ÖNCEKİ akşam Berlin’de Bild Gazetesi’nin yaz partisine katıldım. Bild, 4.5 milyon tirajı ile Avrupa’nın en çok satan gazetesi.
Genel Yayın Yönetmeni Kai Diekmann geçen ay İstanbul’a geldiğinde beni Berlin’deki partiye davet etmişti.
PORTEKİZLİ ALMANLAR
Gazete her yıl yaz başında Almanya’nın belli başlı şehirlerinde böyle partiler düzenliyor.
Tabii partiye giderken aklım biraz o akşam yapılacak olan Portekiz-Hollanda maçındaydı.
Neyse bu endişem daha kapıdan girerken giderildi.
Çünkü Bild, benim gibi bütün davetlilerin aklının da maçta kalacağını düşünerek, bahçenin bir bölümünü küçük bir stadyum haline getirmiş.
Üç tarafa seyyar tribünler kurmuşlar.
Dördüncü tarafına ise gerçekten dev bir ekran koymuşlar.
Maç başladığı an herkes biralarını ve şaraplarını alarak mini stadyuma yerleşti.
İsterseniz, geceyi anlatmaya bu noktadan başlayayım.
Ben içimden Portekiz’i tutuyordum.
Nezaketimden bunu söylemiyordum. Nedense Almanların ise Hollanda’yı tutacağı gibi bir hissim vardı.
Tam aksi çıktı.
Üç tribünü dolduran kadınlı erkekli bütün Almanlar, ama istisnasız hepsi Portekiz’i destekledi.
Hiç abartmıyorum, Almanya’yı destekler gibi destekledi.
Bild’in spor sayfaları gazetenin en çok önem verdikleri bölümlerinden biri.
FUTBOLU KONUŞTULAR
Nitekim bütün gece boyunca en çok konuşulan konu futbol oldu.
Konuştuğum Almanların hepsi Almanya’da futbolun gerilediği görüşünde.
Pro 7 televizyon kanalının sunucusu Christiana Gerboth bunu Almanya’da nüfusun yaşlanmasına bağlıyor.
‘Bunu çözmek için dışardan genç oyuncu getirilmesi gerekir’ diyor.
Portekiz’in her iki golünde de orada bulunanların hepsi ayağa fırladı ve alkışladı.
Dikkatimi çeken bir başka nokta da, hemen herkesin takımlardaki futbolcuları tanımalarıydı.
Bir kere daha anladım ki, futbol Avrupa’nın en önemli sosyal olaylarından biri.
Gece boyunca Almanya’nın önde gelen birçok siyasetçisi ile sohbet ettim.
Eski Dışişleri Bakanı Genscher de davetliler arasındaydı.
Dikkat ettim, hemen herkes bu eski siyasetçiye büyük saygı gösteriyor.
GECENİN OLAYI
Ama benim açımdan gecenin en önemli olayı Hıristiyan Demokrat Partisi Genel Başkanı Angela Merkel ile el sıkışıp barış anlaşması yapmamızdı.
Hıristiyan Demokratlar Avrupa Parlamentosu seçimlerinden zaferle çıktılar.
Merkel, Hürriyet Gazetesi’ni çok yakından takip ediyor. Ben Amerika’dayken, Hıristiyan Demokratlar’ın ‘Türkiye’nin AB’ye alınmasına karşı politikaları’ sayesinde bu başarıyı elde ettiğini savunan yorumlar yayınlanmış.
‘Bu kesinlikle doğru değil. Biz iç politikada savunduğumuz tutarlı fikirlerle oy aldık’ diyor.
Ben de kendisine şakayla ‘Öyleyse bugünden itibaren barış yapalım’ dedim.
Hemen elini uzattı ve ‘Tamam, bugünden itibaren barış anlaşması yürürlüğe girdi’ dedi.
En uzun sohbetlerimizden birini Berlin Eyalet Başbakanı Klaus Wowereit ile yaptım.
