in sahibi olduğu bir lobi şirketi ile ilgili.

Bu lobi şirketi, Amerika’da yaşayan bir Türk işadamından 530 bin dolar para alıp Fetullah Gülen aleyhine kamuoyu oluşturma faaliyeti yapmayı taahhüt etmiş.

Ancak bu arada Fetullah Gülen’in Amerika’dan kaçırılıp Türkiye’ye getirilme ihtimali bile konuşulmuş.

*

Peki o odadaki Ergenekon ve Silivri mağduru 2 Türk’ün bu senaryodaki rolü ne?

Haberin Devamı

Her ikisi de gerçek anlamda bir vatan görevi yapmak için ABD’ye gidip önde gelen kişilere ve kuruluşlara 15 Temmuz darbesinin ve Fetullah Gülen’in gerçek yüzünü anlatmışlar.

Bana önerseler benim de kabul edeceğim bir görev.

*

Orada her şey apaçık yapılmış, çeşitli platformlarda konuşmuşlar. Bunun karşılığında beş kuruş para da almamışlar.

Ama ondan sonra bir otel odasında bu olay yaşanmış.

*

Kendilerine, “belgeseli çekenlerin CNN ve VICE gibi prestijli kuruluşlarda çalışanlar olduğu” söylenmiş.

Oysa bu iki kişi lobi şirketinin kiraladığı kişilermiş. Anladığım kadarı ile onlara bu mülakatın bir “propaganda belgeselinde” kullanılacağı söylenmemiş.

Wall Street Journal, o mülakatın ham görüntülerini de yayınladı. Orada çok ilginç bir ayrıntı var.

Mülakatı yapanlar sonunda onları kiralayan lobi şirketinin başındaki Bijan Kian’a da bazı sorular sormak istiyor.

Ama lobi şirketinin adamı “Ben kamerada görünmek istemiyorum” diye fısıldıyor.

Buradan da anlaşılıyor ki, yapılan iş “objektif” bir bilgilendirmeden çok “propaganda” amaçlı bir girişim.

*

Nedim Şener dün Odatv’ye yaptığı açıklamada, gizlice otel odasına getirilen o iki gazeteciye neler söylediğini de açıkça anlatmış. Para almadığını da çok açık dille ifade etmiş.

Yani onların bu işte hiçbir payı veya hatası yok.

Ama anladığım kadarı ile devletin bir aracı vasıtasıyla kiraladığı lobi şirketi onları tuzağa düşürmüş ve hiçbir rolleri olmadığı halde kendilerini bir Amerikan skandalının içinde bulmuşlar.

Yazarın Tüm Yazıları