Asıl adres o 4 çocuk

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın, hocasından dayak yiyen Alevi çocuğu araması, çok güzel bir harekettir.

Başbakanların "rol modeli" olarak, inanışlar karşısında eşit mesafede durması, anlamlı ve güçlü bir mesajdır.

Ama ben, asıl mesajın başka bir adres olduğunu düşünüyor ve iddia ediyorum.

Başbakan, o Alevi çocuktan önce, Amasya’da "arkadaş baskısına" maruz kalan 4 çocuğu aramalıydı.

Çünkü, ülkemizi bekleyen asıl ve büyük tehlike oradadır. Yani mahallede.

Ve ne yazık ki, bu ülkenin kendine entelektüel diyen, liberal diyen, İkinci Cumhuriyetçi diyen üyeleri de bu gerçeği anlamamakta ısrar ediyorlar.

Anlamadıkları gibi, bunu iddia eden insanları aşağılamak, küçümsemek, hakaretlerle sindirmek gibi bir eğilim içindeler.

* * *

Hatırlayacaksınız, Trabzon’daki rahip ve Hrant Dink cinayetinden beri şunu iddia ediyorum:

Türkiye’nin asıl sorunu, "derin devlet" vs. gibi hurafeler değil, mahallesindeki "sığ" ilişkilerden kaynaklanmaktadır.

Trabzon’daki, Malatya’daki katilleri, onların abilerini yaratan iklim, Türkiye’nin mezarını kazmaktadır.

"Derin devlet" kelimesini işittiği an histeri nöbeti geçiren aydınlarımıza bir kere daha seslenmek istiyorum.

Mahalle, devletten daha tehlikeli bir hale gelmiştir.

Türkiye’de "derin devlet" dediğiniz şeyin yüzde 80’i hurafedir.

Ama mahallenin yüzde 100’ü gerçektir.

Ve sanmayın ki, bu mahalle gerçeği, derin devlet dediğiniz şeyden daha az tehlikelidir.

Buyurun Amasya örneği önünüzde.

Hayretle görüyorum ki, gözünü devlete ve askere dikmiş sözde aydınlar, Amasya’daki tehlikeye dikkati çekme ihtiyacı duymadı.

* * *

Daha da kötüsü, Prof. Zafer Üskül bile, Amasya raporuna yazdığı tehlikenin farkında değil.

Hocalar ve yöneticiler "Baskı kurmadık" deyince, meseleyi halledildi sanıp dosyayı rafa kaldırdı.

Başka bir yerde bir Alevi çocuğa, Sünni hocası dayak atınca iş alevlendi ve Başbakan o çocuğu arama ihtiyacı duydu.

Çünkü Başbakan bile, hepimize musallat olan o gençlik hastalığından mustarip.

O hastalık, insana, "her şeyin altında bir devlet var" inancını yerleştirir.

Yani devlete cezasını verdiğiniz zaman, sorunun çözüleceğini sanırsınız.

Hayır çözülmez.

Asıl mesele, kendini devlet yerine koyan, kendini toplumun inanç ve ahlak zabıtası sanan insanlardan kaynaklanmaktadır.

Üzülerek izliyorum ki, Amasya olayında kolektif bir gafleti yaşıyoruz.

Oruç tutan 150 çocuğun, tutmayan, namaz kılmayan 4 çocuğa tahammülsüzlüğünün yaratacağı faşizmin farkında değiliz.

Çünkü kafalarımız yüzde 46.5 oya kenetlendi ve ne yazık ki, 19’uncu yüzyıla ait demode bir demokrasi anlayışıyla, "çoğunluktan gelen her türlü baskıyı" meşrulaştırıyoruz.

Unutmayın faşizm, gücünü çoğunluktan alır.

En tehlikeli faşizm, mahalle faşizmidir.

O yüzden Meclis’imizi bu mahalle faşizmine karşı harekete geçmeye davet ediyorum.

* * *

Emre Kongar, dün Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde, "türbanlılar" ile "türbancılar" ayrımına dikkati çeken bir yazı yazdı.

"Laiklik" ile "laikçilik" arasına çizgi çeken aydınlarımıza seslenmek istiyorum.

Yeni Anayasa’nın hazırlandığı şu günlerde "türbancı" kafa üzerinde siz de biraz düşünmelisiniz.

"Türbancı" kanatla kol kola yürüyüşünüz bir gün mutlaka bu mahalleden de geçecektir.

Sizlerin çoğunu tanıyorum.

Hayatınız bir "azınlık" psikolojisi ve mücadelesi içinde geçti.

Şimdi savunduğunuz fikirler iktidarda.

Yerleştiğiniz yeni mutena semtlerde, eski mahallelerinizin yeni mağdurlarını unutmayın.

Yeni yol arkadaşlarınızın mahalledeki destekçileri daha şimdiden inanç ve ahlak zabıtaları oluşturmaya başladı.
Yazarın Tüm Yazıları