Paylaş
Ajansa konuşan adam, güya Afrin’de bir Özgür Suriye Ordusu mensubu...
İşte bu arkadaş, son günlerde sıkıntıdaymış...
Neymiş derdi biliyor musunuz... Maaşını Türk parası ile almak...
Demek ki bir de maaş alıyormuş...
Ayda 800 liraymış maaşı...
Peki derdi neymiş arkadaşın...
Türk parasının değer kaybetmesi yüzünden o da sıkıntıya girmiş...
Aklınıza ne gelir?
Türk parası dolar karşısında değer kaybetti, demek ki bu da etkilenmiş...
Derdi o değilmiş...
Şikâyeti, Türk parasının Suriye Poundu karşısında değer kaybetmesiymiş...
Onu şikâyet ediyor bütün dünyaya...
Diyor ki: “Bir hafta öncesine kadar aldığım 800 lira 100 Suriye Poundu ediyordu, şimdi 40 pounda düştü...”
Neresine hasta olayım bu lafın...
Bir...
Be adam Türk Lirası serbest piyasada işlem görüyor...
Suriye’ninki ise Esad’ın kafasına göre tayin ettiği sabit kur...
İki...
Rakamı da yanlış veriyor...
Sanırsın ki bir Suriye Poundu matah bir para...
1000 Suriye Poundu bir ay önce 9 Türk Lirası ederken şimdi 12 lira ediyor. Suriye’nin 1 lirası, 0.012 Türk Lirası...
Üç...
Be adam, madem hâlâ Suriye Poundu ile yaşıyorsun, git o zaman paranı Esad versin...
Biz şu an iktidarı ile muhalefeti ile, sağcısı ile solcusu ile tek millet haline geldik... Finansal bir kurtuluş savaşı veriyoruz...
Orada beslediğimiz adam ise elindeki hançeri sırtımıza saplıyor...
Bütün ÖSO’cular için demiyorum ama bilelim ki...
Bu adam orada idealleri için, demokrasi için, insan hakları için savaşan biri değil...
Katiyen değil...
Bir lejyoner bu adam...
Basbayağı bir lejyoner işte...
KARŞI MAHALLEDEN KORKMADIN KENDİ MAHALLEN Mİ PISTIRACAK
YENİ Türkü’nün kurucusu Derya Köroğlu’nun Sabah’ta yayınlanan mülakatını sevmiştim. Bu mülakatı yayınladığı için Sabah’ı da övmüştüm.
Şimdi öğreniyorum ki Köroğlu o mülakata itiraz etmiş. “Makasladılar” demiş...
Benim okuduğum mülakatta öyle çarpıtma izi falan hiç yoktu...
Konuşmanın akışı gayet doğaldı...
Gazeteci de, gazete de görevini layıkıyla yapmış.
Anlıyorum ki, mahalleden gelen ağır baskı, içerikle ilgili değil, “Niye onlara konuştun” baskısı.
Bak arkadaşım, sen eski bir ODTÜ’lüsün...
Ben de eski bir Mülkiyeli...
Dünün Türkiye’sinde karşı mahalleden korkmamışız da bugünün Türkiye’sinde kendi mahallemizden mi korkacağız...
Anlatmalıyız insanlara hem karşı mahallenin, hem de kendi mahallemizin yen içinde kalan kırık kollarını...
Doğru şeyler söylüyorsun... Korkma... Devam et...
SIRF BU ÇOCUKLAR İÇİN KORE'YE GİTMELİYİM
BU yazıyı yazarken, o videoyu YouTube’a koyalı sadece 48 saat olmuştu.
48 saatte 100 milyon kişi görüntülemişti...
Güney Koreli 7 genç...
Adları BTS...
Şarkılarının adı “Idol”.
Yeni bir “Alis Harikalar Diyarında”... Bir renk cümbüşü... Bir koreografi harikası...
İşte bana umut veren şey bu... Dünya ne kadar kötüye giderse gitsin, bana tünelin ucundaki ışığı gösteren, yaşama gücü veren bu...
Güney Kore sinemasını, dizilerini, müziğini, dansını ve videolarını görünce...
Şimdi daha iyi anlıyorum Samsung mucizesi nedir...
Sırf bunu görmek, anlamak için Güney Kore’ye gitmeliyim...
OCEANS 8'DE BİR TEK O KADINI BEĞENDİM
Sandra Bullock ağır photoshop’lu gibi... Iıı... Hiç sevmedim...
Cate Blanchett... Yok bu vamp karakter üzerinden akıyor...
Rihanna... Rol hiç mi hiç uymamış... Oyun hiç gitmemiş... Hele hele o kalçaları olduğundan da geniş gösteren elbise çok fena...
Helena Bonham Carter... Tim Burton filmlerinin o harika kadını yok olmuş...
Anne Hathaway... İşte bir tek o... O cilve, o aptalmış gibi görünüşün altındaki muziplik, bir tek ona harika yakışmış...
Bir de filmde kullanılan Charles Aznavour’un şarkısı “Parce Que Tu Crois”... İşte ona bittim...
Ama nedense, bu şarkıyı filmin orijinal “soundtrack” albümüne koymamışlar.
Onu da anlamadım...
UMUT VEREN HİKÂYELER / BİR ARKELOĞUN DOĞUŞU
DÜN Gonca Vuslateri gönderdi, seyrettim ve çok etkilendim.
Arkeolog Mesut Alp’in YouTube’a koyduğu “Mezopotamya Hikâyeleri” videosu...
Bu ülkede bu insanlar...
Bu heyecanlar...
Bu tutkular oldukça...
Bu duygularını bu samimiyetle anlattıkları sürece...
Bilin ki umut vardır.
İZMİR'İN PAK BAHADIR'I ANKARA'NIN MOHİNİ'Sİ
DÜN “Heykeli dikilecek 5 kahraman” yazısı üzerine Fatih Çekirge aradı...
“Pak Bahadır’ı unutmuşsun” dedi... “Hay Allah... Haklısın” dedim...
Çocukluğumun İzmir Fuarı Hayvanat Bahçesi’nin fili Pak Bahadır’ı nasıl unuturum...
Sonra “Mohini” kelimesini kafamda fil kelimesi ile eşanlamlı kılan Ankara’nın fili Mohini’yi... Söz onları da yazacağım...
Paylaş