BİR futbol takımı, başkanından malzemecisine kadar her şeye hazır olmalı. Yöneticileri bilgili, tecrübeli olmalı. Bütün bunlar olduğu zaman da, daha da önemlisi yönetici de futbolcu gibi çok ani karar verebilmeli.
Tabii bu yönetici bilgi sahibi ise karar verebilir. Veya bu yönetici yanında profesyoneller çalıştırırsa, işi bilenleri çalıştırırsa karar verebilir.
Fenerbahçe Stadı’ndaki Galatasaray maçında, tribünden her türlü malzeme sahaya atıldı. Bunlardan biri Gerets’in alnına geldi. Bayağı kanadı ve bandajla kapandı. Diyelimki Gerets, bu aldığı yara ile maça devam edebilir, takımını kenardan idare edebilir. Yani kafasına aldığı bu darbe, onun takım üzerinde vereceği kararları etkilemez.
Doktor karar verebilir
Peki buna kim karar verecek? Doktorlar. Hangi doktorlar? Hastanedeki doktorlar. Hakem, gözlemci ve temsilci kendi kafalarına veya kanaatlerine göre, "Gerets’in kafasına gelen cisim onun fizik olarak beyin kısmına tesir etmez" diye ahkam kesebilirler mi? Tartışılır...
Peki bu madde Gerets’in alnına geldiğinde, Belçikalı hoca elini dokundurup kanı gördüğünde psikolojik olarak etkilenir mi? Aşırı hırslanır veya korkabilir mi? İki sorunun da cevabı evet.
Peki şimdi bir ses bombası Mondragon’un kafasına iniyor. Futbolcu yerde kıvranıyor. Mondragon, "Şu anda kulaklarımda büyük baskı var. Ben devam edemeyeceğim" dedi. Hakem de geldi ona bir şeyler söyledi. Mondragon da el işaretleriyle bir şey duymadığını ima etti. Sahaya çıkan Galatasaraylı yönetici olaya el koydu ve Mondragon’a, "Sen oynayamazsın. Düdüğü ve arkadaşlarının ikazını duymuyorsun. Haliyle sen de onlara ne diyeceğini bilmiyorsun. Bunları yaratanlar da Fenerbahçe seyircisi. Soyunma odasına gidiyoruz. Maça devam edemiyoruz. Gerekli kararı Futbol Federasyonu versin" dedi. Buyurun bakalım cenaze namazına. Çıkın işin içinden.
Okkalı cezaya mecburdu
Futbol Federasyonu bu maçı 3-0 Galatasaray lehine onaylar. Ve Fenerbahçe’ye de okkalı bir ceza verir. Mecburdur. Eğer Futbol Federasyonu bunu yapmazsa, yayıncı kuruluştan toplanan kasetlerle UEFA’ya başvurur. Bu sefer de federasyon okkalı bir ikaz yer ve Fenerbahçe’ye daha da fazla bir ceza vererek, UEFA’nın gözünde kendini kurtarır.
Bu bir yöneticilik becerisidir. Galatasaray bu konuda sınıfta kalmıştır.
Şimdi soruyorum... Aynı olaylar çarşamba günü Fenerbahçe’nin Frankfurt ile oynayacağı maçta tekrarlanırsa neler olur? Bunu hepimiz biliyoruz.
Ama o maçtan evvel ve maçın içinde Fenerbahçe Stadı’nın hoparlörlerinden şu anonslar yapılacak: "Sayın Fenerbahçeli seyirciler, sahaya yabancı madde atmayın. Meşale yakmayın. Çünkü yapılacak her türlü hareket kulübümüzü maddi ve manevi zarara uğratacak. UEFA’dan yüklü bir ceza yeriz."
Çünkü bu tarz olaylarda UEFA acımasızdır. Gereğini yapar. Onun için de kimse kımıldayamaz.
Türkiye’de futbol federasyonları yıllarca eyyam yaptığı, korktuğu için onu kimse sallamaz. O, zurnanın son deliğidir.
Tel örgü nerede?
NOT 1: Fenerbahçe Stadı yapıldığı günden beri kale arkalarına tel örgü yapılması lazım diyorum. Hala da diyorum. Çünkü bir gün, bir Avrupa kupası maçında, Mondragon’un başına gelen rakip kalecinin başına gelecek. Bundan en fazla zararı da Fenerbahçe Kulübü görecek.
Dünyanın 1 numaralı derbisi diyorlar. Milleti gaza getiriyorlar. Hangi ülke bu 1 numaralı derbiyi naklen yayınlamak için müraacat etti. Bilen varsa bir adım öne çıksın.
