Bu G.Saray'a iki yıl önce ‘‘dünya takımı’’ diyorduk. Şimdi Türkiye takımı bile değiller. Peki, buraya nerelerden gelindi? Tek bir özet var. Terim-Canaydın ikilisi iflas etmiştir. İkisinin de tekrar G.Saray'da görev almaları sakıncalıdır.
HANİ benzetmeler vardır. Bir şey söylersin, aklına karşıtı gelir. İşte örnekleri: bardak-su, ekmek-peynir, balık-rakı. G.Saray diyorsun, karşına borç çıkıyor...
Bu G.Saray'a iki yıl önce ‘‘dünya takımı’’ diyorduk. Şimdi Türkiye takımı bile değiller. Peki, buraya nerelerden gelindi? Özhan Canaydın ortaya çıktı, ‘‘Ben, bu G.Saray'ı kurtarırım’’ dedi. Seçildikten sonra dedi ki: ‘‘Bana gösterilen bilançolarla devraldıktan sonra çıkanlar çok farklı.’’ Yani topu bir evvelki Mehmet Cansun yönetimiyle, ondan önceki Faruk Süren yönetimine attı. Mehmet Cansun da diyor ki: ‘‘Ben verdiğimde borç 2'ydi, şimdi 5'e yükseldi.’’
Bu, işin parasal yönü. G.Saray'ın borcu olabilir. Büyük camiadır, taraftarı fazladır. 150 milyon dolar olarak telaffuz edilen borç, ödenir. G.Saray camiasının bu yükün altından kalkacak gücü vardır. Ama G.Saray Kulübü'nün öncelikli dalı futbol. G.Saray takımının vitrini iyi olursa, yani mal parlarsa, o vitrine çok seyirci gelir.
Faruk Süren yönetimi de Mehmet Cansun yönetimi de bu malı vitrinde çok güzel sergilediler. Ama Özhan Canaydın yönetimi, malı mundar etti. Aslında Özhan Canaydın yönetimi demek yanlış olur. Bunu başaranlar, Özhan Canaydın ve Fatih Terim ikilisi.
İyi insan olmak yetmiyor
Özhan Canaydın da, Fatih Terim de iyi insan. Ama insanların iyi olması, başarıyı getirmiyor. Dünyada ender gözüken bir kulüp yönetim şekli son iki yıl G.Saray'da sergilendi. Sadece başkan ve sadece teknik direktör. Arada kimse yok.
Özhan Canaydın, Fatih Terim'i teknik direktör olarak getirdiğinde, futbol şube sorumluluğunu da omuzlarına yükledi. Dedi ki: ‘‘Futbol takımının eti senin, kemiği benim. Sen ne derse o olur.’’
Rivayete göre Fatih Terim, transferlerde yardımcı olarak yanına Burak Elmas'la Özer Saraçoğlu'nu istiyor. Ama başkan ‘‘hayır’’ diyor. Ve Fatih Terim çok iddialı biçimde Avrupa Şampiyonlar Ligi Kupası'nı getirmek için kolları sıvıyor. Fatih Terim'in geldiği günle ayrıldığı güne kadar G.Saray takımında bir otobüs dolusu değil, bir vagon dolusu futbolcu oynuyor. Yani 50 adet futbolcu. Onun döneminde 27 tane futbolcu G.Saray takımından gidiyor. Bunun 10 tanesi yabancı, 14'ü yerli, 3 tanesi de kadro harici bekleyen. Şu anda kadroda 23 futbolcu var.
58 milyon dolar harcadı
Terim, 29 tane futbolcu transfer etmiş. Bunun 14'ü yabancı 15'i yerli. Hatta bazı futbolcuları almış, hiç oynatmadan göndermiş. Duro ve Müslim Can gibi. Ve bu 1,5 yılda kasadan çıkan para 58 milyon dolar.
Fatih, yapı olarak hırslı birisi. Tabiri caizse diyor ki, ‘‘Ben hem kaleci oynayayım, hem defans oynayayım, hem orta saha ve forvette görev yapayım.’’ Neredeyse degaj yapacak, sonra koşup rakip kaleye kafayla gol atacak. Tartışmayı ve kavgayı seven bir yapısı da var. Hakemlerle, basınla, Futbol Federasyonu ile, hatta kendi yöneticileriyle bile hep kavga etti. Futbolcusuna yardımcı olacağına, onlarla mücadele etmeye kalktı. O kadar çok örneği var ki... Bülent mi desem, Arif mi, yoksa bir başkası mı... Bu kadar geniş alanda mücadeleye kalkarsan cephen genişler. Çok büyük yaralar alırsın. Sayfa 5, şekil 6'da olduğu gibi.
Herkesle kavga etti
Terim, kendinde hiç hata bulmadı. Onları hep karşı taraflar yaptı. Her maça ayrı bir takım çıktı. Futbolcusunu kamuoyunda küçük düşürdü. Futbolcusunu, en önemlisi kaptanı Bülent'i kendi taraftarının önüne attı. Gece hayatı olan futbolcuları bildiği halde sustu. Sonra onları kamuoyuna deşifre etti.
