Paylaş
SEVGİLİ okuyucular... ‘Patlıcan oturtma, patates oturtma, cacık’ var. Mesela derler ki, ‘Cacık gibi adam... Bu iş cacık olmuş...’
Ben bugün size türlü yazacağım... Siz isterseniz buna ‘türlü oturtma’, isterseniz ‘türlü ızgara’ deyin. (nasıl oluyorsa)
Bakınız... Hep belli odaklarda tartışıyoruz. Oraya kilitleniyoruz. Ya o kilitlendiğimiz şeyi savunuyoruz ya da yerden yere vuruyoruz. Aslında yaptığımız en büyük hata bu. Neden biliyor musunuz?
Bazıları etrafında olup bitene sadece bakarlar. Görmezler, belki de görürler işlerine gelmez. Bazen ‘Bana ne ya’ veya ‘aman bana bulaşmasınlar’ demek lazım...
Tarihi mezarlık!
Geçtiğimiz pazar günü TEM’den E-5’e doğru Kurtköy civarından yol alıyorum... Sağ tarafımda bir tabelada ‘Tarihi Kurtköy Mezarlığı’ yazıyor. Takıldım kaldım. On dakika evvel, 50 yıl önce, 150 yıl önce ne farkeder. Mezarlığın tarihi olur mu?
Dönelim bakalım. Tavukçuluğumuz, hıyarcılığımız, domatesciliğimiz, müteahhitliğimiz, futbolculuğumuz, seyirciliğimiz, yöneticiliğimiz, federasyonculuğumuz ve daha nicelerimiz. Ne farkediyor ki..
Kocaeli, Gölcük, Yalova, Karamürsel yerle bir oldu, müteahhit Veli Göçer hapse atıldı, olay halloldu. Ama Veli Göçer’in yaptığı inşaatlara imza atan belediyenin ve devletin görevlilerinin hepsi aramızda cirit atıyor. Kimisi çay, kahve, kimisi içki içiyor. Bazıları da keyifle sigaralarını veya purolarını tüttürüyorlar. Bence yüzde 5 suçlu olan Veli Göçer içeride, yüzde 95 suçlular dışarda. Eşittir: Türkiye’de adalet.
Dönüyoruz, seri ve koltuk numarasız bilete. (Sahte diyemeyeceğim, çünkü sahte bilet, esas biletin basılmadığı yerde basılan bilettir) devletin resmi kuruluşlarına kadar gönderilebiliyor. Yani stada gittiğimizde bir koltuğa iki kişi düşüyor. Kim, kimin kucağına oturacak? O, bilet sahibinin sorunu. Devlet otorite diyor, devletin polisi kendisi resmi görevli değilse bile, hem kendini, hem de yanında getirdiklerini stada sokmak için görevlileri tehdit edebiliyor.
(Kanıt: Son haftalardaki temsilci raporlarında yazılan net cümleler. Şu anda bu raporlar hem Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin’de, hem de istenirse İçişleri Bakanı’nın önünde görülebilir)
Biz şimdi türlü oturtmaya dönelim. Statlarda hani bir tribün vardır. Maçtan kopuk, sahada oynanan futbolun ritmine göre tezahürat yapmayan, kendi bildiğini okuyan bir grup var ya. Bu grup sık sık da kulüp tarafından deplasmana gönderilir. Genellikle bu gruptakiler çocuk yaşta insanlar. Daha doğrusu kullanılanlar.
Çocuk bunlar!
Çünkü çete başları tam profesyonel. Nasıl olsa kalabalık, kimse neyin ne olduğunun farkında değil. Bu çocuklara diyorlar ki, daha iyi bağırmanız için haplanmanız lazım, cesaretlenmeniz lazım. Ortada bir torba geziyor, içinde hap olan. Torbanın içine 5 milyonu atan hapı yutuyor. Ama aynı bu gruplar deplasmana giderken otobüslerde hap kullanmıyorlar.
