Paylaş
Çünkü önde gelen işinsanları, siyasetçiler ve gazetecilerin pek çoğu o gece, Aziz Zapsu’nun Başbakan Ahmet Davutoğlu için verdiği yemeğe davetliydi.
Doğan Grubu’ndan Arzuhan Doğan Yalçındağ ve Vuslat Doğan Sabancı ile Mehmet Ali Yalçındağ yemekteydi.
* * *
Gazeteci olarak Hürriyet’ten Gila Benmayor vardı.
Oraya davetli olmadığım için, davetli olduğum başka bir yemeğe katıldım.
Ünlü fon yatırımcısı George Soros’un Seehof Oteli’ndeki yemeğine katıldım.
Allah bana yardım etmiş.
Güzel bir dünya, Rusya ve Ukrayna analizi dinledim Soros’tan...
* * *
Önce kendisiyle ilgili bir haberle başladı.
“Artık emekliğe ayrılıyorum. Daha önce de emekliliğe ayrıldığımı ilan etmiştim ama bu defa kesin” dedi ve devam etti:
“Artık afetlerle, felaketlerle ilgileneceğim. İnsan eliyle ortaya çıkan felaketlere konsantre olacağım.”
* * *
Sonra harika bir dünya analizi dinledik:
-Uluslararası kuruluşlar ve süper güçler zayıflıyor, etkisi azalıyor.
-Bunun yerine bir milliyetçilik yükseliyor.
-Genel olarak Batı’nın gerilemesi sürecini yaşıyoruz.
-Bugün durum 1989’da duvarların yıkılışındakinin tam tersine döndü.
-O gün Sovyet imparatorluğu dağılıyordu. Avrupa birleşiyordu. Bugünse Avrupa Birliği dağılıyor, Rusya tekrar birleşiyor.
-Ben Avrupa Birliği idealini çok destekledim. Çünkü onu açık toplumun yükselişi olarak gördüm.
* * *
-ABD’de 2008 krizi ile birlikte
Washington konsensüsü sona erdi.
-Özellikle Rusya’da Putin özel bir durum olarak yükseliyor.
-Rusya bugün tam anlamıyla bir mafya devleti haline gelmiştir. İçeride kanunların hükmü geçmemektedir.
-Putin’in politikası da şöyle özetlenebilir:
“Repressive at home, agresif abroad”.
Yani “İçeride baskıcı, dışarıda saldırgan”.
(Benim yorumum: Atatürk’ün bütün bir Cumhuriyet’e ruhunu veren “Yurtta sulh, cihanda sulh” prensibinin tam tersi yani.)
-Putin çok popüler oldu, çünkü istikrarı getirdi. Ayrıca yükselen milliyetçiliğin aradığı ruhu veriyor.
* * *
-Ukrayna’da her şeye rağmen giderek kurumsallaşan bir demokrasi var.
-Ama Avrupa’nın bu tarafında giderek daha tehlikeli boyut alan açık toplumu tehdit eden bir yolsuzluk sorunu var.
-Bugünün şartlarında sarılacağımız en güçlü duygu demokratik değerler ve açık toplum idealleridir.
* * *
Soros’u dinlerken Türkiye’yi düşündüm.
Çizdiği tablo, dünyanın demokrasiye ve barışa gönül vermiş insanları için iç açıcı bir tablo değildi.
Hatta çok tehlikeli bir gidişin işaretiydi.
Bana sanki 20’nci yüzyılın başında Hitler ve Mussolini’yi doğuran iklim, geri dönmüş gibi bir his verdi.
* * *
Bu çerçevede Türkiye’ye baktım ve şunu gördüm.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çizdiği liderlik profili ve izlediği siyaset, “Zamanın yükselen ruhu”na çok uygun.
Başarısının altında, sahip olduğu tartışılmaz liderlik özellikleri yanında bu iklimin de etkisinin büyük olduğu görülüyor.
Sorun şurada:
Bu iklim dünyayı nereye götürür...
* * *
Yaşadığım alternatif gecenin bendeki izlenimi şuydu.
Kesinlikle daha yararlı bir yemekteydim.
Ama duygu olarak Türk gecesindeki konuşmalardan aldığım izlenime göre, daha karamsardım.
Davos’ta büyük salonu doldurma sanatı üzerine
-Önceki gün öğleden sonra Davos konferans binasının en büyük salonunda Almanya Şansölyesi Merkel’i dinlerken ister istemez bir karşılaştırma yaptım.
Aynı salonda üç lideri dinledim.
-Ukrayna Cumhurbaşkanı Poroşenko’da salon doluydu.
-Türkiye, Mısır Devlet Başkanı Sisi’yi tanımıyor ama dünya tanıyor olmalı ki, onun konuşmasında da salon doluydu.
-Aynı salonda Merkel söz aldığında salonun tamamına yakını doluydu.
-Başbakan Davutoğlu konuşurken, salonun neredeyse üçte ikisi boştu.
Hiç kuşkusuz bu ne Türkiye’nin önemsizliğine, ne de Davutoğlu’nun performansına bağlıydı.
Yani Türkiye’den dünyaya yansıyan Saray fotoğrafları, belli ki, iktidarın kimde olduğunu da tayin etmiş.
İnsanlar tabiatıyla, iktidarın sahibini dinlemeyi istiyorlar.
Acaba Erdoğan olsaydı durum ne olurdu...
Tahminim o salon dolardı.
Bir kere daha anladım ki, koltuğu dolduran liderler, salonu da dolduruyor.
Paylaş