Paylaş
Rahmetli babamdan bana kalan en etkileyici vatan menkıbesi şudur:
“Oğlum, burası bizim son vatanımız. Gidecek başka vatanımız yok.”
Ben bu cümleyle büyüdüm.
Bu cümleyle ülkeme bağlandım.
Ordumuzu bu cümleyle sevdim.
İşte bu cümle yüzünden kendimi, iç dünyamı, içimdeki asıl “Ben”i ifade edebildiğim en kudretli araç anadilim oldu.
İşte bu yüzden bir tek anadilimde seviştiğim zaman, o sevişmek oldu.
Ve bu “son vatanın” bana verdiği tutkuların, duyguların, hayatı yaşama keyiflerinin altında toplandığı tek kelime “Türk”tü.
O kelimeyi de bütün hayatım boyunca, babamın güzel bir İzmir gününde, ilk biramı içerken söylediği o cümlenin ruhuma yazdığı nüfus cüzdanı olarak taşıdım.
“Türk” kelimesinin içine hiçbir zaman, “Başkası”nı küçük görmek, aşağılamak; o aidiyete sığınarak başkalarına kötülük, haksızlık yapmak gibi hayasız, cibilliyetsiz fiilleri tıkıştırmaya kalkmadım.
Ama “Türk, övün, çalış, güven” vecizesindeki manayı çok iyi anladım.
O kelimeden hareketle kurulmuş “Türkiye Cumhuriyeti”nin bana sağladığı imkânlarla okudum, yurtdışında eğitim yaptım.
Bu ülke bana mutlulukların en büyükleri neyse, onların hepsini verdi.
* * *
Son günlerde “Türkler”i neredeyse, dünyanın “Deccalı” haline getirmek isteyen vicdansız bir kampanya sürdürülüyor.
İşte böyle bir günde, ayağa kalkmak ve bütün gücümle haykırmak istiyorum:
“Arkadaş, ben Türk’üm...”
“Kendimi dünyanın en medeni insanlarından biri olarak hissediyorum. Türk aidiyetimle iftihar ediyorum.”
Arkasından da, tarihi boyunca haksızlıklarla mücadele etmiş bu toplumun bir şeref bilançosunu çıkarıyorum.
* Arkadaş, Türkler; bütün İslam âleminin en büyük devrimcisi Atatürk’ü çıkaran insanlardır. Bugün İslam âleminin peşine düştüğü modernitenin ilk lideri odur.
* Arkadaş, Türkler; bir cihan imparatorluğu kurdukları halde, fethettikleri toplumlarda ne inançlara, ne kültürlere dokunmuştur. Çıktığı yerlerde ne dinini ne dilini bırakmıştır.
* Arkadaş, Türkler; Müslüman dünyada demokrasiye ilk ve gerçek geçişi yapan insanlardır.
* Arkadaş, Türkler; 20’nci yüzyıl sonu ve 21’inci yüzyıl başının ekonomide en büyük mucizesini yapan insan topluluklarından biridir.
* Arkadaş, Türkler; 130 milyar dolar ihracatı, 1 milyon araba üretimini, petrol ve enerji kaynaklarına sahip olmadığı halde, dünyanın 17’nci büyük ekonomisini yaratan insanlardır.
* Arkadaş, Türkler; Nobel ödülü alan Orhan Pamuk’u çıkaran ülkenin insanlarıdır.
* Arkadaş, Türkler; son yıllarda sporun her alanında büyük başarılara imza atan insanlardır.
* Arkadaş, Türkler; 500 yıl önce Yahudilere gönlünü ve toprağını açan; İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler mezaliminden kaçan Yahudileri bağrına basan insanlardır.
* Arkadaş, Türkler; Birinci Körfez Savaşı’nda bir gecede kapısına dayanan 500 bin Kürt’ü bağrına basan insanlardır.
* Arkadaş, Balkanlar’da en küçük etnik çatışmada, insanların evlerinin kapısı işaretlenirken, Türkler, 30 yıl süren terör boyunca, tek ev işaretlememenin şerefini taşıyan insanlardır.
Ve Türkler, “Türk” kelimesinin arkasında, yüceltilmiş bir ırkın zalim damgasını asla vurmadılar.
* * *
Peki öyleyse, nedir alıp veremediğin “Türk” kelimesiyle?
“Kürt”ü yücelteceğim diye “Türk”ü, “Türk gururunu” ayaklar altına almaya kalkmanın ne manası var?
Nedir bu küçümseme, yok sayma; “Türk’üm” diyen herkesi “faşist”, “ırkçı” diye damgalama sevdası.
Yani “Su küçüğün, aşağılanma büyüğün”; öyle bir şey mi...
Olmaz arkadaş, olmaz.
Bu aşağılama ile, bu nobranlıkla, bu “Kürtler milliyetçilik yapabilir, ama Türkler yaparsa faşist olur” kafasıyla Kürt sorununu çözemezsin.
Neden mi?
Cevabını rahmetli babam yarım asır önce kulağıma fısıldayarak vermişti:
“Çünkü burası bizim son vatanımız. Gidecek başka yerimiz yok...”
Paylaş