Paylaş
Tahmin ediyorum yaptığı heykel de anatomik olarak 20-30 yaşlarında bir erkektir...
Biliyorum başlıktaki soruyu okuduğunuz an, “Yine ne saçmalamış” diyeceksiniz...
Hayır ciddiyim...
O nedenle, soruyu yeniden soruyorum:
Evrensel güzellik ölçülerine vurursanız, Michelangelo’nun David heykelindeki erkek mi daha güzel ben mi...
*
Hiç kuşkusuz David de kusursuz bir erkek değildi... Başı normalden büyük, elleri de öyle...
Genital organı küçük...
Ama yine de şu gökyüzünün altında kime sorsanız, “Tabii ki David” cevabını alacağınız kesin....
Belki bir tek kişi “Hayır sen” cevabını verebilir...
O da benim zaten...
*
Aynı soruyu bir de değiştirerek şöyle sorayım:
Michelangelo’nun David heykeli mi, Kıvanç Tatlıtuğ mu daha güzeldir?
Bakın soru daha makul bir yere indi ve üzerinde tartışabileceğimiz bir platforma oturdu...
O zaman bir adım daha ileri gidelim...
Eski Yunan’da, eski Roma’da, eski Osmanlı’da ve eski Yeşilçam’da mı David heykeli ile karşılaştırabileceğimiz erkek bedeni vardı...
Yoksa bugün mü...
Bence bugün...
BU SORUYU HANGİ CÜRETLE HEM KENDİME HEM SİZE SORABİLDİM
73 yaşındaki ben, bugün “David mi daha yakışıklı yoksa ben mi” sorusunu sormaya cüret edebiliyorsam...
Bunun haklı bir gerekçesi var...
Türkiye’de geçen ay bir kitap yayınlandı...
Adı “Selfie Tutkusu”.
Kitabın altbaşlığı şöyle:
“Kendimizle neden bu kadar ilgiliyiz...”
Kitap, artık “dijital benlik” diye yeni bir “ego”nun doğduğunu söylüyor...
Ve bu “yeni ego” hepimizi kendi gözümüzde birer “David heykeli” haline getirebiliyor...
Yani son sözüm şu:
Bana, kendimi bir “David heykeli” ile karşılaştırma yaptırtacak cüreti veren işte o “yepyeni ego”dur...
Ben ona “Selfie egosu” diyorum....
- “Bakın ben kimim...”
- “Bakın ben kimlerle birlikteyim.”
- “Bakın ben en ön sıradayım.”
- “Bakın ben liderim.”
Dedirten ego...
............................
- Will Storr, “Selfie Tutkusu: Kendimizle neden bu kadar ilgiliyiz, Çev. Özge Onan, Doğan Yayınları, Kasım 2020
KENDİMİZİ BEĞENME ENDEKSİMİZ 20 YILDA NEREDEN NEREYE GELDİ
JEAN Twenge ve W. Keith Campbell adlı iki psikolog 2008 yılında “Journal of Personality” dergisinde “narsizm” üzerine ortak bir makale yayınladılar.
1980 yılından itibaren 16 bin 475 öğrenci üzerinde yaptıkları çalışmalarda bir “narsist kişilik endeksi” (NKE) çıkarmışlardı. Makalenin Türkçe başlığı şöyleydi: “Zaman içinde ego şişmesi...”
Sonuçlar şöyleydi:
- 1980 ile 1989 yılları arasında NKE 16.55’den 14.99’a inmişti...
Yani gençlerin egoları küçülmüştü.
- Ancak bundan çok değil 4 yıl sonra yapılan bir araştırma çok şaşırtıcı sonuç verdi.
NKE 4 yıl içinde 17.89’a fırlamıştı.
- Daha da şaşırtıcısı ondan da 2 yıl sonra ikinci bir sıçrama yapmış ve 1999 yılında 19.37’ye çıkmıştı.
- 2006 yılına gelindiğinde ise genç insanın “narsist kişilik endeksi” 21.54’e ulaşmıştı....
Bu, ilk iPhone akıllı telefonun çıkışından bir yıl önceydi...
İnsan egosu artık “selfie çağına” hazırdı....
“Biz” çağı bitiyordu....
“Ben” çağı başlıyordu...
“Biz”, hepimiz bir araya gelip, kendimizi David heykeli ile mukayese edemezdik.
Ama “ben” tek başıma bunu yapabilirdim...
GÜNÜN TESTİ
PANDEMİ SONRASINDA YENİ NORMALİN EN STİLİ HANGİSİ
“GQ” dergisi geçen hafta 2020’nin “en stil, en trendy şıkını” seçti...
Önce adayları tanıtayım...
Sonra derginin 2020 yılı için stilde en trendy şık olarak kimi seçtiğini söyleyeceğim.
İşte adaylar:
RAKİPSİZ BİR ÖZGÜVENİN YARATTIĞI YENİ NORMAL STİLİ
- LeBron James: Pandemi ve “Black Lives Matter” dönemi NBA’in şampiyon takımının şampiyon oyuncusu... Kariyerinin zirvesinde. Ne giyiyorsa o trendy... Neyin üzerine ne giyilir kanunlarını burun silinip atılan kâğıt peçete gibi atmış. Cool mu cool...
TAKMAZLIK, ALDIRMAZLIK, ANTIFASHION HALİNE GELİRSE BANKO O
- Brad Pitt: O denince aklıma önce hep Guy Ritchie’nin “Snatch” filmindeki Çingene geliyor. Neredeyse hiç giyinik görmedik. Sonra Tarantino’nun “Bir Zamanlar Hollywood”undaki stund... Yani dublör... Hep klasik ama özensiz kıyafeti, “antifashion” haline getirmeyi bilen biri. Ama kafamda hep şu şüphe var: O mu kıyafeti taşıyor, yoksa kıyafet mi onu...