Hakan Şükür'ü istemedi. Ama Hakan Şükür'ün gelmesine gücü yetmedi. Hakan Şükür, takımın içinde başkanla direkt münasebete girdi. Kendisinden sonra gelen ve başarılı olanlarla ters düştü. Lucescu'nun da maddi imkanları azdı, kendi yağıyla kavruldu. Terim, hep onun yaptıklarının tersini yaptı. Kendisinin Lucescu ile karşılaştırılmasına kızdı. Kendi işiyle uğraşacağına çok teferruata girdi. Ama sonunda öyle bir hale geldi ki, Villarreal maçında sahaya çıkan Sabri'nin formasında ‘‘Sarbi’’ yazıyordu, onu bile göremedi.
Sabri'nin R'si gibi
Terim, milli takımda da, kendi takımında da futbolcusunun kıyafetine çok dikkat eden bir teknik direktör. En az kendi kıyafetine dikkat ettiği kadar onların kıyafetine de özen gösterir. Ama G.Saray, Sabri'nin ‘R’si gibi ters döndü, tuş oldu. Bunda da iki tane hatalı insan var. Birisi Özhan Canaydın'dır, diğeri Fatih Terim.
Tecrübeli insanlara, senden önce o işi yapan insanlara hürmet etmek, bilgilerine saygı duymak, onlara danışmak lazım. Faruk Süren diyor ki, ‘‘Fatih Terim kötü antrenör değil. Ama Fatih Terim'in kapasitesi bazı şeyleri tek başına yapmaya yetmez. Biz, zaman zaman onun kulağını çekerek, zaman zaman da onu tenkit ederek, hırpalayarak ama basının ve kamuoyunun önüne çıktığımızda ondan yana tavır koyarak başarılı olduk.’’
Fatih Terim, aynı Fatih Terim.Fatih Terim'de bir değişim yok. Terim, o niye o zaman çok başarılıydı da şimdi başarısız oldu. Faruk Süren bu cümlelerinde yerden göğe kadar haklı. Ve bunun da tek sorumlusu Özhan Canaydın'dır...
Şimdi ne olacak?
Peki şimdi ne olacak? Malın tekrar süslenip püslenip vitrine konulması lazım. Malın tekrar albenisi olması lazım. Malı iyi satmak, pazarlamak lazım. 20 Mart'taki G.Saray kongresi buna karar verecek. Özhan Canaydın, geçen seçimlere girmeden önce ‘‘Fatih Terim'i getireceğim’’ diye slogan atmıştı. Şimdi de konuşulanlar Özhan Canaydın, bu seçimlere ‘‘Hagi antrenör, Taffarel kaleci antrenörü, Popescu menajer’’ sloganıyla giriyor.
Mehmet Cansun grubu da hazırlanıyormuş. Onların da kafasında Trapattoni gibi veya daha başka isimler var. Yani G.Saray'ın önünde inanılmaz derecede virajlı ve engebeli yollar var. Ama Özhan Canaydın bir şeyi başardı. Eğer Fatih Terim'i getirmeseydi veya Fatih Terim gelmeseydi, devamlı olarak G.Saray'da görev yapacak teknik adamların ve yönetimlerin üzerinde ‘Demokles’in kılıcı' gibi kalacaktı. Hem Fatih Terim, hem Canaydın G.Saray'da başarıyla kendilerini bitirdiler.
Bütün kadro değişmeli
Atatürk Olimpiyat Stadı'nda Şampiyonlar Ligi finali oynanacak. Oynanır, Dünya Kupası finali bile oynanır o statta. Ama hiçbir kulüp o statta lig maçlarını oynamak istemez. Seyirci tembeldir. Stada giderken karnaval havasında gitmek ister. Bir yerlerde yemek yiyip, iki duble içki içmek ister. O stada çabuk ulaşmak, çabuk çıkmak ister. Bugün Ali Sami Yen de yok. Biraz daha geç kalırlarsa yarın belki de hiç olmayacak.
G.Saray'ın kaybettiği maddi ve manevi değerleri düşünebiliyor musunuz? Fatih Terim diyor ki veya diyecek ki, ‘‘Bana söz verilen futbolcular alınmadı. Bana vaadedilenler yapılmadı.’’ O zaman niye geldin? Alınmadıysa G.Saray'da oynayamayacak futbolcuları niye aldın? Parayı niye çarçur ettin. Bu G.Saray kadrosu Şampiyonlar Ligi'ne girse ne yapar? İşte gördünüz Kupa 2'de badem oldu. Bütün kadronun değişmesi lazım.
Senin yerinde olsam
Peki o zaman lig şampiyonu olan ve Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynayan Lucescu'nun takımını niye dağıttınız? Tek bir özet var. Fatih Terim-Özhan Canaydın ikilisi iflas etmiştir. İkisinin de tekrar G.Saray'da görev almaları sarı kırmızılılar için sakıncalıdır.
Fatih Terim, ‘‘istifa ettim’’ diyor. Hayır, Terim istifa etmiyor. Villarreal maçından önce başkanına diyor ki, ‘‘Sayın başkan, bu maçtan elenirsek, ben bırakmayı düşünüyorum.’’ Aldığı cevap net: ‘‘Doğruyu yaparsın.’’
Maçtan sonra da Fatih Terim görevi bırakıyor ve futbolcularıyla veda ediyor. Peki bütün bunları yapan Özhan Canaydın ne yapıyor? Tekrar başkanlık yapmak istiyor. Bir dönem daha yetki istiyor. Sevgili Canaydın, hakikaten düzgün bir insansın. Ama bu işte kabiliyetli değilsin. Ben senin yerinde olsam, ‘‘pardon’’ der, aday bile olmam. Çok düzgün bir G.Saraylı olarak camianın içinde kalırım.