Çocukluk yıllarımı hatırladım.
Karikatür dergilerinde en çok çizilen karakterlerden biri, “stokçu” ve “fırsatçı” tüccar tipleriydi.
Dönemin Akbaba gibi dergileri bunları genellikle şişman ve gözünde siyah maske, ağzında puro olan adamlar olarak çizerlerdi.
Biz de mahallenin gariban bakkalını bile bizi kazıklayan o kara gözlüklü adamlardan sanırdık.
“Mükemmel cinayet...”
Yani en uzman dedektiflerin bile çözemeyeceği bir cinayet...
Konsolosluk cinayeti böyle mükemmel bir cinayet mi?
Bu soruyu, biri Adli Tıp, öteki sivil havacılık alanında iki uzmanla konuştum...
İlk uzman Sevil Atasoy...
Türkiye’nin en tanınmış Adli Tıp uzmanı.
Bir zamanlar Hürriyet’te yazarken onun için Patricia Cornwell’in romanlarındaki Adli Tıp uzmanı kadın kahramanın adından esinlenerek, “Türkiye’nin Kay Scarpetta’sı” demiştim.
Halen Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi.
Çünkü bir gazetecinin ağzının suyunu akıtacak bir olay bu...
Kaynaklarım her zamanki gibi açık istihbarat.
Suudi Arabistanlı muhalif gazetecinin kaybolması olayında elde ettiğim ve yüzde 90, hatta 95 kesinlikte bilgiler şunlar:
SAHNE 1: GAZETECİ KAÇTA GİRDİ KAMERA KAYDI VAR MI
Suudi Arabistanlı gazeteci Kaşıkçı ilk kez 28 Eylül günü konsolosluğa geliyor.
Kendisine 2 Ekim günü için randevu veriliyor.
İlk somut bilgi bu. Konsoloslukta kendisine tuzak hazırlanmış...
Gazeteci 2 Ekim günü konsolosluğa geliyor.
Dünkü bölümü kaçıranlara çok küçük bir özet vermek gerekirse, Prof. Hotamışgil, insanın geçirdiği evrim boyunca metabolizmanın bulduğu çareleri anlatıyordu. Bugün evrimin bize öğrettiği öteki şeyleri de konuşacağız.
2) STRES OLMAZSA HAYAT OLMAZ
Hocam, dün evrimden söz ettiniz. Ama evrimin doğal seleksiyon kısmını konuşmadık. Doğal seleksiyonun sizin alanınıza giren bir yanı var mı?
“Var elbette. Doğal seleksiyon dediğimiz şeyde bazı önemli faktörler var. Canlılar arasındaki çeşitlilik, değişikliklerin nesilden nesile aktarımı, adaptasyon, yarışma ve üreme gibi. Stres ve enflamasyon, uyum sağlanmasını tetikleyen, dürten uyarılar olarak görülebilir. Enflamasyon Türkçe’ye ‘yangı’ diye çevrilebilir ama tam anlatmıyor. İltihaplanma da diyebilirsiniz. Enflamasyon, organizmanın her türlü canlı-cansız yabancı etkene veya doku hasarına verdiği hayati yanıt. Enflamasyon yoksa savunma yok demektir. Aynı şey stres için de geçerli. Stres yoksa hayat yok. Tabii burada moleküler düzeydeki streslerden söz ediyoruz. Bunlar çok gerekli, ancak uzun süre ve yüksek dozda tahribat gücü yüksek olan silahlar.”
Ama bunlar bize insan için çok zararlı şeyler olarak anlatıldı.1) “Aslında hücrelerimizdeki her şey, yararlı ve hayırlı bir iş yaptığına inanıyor. Ama kolesteroldeki gibi belli bir sınır geçilince bunlar düşmana dönüşüyor, zararlı silahlara dönüşüyor. Stres ve enflamasyon çok hayati iki savunma mekanizması. Ama sürelerinin kısa, dozlarının kontrol altında olması gerekir. Yani, yine metabolizmadaki mekanizmaya geliyoruz. Bir fren mekanizmasına.”
3) BOĞA YILANI 200 KİLO YİYOR DA BİZ NİYE O KADAR YİYEMİYORUZ
Dün bir de evrimin çare bulmaya çalıştığı şeyin açlık ve kan şekeri olduğunu söylediniz. Peki, açlığın stresle ilgisi ne?