YENİ RÜKÜŞLÜĞÜN YENİ KANUNUNU YAZAN ŞARKICI
- Harry Styles: One Direction grubunun üyesi. Yani “Boys Band” ekolünden. Şarkıcı, model, söz yazarı ve “stil ikonu”. Tabii ki yeni İngiliz popunun temsilcisi. Bana kalırsa ve bu haline bakılırsa yarışı değil birinci bitirmesi, sonuncu bitirmesi bile imkânsız... Ama sonucu bekleyelim...
TAKIM ELBİSEYİ KURTARACAK SUPERMEN Mİ SÜPER MODEL Mİ
- Alton Mason: Bu yılın hiç şüphesiz en gözde erkek modeli o. Her gün podyumda yüzlerce trendy elbise giyiyor. Ama pandemi yılına damgasını, takım elbisenin ölümünün ilan edildiği yılda bu takımı ile vurdu. Kim bilir belki de takım elbiseyi kurtaracak “Süpermen” o.
VE SONUÇ
- GQ dergisi bu yılın en “stil” insanı oharak Harry Styles’ı seçti...
Bense Brad Pitt’le Alton Mason arasında kaldım... Diyeceksiniz ki nasıl olur?
Biri özenli mi özenli... Öteki sallapati mi sallapati...
Eeee zaten şu sıralar benim ruh halim de aynen böyle... İki arada bir derede yani...
MÜZİK HOPARLÖRÜNE VEDA VAKTİ Mİ GELDİ
APPLE geçen hafta müzik dinlemede yeni bir kavram ortaya attı.
“Bilişsel Audio”...
Akıllı telefondan sonra akıllı hoparlör dönemi yani. Şirket, başa takılan ilk müzik kulaklığını çıkardı.
Hafif bir malzeme ile, başta terleme yapmayan, kullanımı kolay bir model geliştirmiş...
Özellikle insan seslerinde performansı çok yüksek...
Her kulaklıkta dörder mikrofon var. Bunların görevi dıştan gelen sesleri tanımlamak, hangisini duymamız gerektiğine karar vermek ve gereksiz olanları engellemek.
Yani biz bir hoparlör satın alıyoruz ama aslında o bir mikrofonlar sistemi.
“AirPod Max” adı verilen yeni kulaklık bu segmentte yeni bir dönemi başlatacak gibi görünüyor.
Bütün hafta bu kulaklıkla müzik dinlerken kendi kendime hep şu soruyu sordum:
Acaba artık bildiğimiz klasik hoparlörlere veda vakti mi geldi...
Hatta proaktif, yani amplifikatörsüz hoparlör dönemi bile kapanabilir mi...
ORTA HALLİ BİR MÜZİK HASTASININ KÜÇÜK VE ŞAHSİ HOPARLÖR TARİHİ
- İLK HOPARLÖRÜM: Ankara’da üniversite öğrencisiyken satın aldığım iki hoparlörü, tahta kutular içine koyarak kendim yapmıştım.
- İLK GERÇEK HOPARLÖRÜM: Fransa’da öğrenci iken FNAC mağazasından taksitle aldığım Amerikan malı Acoustic Research marka speaker’lardı. Özellikle klasik müzikte çok başarılıydı.
- İLK POP HOPARLÖRÜM: Bir rock müzik hastası olarak caz ve popta ilk gerçek hoparlörüm ise bir çift JBL’ydi... 20 yıla yakın kullandım. Ve hâlâ JBL hoparlörlere çok düşkünüm.
- HOPARLÖRDE SINIF ATLAMA DÖNEMİM: Müzik dinleme tarihimde ulaşılmaz gibi gördüğüm McIntosh amfi sistemine ilk defa 2000’li yıllarda sahip olabildim. Onunla birlikte hoparlörde de Klipsch dönemim açıldı.
- İLK SENNHEISER KULAKLIĞIM: Başa takılan ilk headphone’um Paris’te aldığım “Koss” marka bir kulaklıktı... Gerçek ve üst kalitede ilk kulaklığı ise 2000’li yıllarda Uğur Cebeci hediye etmişti. Bir Sennheiser’dır ve hâlâ kullanmaktayım.
- İLK KULAK İÇİ KULAKLIĞIM: Kulağa giren dinleme cihazı dönemimi Apple’ın AirPods’u ile açtım. İlk nesli kolayca kulaktan çıkıyordu ve bir de bas sesleri doyurucu değildi. Ancak üçüncü nesil AirsPod Pro ile müzik kalitesi yükseldi ve dış sesi önleyici teknikler konulunca onu kullandım.
- SON DÖNEM TERCİHİM: Şu günlerde başa takılan kulaklıkta Apple AirPods Max, kulak içi hoparlörde ise JBL Live 300TWS kullanıyorum. Kısaca JBL öğrencilik yıllarımdan beri beni düş kırıklığına uğratmayan bir hoparlör olarak kaldı. Bilişimsel audio dönemimi ise Apple açtı.
- SİZ NE ALMALISINIZ: Bunca yıllık müzik dinleme tarihim bana şunu öğretti. Bu yazılanlardan hiç etkilenmeyin. Her insanın müzik zevki sadece kendine ait bir şeydir. Gidin dinleyin, bir daha dinleyin, en çok hangi tür müzik dinlediğinize bakın ve kendiniz karar verin.
Çok ucuza da harika ses sistemleri var artık bugün...
Paylaş