Galatasaray’a da ceza
NOT 2: Fenerbahçe Stadı’na maça 20 dakika kala girdim, 45 dakika sonra çıktım. Statta bulunduğum sürenin tamamında Fenerbahçe seyircisi küfür etti. Fenerbahçe’ye mutlaka okkalı bir ceza verilecektir. Ama Sakarya’da Ankaragücü seyircisinin sahaya attığı koltuklardan başkent ekibinin sahası kapandı. Dönüp aynı cezayı, aynı eylemi yapan Galatasaray Kulübü’ne de vermek lazım.
Dön baba dön!..
BAZI uyanıklar Türk insanını aptal yerine koyuyorlar. Tabii bunlar kendilerine uyanıklar. Mesela eskiden hakemlik yapanlar. Bana yıllarca salladılar. Şimdi benim yaptığımı yapıyorlar.
Geçelim yönetici grubuna... Şekip Mosturoğlu yıllarca federasyonda çalıştı. Orada ahkam kesti, açıklamalar yaptı. O elbiseyi çıkarıp, Fenerbahçe Kulübü elbisesini giydi. Pazar akşamı da çıkıp La Fontaine’den masallar anlattı. Bazı yöneticiler, yöneticilik yaparken basına salladı ve her haltı yaptı. Şimdi o isimleri gazetelerde yazılar yazarken görüyorsunuz. Tam Mevlana Haftası’ndayız. Nasıl uyuyor değil mi, dön baba dön. Onlar akıllı, millet aptal. Öyle zannediyorlar.
Adriano’nun nesi haber oldu
15 gün evvel İtalya’daydım. Gazetelerde İtalya’da oynayan Brezilyalı futbolcu Adriano hakkında bir haber okudum. Bu oyuncu arabasıyla yolda seyrederken, motorlu bir bayanla konuşuyor. Sonra arabasından iniyor, bir başka arkadaşının motoruyla onu arkadan takip ediyor.
Gazete Adriano’nun çapkınlığını yazmak için bu haberi yapmıyor. Diyor ki, "Ey Adrianoarabadan inip, motora bindiğinde niye başına kask takmadın? Böyle bir ihlali nasıl yaparsın?"
Gazeteyi tercüme ettirip okuduktan sonra, kaldığım 5 gün boyunca etrafımı dikkatle izledim. Kask takmadan motora binen bir kişi dahi görmedim. Çünkü, trafik polisi bu konuda inanılmaz acımasız.
Bizde de etrafınıza bakın, kask takarak motor kullanan birkaç geri zekalı (!) görürsünüz, beyni kıymetli olan. Yüzde 95 sivri zekalı(!) motorluda kask göremezsiniz. Trafik polisi de bu kasksız sivri zekalıları, film seyreder gibi izler.
Şahane ceza...
ANKARAGÜCÜ seyircisi Sakarya’da olay yaptı, sahası kapandı. Yani Ankaragücü bu hafta oynayacağı Fenerbahçe maçında ceza aldı. Futbol Federasyonu ona okkalı bir ceza verdi.
Maç İzmir Atatürk Stadı’nda. En az 50 bin seyirci, Ankaragücü para kazanacak.
Fenerbahçe seyirci üstünlüğü sağlayacak. Hava güzel, her şey harika. Ceza mı, o da şahane... Hadi gidin işinize ya. Orta oyununu bırakın.
Gerets’in şanssızlığı Polat değil Keser
BİRKAÇ hafta öncesiydi. Maraton programı yapıyoruz. Galatasaray maçı bitmiş. Erdal Keser, Gerets’in cümlelerini tercüme ediyor. Lig TV muhabiri arkadaş, "Seyirci Gerets’i istifaya davet ediyor. Buna ne diyecek?" şeklinde bir soru yöneltiyor. Keser’den yanıt: "Biz öyle bir şey duymadık.Siz nereden duydunuz?"
Cin olmadan şeytan olmaya çalışıyordu Keser. Ama Gerets hemen "Ben duydum" diye kendine göre cevabını verdi. Bu olayı neden anlattım... Şu anda Galatasaray’daki en büyük sorun Gerets değil Erdal Keser’dir.
Çünkü futbolcular ile Gerets arasındaki bağlantıyı kendi çıkarlarına göre kuruyor, Belçikalı hocayı yanlış yönlendiriyor. Futbolcuların istediğini Gerets’e doğru ve düzgün iletmiyor. Gerets’in şanssızlığı Adnan Polat değil, Erdal Keser.
Tabii G.Saray Kulübü bunu nasıl çözer bilemem. Bu da onların sorunu.