PROF. Dr. Gökhan Hotamışlıgil’i 2013 yılında Vehbi Koç Ödülü’nü aldığında tanıdım. Dünyanın en ünlü üniversitelerinden Harvard’da ‘Sabri Ülker Araştırma Merkezi’nin başında. Burada ekibiyle yaptığı araştırmalarla Nobel’e giden yol olarak bilinen ‘EASD-Novo Nordisk’ ödülünü aldı. Geçen çarşamba akşamı Berlin’de ödülünü alırken, salondaki tek gazeteci bendim. Prof. Dr. Aziz Sancar’dan sonra dünya tıp ve biyoloji biliminde Türkiye’ye gurur veren bu bilim insanı ile Berlin’de iki gün boyunca derin bir sohbet yaptım. Biyolojiden efsanelere, oradan insan bedeninin alfabesine kadar birçok konuyu konuştuk. İşte size bu sohbetin renkli ve öğretici anları.
1) METABOLİZMA BİYOLOJİNİN GÖBEKLİTEPE’SİDİR
Hocam lütfen anlayışı çok kıt bir insana anlatır gibi bana şunu söyleyin. Siz yıllardır o laboratuvarda ne yapıyorsunuz?
“Biz yıllardır şunu yapıyoruz. Metabolizmayı inceliyoruz. Çünkü metabolizma biyolojinin Göbeklitepe’si. Organizmanın tarihi orada başlıyor. Bugünü oradan hareket ile okuyabiliyoruz. Metabolizma içinde milyonlarca etkileşim var, bu etkileşim sistemleri milyonlarca yıl boyunca arkadaş olmuşlar ve çok karmaşık ilişkiler geliştirmişler. Yani bugün gördüğümüz pek çok şeyin, belki hiçbir şeyin, tek nedeni yok.”
2) BİYOLOJİNİN GÖBEKLİTEPE’SİNDE SORDUĞUMUZ İLK SORU, İLK CEVAP
“İşe şu çok basit soruyu sorarak başladık: Metabolik hastalıkların, ki ben bunlara artık immüno metabolik hastalıklar diyorum, neden hepsi bir arada geliyor? Yani neden aynı zamanda hem tansiyon, hem şeker, hem kolesterol geliyor? İnsan şişmanlayınca neden şekeri yükseliyor, şekeri yükselince neden kalp hastası oluyor? Aslında bir çocuğun bile soracağı kadar basit bir soru, ama biz 25 yıldır bu sorunun cevabını bulmaya çalışıyoruz.”
Peki hocam bu ilk sorudan sonra bulduğunuz şey neydi?
Aniden yolcular arasında bir doktorun bulunup bulunmadığı anonsu yapıldı.
Arka sıramda Nordisk ödülünü aldıktan sonra kısa bir tatil için Türkiye’ye gelen Prof. Gökhan Hotamışlıgil ve eşi Selen Ciliv Hotamışlıgil oturuyordu.
*
Selen Ciliv Hotamışlıgil tüp bebek alanında klinik çalışmaları ile tanınan bir doktor.
Hemen yerinden fırladı ve arka tarafa geçti.
Yaşlı bir kadın fenalaşmıştı...
Ancak bir sorun vardı, kadın İstanbul’dan Tahran’a uçacak İranlı bir yolcuydu.
Türkçe veya İngilizce bilmediği için derdini anlatamıyordu.
O anlarda orada bulunduğum için kendimi şanslı hissederim.
Mesela öyle anlardan biri Aziz Sancar hocanın Nobel aldığı gün, Türkiye’nin bir numaralı bilim gazetecisi Orhan Bursalı ile birlikte o salonda olmaktı...
Dün de öyle anlarımdan birini yaşadım.
Berlin’de büyük bir Türk bilim insanına verilen çok büyük bir ödül törenindeydim.
İPSOS 2018 yılı Türk profilini açıkladı. Bizim mahallenin en merak ettiği soruların da cevapları var.
*
- YÜZDE 58: Türkiye’de yaşayan kadınların yüzde 58’i sokağa çıkarken başını örtüyor.
*
- GENÇLERDE DAHA AZ: Bu oran 36 yaşından büyük kadınlarda daha yüksek.
*
- TÜLBENT VE EŞARP: Başını örten her 4 kadından 3’ü başına tülbent veya eşarp takıyor.
*