‘U PORN’, yani “üniversitede porno” olayını, her Türk vatandaşı gibi ilgiyle izliyorum.
O filmi seyretmedim.
Gazetelerde çıkan bir fotoğrafı gördüm.
Yüzünü kapatmış, jartiyerli bir kızdı gördüğüm. Bilgi Üniversitesi’nden birkaç arkadaşıma sordum. “Gerçekten hard porno muydu yoksa erotik miydi?” Seyrettiğini söyleyen çıkmadı. Sadece “Soft kısmına girebilir” dediler. * * * Tuhaf... Bu haberi okuduğumda aklıma gelen ilk şey, “Strawberry Statement” (Çilekler ve Kan) filmi oldu. 1970 yılında burslu öğrenci olarak Paris’e gittiğimde seyrettiğim ilk iki filmden biri oydu. Film San Francisco’da bir üniversitede, sonu kanlı biten öğrenci direnişini anlatıyordu. Ben orayı hep Berkeley Üniversitesi olarak düşünmüştüm. Bütün dünyada bazı üniversiteler ötekilere göre “daha liberal” fikirlere ve geleneklere sahiptir. “Bilgi” de böyle bir üniversite. Geçmişte, Türkiye’nin ezberini bozan, paradigmalarını sarsan bazı toplantılara ev sahipliği yaptı. Halktan eleştiri aldı, aydın kesimden ise destek. Bu da normaldir. Hatta iyidir. Bunları düşünürken aklıma hınzır bir soru geldi. “Türkiye’nin Ermeni soykırımı yaptığını” kabul eden bir toplantı düzenlemek mi daha risklidir, yoksa “Bitirme tezi olarak soft porno film çekilmesine izin vermek mi?” Devletin temellerini hangisi daha çok sarsar? Yıllardır inkâr edilen bir olayı kabullenmek mi, yoksa şahsi bir ahlak meselesi mi? O toplantı devletin temellerini sarsmadı. Ama şu anki gelişmelere bakılırsa, “U Porno”, yani ahlak meselesi, üniversitenin temellerini sarstı. * * * Peki kimdir hem açık, hem saçık fikirleriyle Türkiye’nin gündemine giren bu üniversitenin öğrencileri? Bu yılki ÖSYS sonunda, ilk 2000 kişiden vakıf üniversitelerine giren öğrenci sayılarına baktım. İlk 2000’den en çok öğrenciyi “İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi” almış (252 öğrenci). Onu 202 öğrenci ile Fatih Üniversitesi izlemiş. Üçüncü sırada 147 öğrenci ile Koç Üniversitesi var. Onu 132 öğrenci ile Yeditepe Üniversitesi izliyor. Dikkat! Onların hemen arkasında 79 öğrenci ile Bilgi Üniversitesi geliyor. Onu da 64 öğrenci ile TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi izliyor. * * * Anlayacağınız Türkiye’nin en parlak öğrencilerinin 79’u bu üniversiteyi tercih etmiş. Buna karşılık aynı üniversite bu yıl kontenjanlarını doldurmakta zorlanmış. İlk tercihlerde kontenjanlarının ancak yüzde 69’unu doldurabilmiş. Mehmet Haberal’ın kurduğu Başkent Üniversitesi yüzde 76’sını, Bedrettin Dalan’ın kurduğu Yeditepe Üniversitesi ise yüzde 91’ini doldurmuş. Birinin kurucusu tutuklu, öteki yurtdışında... Devlet onları yargılıyor, ama öğrenci aileleri onların kurduğu üniversitelere güvenini aynen sürdürüyor. Koç, Sabancı ve Beytepe üniversiteleri ise kontenjanlarının neredeyse tamamını doldurmuşlar. * * * Diyeceksiniz ki, “Kardeşim sen ne anlatmak istiyorsun? Üniversitede porno tezini mi destekliyorsun?” Hayır, asla desteklemiyorum. Demek istediğim şu. - “Liberalliğin” şampiyonluğunu yapmakla, kalite arasında her zaman birebir ilişki olmuyor. - Türkiye’nin en başarılı öğrencileri, halk şöyle düşünmüş, devlete hâkim olanlar böyle bakıyor demeden özgürce tercihlerini yapıyor. - “Liberal” geleneğin pornoyu da kapsayıp kapsamadığı konusunda dikkatli olmalı. - Bu tekil olaya bakıp, üniversiteyi de hemen harcamamalıyız. Peki ben olsam: Ben olsam böyle bir teze izin vermezdim... Dünyada izin verecek üniversite olduğunu da sanmıyorum. Bununla birlikte bu tez yapıldı diye bölümü de telaşla paldır kültür kapatmaya kalkmazdım.