Allah'ın bize vereceği cevaplar olmalı

HER şeyi bir tarafa bırakın...

Haberin Devamı

Tuttuğunuz tarafı bir tarafa bırakın, ait olduğunuz cemaati unutun. Varsa, ideolojinizi saf dışı bırakın, varsa intikam öfkenizle, kan davanızla geçici ateşkes ilan edin. Hançerinizi biraz yumuşatın...
Hepsini unutun...
Kutupların dondurucu buzullarından, daha mutedil bir duygu iklimine hicret edin.....
Zor da olsa, zorlayın biraz vicdanınızı...
Tarihle hesaplaşmak gibi kibirleri bir yana itip, İnsan’la, sadece İnsan’la hesaplaşın.
Bir de vicdanınızla...
Babanız müebbet hapse mahkûm olmuş...
Kardeşiniz, ağabeyiniz, kocanız, sevgiliniz, sevgili arkadaşınız, Şili stadyumlarını, Yassıada salonlarını andıran, hatta daha beteri loşluklarda, kuytularda yargılanmış.
Bir daha çıkamamak üzere mahkûm edilmiş...

* * *

Ne düşünürsünüz? Bu çaresizlik içinde ne yapar, ne hissedersiniz?
Bu soruya, herkesin kendi inancı veya inançsızlığına göre bir cevabı vardır.
Ben benimkini vereyim.
Allah’a dönerim ve derim ki:
“Allah’ım, bana verecek bir cevabın olmalı...”
Bu cevabı geçen pazar günü Çınar Oskay’ın ,Hürriyet Pazar’da Roger Waters’la yaptığı mülakatta okudum.
Belki kaçırmışsınızdır, mülakatın o bölümünü aktarayım:

* * *

Haberin Devamı

“Tanrı’nın cevap vermesi gereken çok soru var.
(Hıristiyanlar) Sekiz içsavaş yapmışlar. Birbirlerini kesmişler 16’ncı yüzyılda. Biz seninle konuşurken Irak’ta Şiiler ve Sünniler birbirlerinin arabalarına bomba koyuyor.
Onları bölen ne?
Peygamberin ailesi ile ilgili yüzlerce yıl önce yaşanmış sorun mu?
Bunun için mi öldürüyorlar birbirlerini...
Hayır, daha temel bir sorun olmalı.
Kuzenle kuzeni birbirine bu şekilde öldürten nedir?”

* * *

Tuhaf...
İnsan ülkesinden uzaklaştı mı, ülkesi ona daha da yaklaşıyor:
Yaşadığınız vatanın sorunlarınla “yakınlaşıyorsunuz...”
İçinizdeki öfke gidiyor, yerini hüzün alıyor.
Öfke duygusal bir tepkidir, hüzün ise daha duygusal bir tepkisizlik...
“Nasıl oluyor da, kızgın, ruhu kavuran bir duygudan ılık bir duyguya geçiş, insanda serin bir sorgulamaya yol açabiliyor” diye soruyorsunuz.
Oluyor işte, başınız öne eğiliyor, ama eğilmesi, zoraki bir biat olmaktan çıkıp tevekküle dönüşüyor.
Tevekkülün adı da hüzün oluyor...

* * *

Haberin Devamı

Böyle anlarda Yaradan’a daha da yaklaşıyorsunuz...
Buna “Yaradan’a sığınmak” diyorsunuz...
Yaradan da, işte böyle anlarda size yakınlaşıyor...
Hallac-ı Mansur’u daha iyi anlıyorsunuz.
Kör bir hattat, Onun “Enel Hâk” cümlesinin manasını, gönlünüzün bir köşesine hatmediyor.
İnancın harikulade kaligrafisini çok daha güzel görüyorsunuz.
Allah’la tekleşme, kucaklaşma, size o mütevazı cüreti de veriyor...
“Allah’ım, bize verecek cevaplarının olması gerekir...”

* * *

Bu cevap, bugüne kadar bildiğimiz o basit tevekkül olabilir...
Yani “sabır...”
Ama öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, artık her şeyi daha iyi biliyoruz.
Her şeyin daha farkındayız.
Hangi zulmün kim tarafından, hangi niyetle yapıldığını, hangi vicdanın hangi kin ve kibirle iptal edildiğini çok daha iyi görüyoruz.
Daha iyi bilince, bütün kalbimizle inandığımız Yaradan’a daha da yaklaşıyoruz...
“Siz” kelimesini bile aradan çekip, “Sen” diye sesleniyor, çok daha güçlü bir itikatla yakarıyoruz.
“Allah’ım, artık bizim sorduğumuz sorular var...
Senin de bize verecek cevabın olmalı...”
Nedir bu zulüm, bu kin, bu bitmeyen öfke...
Nedir bu Müslüman’ın Müslüman’a...
Kulun kula zalimliği...
Bu vicdansızlık, bu adaletsizlik...

* * *

Haberin Devamı

Ama bu soruyu Allah’a sormadan önce, İnsan’a dönüp, ona son defa bir kere daha sormalıyız.
Yani, Roger Waters’ın sorduğu şu soruları...
“Biz insanlarda hukukun üstünlüğüne teslim olacak cesaret var mı?
İnsanlar geri alınamaz haklarla doğarlar...
1789 Fransız Devrimi...
Amerikan Anayasası...
1948 Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi...”

* * *

Bu haklara gönülden, inanarak, saygı duyarak bağlı mıyız...
Yoksa, o derin hüzün ve hüzünle, içimizden sessizce“Adaletin bu mu dünya” diye haykırıp, sadece adalet, sadece vicdan, sadece hür yaşayabilmek için Yaradan’ın cevabını mı beklemeliyiz...

Yazarın Tüm Yazıları