Paylaş
Türk-Ermeni İş Geliştirme Komitesi Başkanı Kaan Soyak, 1998 yılında Cumhurbaşkanı Demirel'e bir mektup yazmış. Bu mektupta somut bir öneride bulunuyor.
ÖNÜMDE 1998 yılında Cumhurbaşkanı Demirel'e yazılmış bir mektup duruyor. Bu mektup, Güneri Cıvaoğlu'nun televizyondaki bir programında şöyle bir gösterilmiş.
Ama kimsenin dikkatini çekmemiş.
Mektubu yazan kişi Kaan Soyak.
ERMENİ KİMLİĞİ
Kaan Soyak, Türk-Ermeni İş Geliştirme Komitesi Başkanı.
ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu 39 yaşında genç bir adam.
Ama ilginç bir özelliği var. Hem Türk Dışişleri Bakanlığı, hem Erivan'daki Ermeni Dışişleri Bakanlığı hem de yurtdışındaki, özellikle de ABD'deki ‘‘Ermeni lobisi’’ ile ilişkileri olan çok az sayıda insandan biri.
Mesela daha geçen hafta Ermenistan Dışişleri Bakanı ile konuşmuş.
Dün biraz onunla sohbet ettim.
Onun teşhisi şu:
‘‘Türkiye bu stratejisi ile Ermeni lobisini yenemez.’’
Ne yapmak gerektiğini Demirel'e yazdığı mektupta şöyle açıklıyor:
‘‘Yurtdışında yaşayan ve Diaspora olarak adlandırılan Ermeniler, kendilerince bir kimlik arayışı içinde olup, uğraştıkları tek nokta, henüz su yüzüne çıkmamış ve aydınlanmamış tarihleridir.
Bölgenin en güçlü ülkesi olan Türkiye, bu konuya açıklık getirecek girişimlere öncülük etme şansına sahiptir. Tümüyle bilgilere dayalı ortak bir dizi araştırmalar başlatılıp, her iki toplumun geleceği için ortak bir tarih yaratılabilir.’’
Kaan Soyak teklifini daha da somutlaştırıyor.
Türkiye'nin önde gelen üniversitelerinden birinin, Ermenistan'daki bir üniversite ile ortak bir çalışma başlatabileceğini söylüyor.
Verdiği bilgiye göre Erivan Devlet Üniversitesi böyle bir işbirliğine hazırmış.
Ayrıca ABD'deki hem Ermeni kesiminin önde gelenleri hem de nüfuzlu Türkler de böyle bir çalışmaya katkıda bulunabileceklerini söylemişler.
ERİVAN HAZIR MI
En önemlisi de Ermenistan Dışişleri Bakanlığı böyle bir işbirliğine hazırmış.
Mektup 1998'de yazılmış.
Acaba Erivan yönetimi hálá aynı fikirde mi diye sorulabilir.
Kaan Soyak geçen hafta Ermenistan Dışişleri Bakanı ile konuşmuş.
Hálá aynı fikirde olduklarını söylüyor.
Bu mektubun yazıldığı yıl olan 1998'de başbakanlık koltuğunda Mesut Yılmaz oturuyordu.
O günlerde şöyle bir demeç vermişti:
‘‘Tarihi tarihçilere bırakalım.’’
Ancak ortada başka bir sorun var.
Türk Dışişleri'nin resmi tezi şu:
Ermenistan, soykırım iddialarından vazgeçtiğini açıklamadığı sürece direk görüşmelere girilmiyor.
KOLAY DEĞİL AMA
Bana göre ilişkileri geliştirmek için ille de iki taraftan birinin fikrini değiştirdiğine dair bir açıklama yapması gerekmez.
Türkiye, soykırım olduğunu resmen kabul etmesin.
Ermeniler de aksinden vazgeçmesin.
Tarihçiler çalışmaya başlasın. Böyle bir çalışma en az 5-10 yıl sürer.
Araya bir nesil daha girer.
Geçmişin acı olayların biraz daha küllenmesi sağlanmış olur.
Böyle bir araştırma kolay mı?
Elbette değil. Bu çalışmada çok kavga çıkar. Bazen çalışma durma noktasına gelebilir.
Ama hiç önemli değil.
Tarihçiler bir gün mutlaka ortak bir zemine gelebilirler.
Ama bunun için Türkiye'nin Ermenistan'la ilişkiye geçmesi gerekiyor.
Ne yazık ki bugün için böyle bir durum söz konusu değil.
Üstelik ABD Kongresi'ndeki gelişme de işleri kolaylaştırmayacak, tam aksine zorlaştıracak.
O nedenle ben halklar arasındaki ilişkilere dışardan müdahale etmek isteyen böyle girişimlere hep çok tepki duydum.
Bundan bir süre önce Ermenistan'ın ünlü düdük sanatçısı Civan Gasparyan İstanbul'a geldi.
Açıkhava'daki konserinden önce dinleyiciler 10 dakika kendisini alkışladılar.
Gasparyan buradaki Ermeniler'e, bu sıcaklığa çok şaşırdığını, dünyanın hiçbir yerinde böyle sıcak bir karşılama görmediğini söylemiş.
LOBİLER ÇEKİLSİN
Halklar bu noktaya geldiyse, devletler de bir gün mutlaka bu noktaya gelecek.
Yeter ki işi gücü olmayan lobiler, dış politikasında başkalarının işlerine burnunu sokmaktan başka meşgalesi olmayan ülkeler ellerini buradan çeksinler.
Paylaş