Hemen belirteyim çok ilginç bir insan.
Değişik bir vizyonu var.
Mesela Kai Diekmann ile Berlin-Hamburg yolunun kısaltılması projesini konuştular.
İki şehir arasındaki mesafe bir buçuk saatmiş.
Ancak bunun daha da kısaltılması projesi tartışılıyormuş.
Wowereit ise aksi görüşte.
‘Artık böyle yakın şehirler arasındaki mesafeleri değil, Berlin-Varşova-Moskova arasındaki yolun kısaltılması projelerini konuşmalıyız’ diyor.
BAŞBAKAN YOK
Hıristiyan Demokrat Parti’nin başkanı oradaydı ama Sosyal Demokrat Parti’li başbakan Schröder yoktu.
Çünkü Bild’in Başbakan’la arası iyi değil. O nedenle bazı gezilerine Bild muhabirini almıyor.
Ama genel yayın yönetmeni Kai Diekmann’ın bundan dolayı mutsuz olduğunu söyleyemem.
Çünkü gazetecilerin siyasetçilere haksızlık etmemeleri gerekir diye bir kural olabilir. Ama siyasetçilerle iyi geçinecekler, onları kollayacaklar diye bir kural yok.
Burada bir parantez açıp bir bilgi vereyim. Bild Başbakan’la çok sert bir kavgaya girdiğinde, Bild’e en ağır eleştirileri yönelten gazeteler bile Kai Diekmann’ın yanında yer almış.
SPD’yi temsilen genel sekreteri Klaus-Uwe Benneter gelmişti. Tabii buna SPD’li Berlin Eyalet Başkanı ile eski Savunma Bakanı Scharping’i de eklemek gerekir.
GELECEĞİN İŞARETİ
Gecenin sonunda eski bir sosyolog olarak yaptığım gözlemi aktarmak istiyorum.
Almanların karakterinde belirgin bir ‘Akdenizleşme’ var.
Eski kuşak mesafeli Almanların yerini daha sıcak bir karakter alıyor.
Bana göre bunun iki nedeni olabilir.
Birincisi Almanya’daki Türk, Yunan ve Yugoslav nüfus.
Bir de dışarı giden Almanlar.
Yine hem turist olarak giden, hem de İspanya’da, İtalya’da, Türkiye’de ev alan Almanlar.
Bunu Avrupa’nın geleceği açısından çok önemli bir gelişmenin işareti olarak görüyorum.
HÜRRİYET
Davette bizim dışımızdaki tek Türk, Hür Demokrat Parti yönetim kurulu üyesi Mehmet Daimagüler’di.
Kai Diekmann beni neredeyse bütün davetlilerle tanıştırdı.
Tanıştığım herkes Hürriyet’i çok iyi biliyor.
Yani Hürriyet, Almanya’da gerçek anlamda bir kurum haline gelmiş.
Bu da neden orada bulunduğumuzu açıklıyordu.
Bild’in yaz partisi konukları
Genel Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök, Bild’in yaz partisinde Alman Hıristiyan Birlik Partisi Genel Başkanı Angela Merkel ile uzun süre sohbet etti. Karşılıklı esprilerin yapılıp, kahkahaların atıldığı gecede Merkel, sık sık Hürriyet’in haberlerine değindi. Almanya’nın en çok satan gazetesi Bild’in Genel yayın Yönetmeni Kai Diekmann ile Portekiz-Hollanda maçını aynı masada izleyen Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, aynı takımı tutmanın heyecanını yaşadı. Portekizlileri tutan genel yayın yönetmenleri, takımları kazanınca coşkuyla alkış tuttular. Ünlü davetliler, ‘langırt sahası’na da indi... Topuklu ayakkabıları ile topa müdahale eden FDP Genel Sekreteri Cornelia Pieper, bol alkış aldı. Uzun bir dönem ‘Glücksrad’ (Çarkıfelek) programında harfleri çeviren Maren Gilzer’de langırt şovuna katıldı.