Aferin Elif, bravo Savcı Bey

EŞİMİN yeğeni Elif Oral, müthiş bir kızdır.

İlkokul, orta ve liseyi hep çok iyi derecelerle bitirdi. Şimdi Bilgi Üniversitesi'nde hukuk okuyor.

Modern ve avangart bir Türk genç kızıdır.

Saçlarını incecik örgüler haline getirir, renkli bilezikler takar.

Bir ara piercinge merak sardı ama bunu öyle çok abartmadı.

Geçenlerde Elif'in başından ilginç bir olay geçti.

Gece evine dönerken, üç kişi yanına yaklaşıp, elindeki cep telefonunu alıp kaçmaya başlamış.

Elif epey arkalarından koşmuş ama yakalayamamış.

Hemen polise gidip durumu anlatmış, zabıt tutturmuş.

Buraya kadar her şey normal.

Biz evde gösterdiği cesaret üzerine epey tartıştık.

O saatte, ıssız bir sokakta üç kapkaççının peşinden koşmak riskli bir şey midir, değil midir konuştuk.

Ama bizim sülalenin kızları böyledir.

Kızım Gülümsün de Washington'da okurken siyah bir Amerikalı kapkaççının saldırısına uğramıştı.

ISRARLI TAKİP

Adam elindeki çantayı almaya çalışmış, ama Gülümsün de çantayı adamın kafasına indirip kovalamıştı.

Tabii ben böyle olaylarda paniğe kapılan bir baba olarak çok korkmuştum.

Neyse, ben yine Elif'e döneyim.

Biz bu olayı unutmuştuk.

Ancak dün, devamını öğrendik.

Babası yeni bir cep telefonu alıp Elif'e göndermiş.

Ancak hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaşmış. Elif buna çok kızmış.

Çünkü o çalınan cep telefonunun peşini asla bırakmamış.

Olaydan bir süre sonra karakola gidip durumu sormuş.

Hırsızları teşhis edemediği için onlar bir şey yapamamışlar. Ama kendisini Beyoğlu Savcılığı'na yönlendirmişler.

Elif Beyoğlu Savcısı İlhan Özoflu'ya gidip durumu anlatmış.

Savcı, bu genç insanın durumunu ciddiye alıp dosyayı getirtmiş.

Ondan sonra aranması için yazılı bir emir vermiş.

Cep telefonlarının SİM kartları değiştirilse bile makineyi izleme imkánı varmış.

Her makinenin üzerinde ‘‘IMIE’’ denilen bir numara bulunuyormuş. Eğer makinenizin bu numarasını biliyorsanız, bunu operatöre bildirince, makine SİM kartı değişse bile çalıştığı anda hangi karttan arandığı tespit edilebiliyormuş.

Sonradan hatırladım, Üzeyir Garih cinayetinde de cep telefonu bu yöntemle bulunmuştu.

BEYOĞLU'NDA BULUNDU

Ancak operatör şirket her önüne gelenin bu isteğini kabul etmiyormuş. Bu arama işlemini yapmak için savcının resmi bir talepte bulunması gerekiyormuş.

Yani Savcı Özoflu'nun yaptığı iş bu.

Sonunda Elif'in ısrarlı takibi ve savcının desteği ile çalınan cep telefonu Beyoğlu'nda bir mağazada bulundu.

İşte size bir hukuk öğrencisinin zaferi.

Hakkını aramasını bilen ‘‘vatandaşın’’ zaferi.

Üstelik Elif bütün bunları yaparken ne annesine babasına, ne de bizlere haber verdi.

Baştan sona işini kendi kendine takip etti.

İşte bu yüzden bravo Elif, bravo Savcı Bey ve bravo Elif'e bu hukuk arama bilincini veren Bilgi Üniversitesi'ndeki hocaları diyorum.

Bu başlığa imza atıyorum

‘‘HAKLI cinayet, anlamlı cinnet olmaz arkadaşlar.’’

‘‘Vatan Gazetesi’’
yazarı Haşmet Babaoğlu'nun dünkü yazısının başlığına aynen katılıyorum.

Bu cümlenin bir gazetecilik ilkesi olarak belgelere girmesi lazım.

Kabul edelim, ilk gün bu cinayeti hepimiz çok özensiz biçimde verdik.

Başlıklardan çıkan anlam, ‘‘Kızını tarikata kaptıran zavallı adam cinnet getirip, cinayet işledi.’’

Oysa daha ilk günden cinayetin hiçbir hafifletici nedeninin bulanmayacağı gerçeğinden hareket etmeliydik.

Hiç şüphesiz, eğer kızı gerçekten tarikat üyesi olduğu için cinnet getirmişse, bu haberin unsuru olarak verilmeli.

Ama bu tür haberler yazılırken, başlıkları atılırken, cinayetin hafifletici nedenlerini aramak bizim görevimiz olmamalı.

O hukukun ve savunma avukatlarının işidir.

Bu bir cinayettir. Üstelik, olayın arkasından konuşan herkes babayı suçluyor ve ölen kız hakkında iyi şeyler söylüyor.

Dolayısıyla buna ‘‘tarikat cinayeti’’ demek fevkalade yanlıştır.

Artık bu mesleki refleksleri daha iyi kontrol etmenin yolunu aramalıyız.
Yazarın Tüm Yazıları