Çünkü burada sakinleştirici lazım. Yani uyumak ve uçmak lazım. Burada kullanılan madde esrar.
NOT
Deşifre programını ve CNN’deki futbol terörünü seyrettikten sonra tavukçuluk ile futbolculuk arasında çok fazla bir fark olmadığını görüyorum. Ya kaçan kurtuluyor, ya da kimsenin tavuğuna ‘kışt’ demeyeceksin. Ya sera salatalığı gibi boyun uzar, ya da suya atıldığında kıvırcık gibi şişersin.
Münferitmiş!...
Beşiktaş stadında bir genç ölüyor. Hiç farketmez, bu çocuk, isim değişikliği olarak Fener, G.Saray, Trabzon, Alsancak veya başka bir statta ölebilirdi. Bu çocuğun ölümü korkunç. Ama asıl korkunç olan sonrası. Basının çoğunluğu diyor ki, bu olay çok çirkin, ‘Tehlike geliyorum’ dedi. Ama İstanbul Valisi Muammer Güler ile Yıldırım Demirören, Kıvanç Oktay ve Özhan Canaydın gibi isimler ‘Olay münferittir’ diyor.
Ne zamana kadar?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar Kurulu toplantısında, ‘Bir daha böyle şey istemiyorum arkadaş’ diyene ve özellikle Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin ile İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’ya, ‘Ne gerekiyorsa yapın’ talimatı verene kadar. Ve sonunda Futbol Federasyonu’nun ‘Bu bir saha olayıdır’ açıklaması, ardından Beşiktaş’a verilen 3 maç seyircisiz oynama cezası.
Bir de bakıyorum, ‘Olay münferittir’ diyen 4 isim, 180 derece çark ediyorlar. Hiç tanımıyorum, beraber de olmadım. Ama Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu net tavırları hoşuma gidiyor. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Unutmadan yukarıda yazdıklarımın hepsinin isterlerse açıklamalarını vermeye hazırım...!
Olmadı Demir...
NEVZAT Demir... Beşiktaş’a mükemmel tesisler kazandırdı. Futbolculuğumda bu işin sıkıntısını çok çektim, tesis yapan insanlara bayılıyorum. Dolayısıyla Nevzat Demir’e de... Ama bizim tarafsız spor basınımız var ya, Del Bosque’ye ‘Yeniköy kasabına benziyor’ diyen Demir’i eleştiremedi.
Niye çünkü iki ucu şeyli değnek. Bir tarafta Beşiktaş Teknik Direktörü, diğer tarafta Nevzat Demir. Hani özeleştiri.
Bunu deme
Sevgili Demir, Del Bosque’ye, ‘Kötü teknik adamlık yaptı’ de.. ‘Beşiktaş’ta başarısız’ de.. De oğlu, de de, Yeniköy kasabına benzetme. Ayrıca Yeniköy’deki kasaplar da, Del Bosque de bayağı yakışıklı insanlar.
Del Bosque’nin bir ayrıcalığı daha var. Hem Real Madrid’de top oynadı, hem de o takımın teknik adamlığını yaptı. Başka bir ayrıcalığı da, adam, adam oğlu adam. Sen dahil, ben dahil, hepimize ders veriyor. Hem uygulamalı, hem de gözümüze kulağımıza soka soka..
Fıkra gibi
TRABZON’a ne zaman gitsem, bir şeyler yaşıyorum, fıkra gibi..
Bizi havalimanına götüren Burhan, ayakkabı almaya gitmiş. Bir ayakkabı beğenmiş, ayağına giymiş ve mağaza sahibine, ayakkabının sıktığını söylemiş.
Dükkan sahibi, ‘Ağabey, merak etme 7 gün sonra açılır...’ demiş.
Burhan eve gidiyor, 7 günün geçmesini bekliyor ve sonra ayakkabıyı giyiyor.
Tavuklu salata
TÜRK Havayolları’na çok zaman sallıyoruz. Son bir aydır verdikleri salataya bayılıyorum. Tavuklu da olsa..!
Paylaş