Paylaş
Hürriyet gazetesinin manşeti şu:
“İşte Apo’nun teslim mektubu...”
Öcalan, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Başbakanı Süleyman Demirel’e gönderdiği mektupta, “Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü kabul ettiğini” ilan ediyor.
***
Manşetin yan tarafında “PKK’yı paniğe uğratan nedenler” sayılmış:
- Örgüt, Irak’ta bozguna uğramış,
- Kuzey Irak’ta kontrolü kaybetmiş, m Katılma durmuş, m Suriye artık desteklemekten vazgeçmiş,
- Dünya PKK’yı terk etmiş,
- Örgütün morali sıfıra inmiş...
***
Hürriyet, tıpkı bugünkü gibi, o gün de bütün gücüyle devletinin yanında.
Hemen altta benim yazımın başlığı:
“Son Kürt isyanı bastırılıyor mu...”
***
17 YIL ÖNCE... 5 Şubat 1999 günü memleketin ahval ve şeraiti şöyle:
- Abdullah Öcalan yakalanıp hapse konmuş.
- Türk ordusu, 200’den fazla PKK’lı teröristi öldürmüş, cesetlerini yan yana dizip çektiği fotoğrafları basına dağıtmış, bizler manşetten yayınlamışız.
- Kandil darmadağın edilmiş. Örgüt alandan çekilmiş, savaşacak gücü kalmamış.
***
Bundan tam 17 yıl önce o gün yazdığım yazıda da şöyle demişim:
“Türk ordusu ve öteki güvenlik güçleri, dünyanın en büyük gerilla hareketlerinden birini askeri açıdan ezerek sıfıra indirmiş durumda.”
Sonra şöyle devam etmişim:
“Olayı sadece ‘29’uncu Kürt isyanını bastırdık’ boyutuyla görürsek mesele yok. Sorun çözülmüştür.”
Ama hemen arkasından şunu sormuşum:
“Ya 30’uncu Kürt isyanı?”
***
Dün Cizre’den, hayatın “normale döndüğünü” anlatan ilk fotoğraflar gelirken, bu yazıyı düşündüm.
Devletin resmi ajansı AA, askerle el sıkışan bir bölge vatandaşının memnuniyetini aktarırken, fotoğrafını, yüzünü buzlayarak geçmek zorunda hissetmişti kendini.
***
Hepimiz devletimizin kahramanca mücadele eden güvenlik güçlerine desteğimizi veriyoruz, vermeye devam edeceğiz.
***
Ama 17 yıl sonra bu yazıyı da 23 yıl önceki o kahredici soruyla bitireceğim..
Sizce “30’uncu Kürt isyanını da bastırdık mı...”
O BİLDİRİ KARŞISINDA NİYE BÖYLE SUSPUSUM
BAZI akademisyenlerin yayınladığı bildiri konusunda tam siperim.
Hiç sesimi çıkarmıyorum.
Ey okur bil ki bu sükût, bildiride yazılanları ikrardan gelmiyor.
Sebebi şudur:
***
- Eğer, Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı bu bildiriye imza atanlar için “Hain” demeseydi, “Cezalarını bulmalıdırlar” diye konuşmasaydı...
***
- Eğer, bazı üniversite rektörleri durumdan vazife çıkarıp, imza atanları cezalandırmak için kuyruğa girmeseydi...
***
- Eğer, bazı savcılar durumdan vazife çıkarıp, bu insanları gözaltına almaya başlamasalardı...
***
- Eğer, ülkemin önde gelen kabadayılarından biri çıkıp, “Kanlarında duş yapacağız’ diye alenen tehdit etmeseydi...
***
- Eğer, Terörle Mücadele polisleri bildiri yayınlayan öğretim üyelerinin evini basıp gözaltına almak yerine, “Kanınızla duş yapacağız” diyenlerin kapısına dayansaydı...
***
- Yani ülkemde bu insanlara karşı aleni bir linç havası oluşturulmasaydı...
***
Ben de çıkar göğsümü gere gere, bu bildiride yanlış bulduğum şeyleri rahatça yazar, niye böyle bir bildiriye asla imza atmayacağımı ilan ederdim.
***
Ama sağ olsunlar, durumdan vazife çıkaran iktidar yanlıları, susmamız için bize gereğinden bile çok fazla gerekçe verdiler.
ÇOK DOĞRU, ARTIK YEPYENİ TÜRKİYE’Yİ OKUYAMIYORUM
- Devletin ajansı AA, Cizre’de askerin elini sıkan vatandaşın fotoğrafını, yüzünü buzlayarak servise koyuyor.
Niye? Kurşun adres sormasın diye...
- Ama aynı ülkede, bir gazete, devletin uygulamalarına karşı bildiri yayınlayan akademisyenlerin isimlerini, adreslerini veriyor.
Neden? Belli ki kurşun iyi adres sorsun diye...
O GÜNKÜ YÖK
- 12 Eylül darbesinden sonra YÖK Başkanı Doğramacı, Aydınlar Dilekçesi’ne imza atan öğretim üyeleri hakkında herhangi bir idari işlem yapılmayacağını söylemiş ve güvence vermişti. Ancak söz tutulmamış, bazı öğetim üyelerine para cezası verilmiş, bu ceza, kınama cezasına çevrilmişti.
HARİKA BİR SERGİ
ARDAN Özmenoğlu’nun, Galata’da Siyah Beyaz galerisindeki “Abilerim, Ablalarım” adlı resim sergisi harika... Yolunuz oralara düşerse mutlaka
uğrayın.
Paylaş