Bu Milli Takım’ın basınla bağlantı yapacak, ilişkiyi sürdürecek bir menajeri yok mu? Yıllarca bu işi mükemmele yakın yapan Can Çobanoğlu’nu gördükten sonra bu görüntüler içler acısı.
FRANKFURT’daki, Moldova milli maçından önce bir basın toplantısı yapılacaktı. 37 basın mensubu tam 1 saat 20 dakika Milli Takım teknik heyetini ve futbolcuları beklediler.
Sonunda da dayanamayarak ve çok da doğru olarak aralarında konuşup boykot kararı aldılar ve basın toplantısının yapılacağı alandan ayrılmaya karar verdiler, yürümeye başladılar.
Özür diledi
O ana kadar olaya dahil olmayan muhabir Ömer Güvenç cep telefonuyla Fatih Terim’i aradı. Ve gazetecilere dönüp, "Fatih hoca hepinizden özür diliyor. Şimdi geliyorlar.Sizinle İstanbul’da da yemek yiyecekmiş" diyerek boykotu deldi. Bu konuşmadan sonra bazı futbolcular suratlarından düşen bin parça, çok zor ve bıkkın bir şekilde toplantıya girip gittiler...
Buraya kadar olanlar tam bir şark zihniyeti. Bu Milli Takım’ın basınla bağlantı yapacak, ilişkiyi sürdürecek bir menajeri yok mu? Yıllarca bu işi mükemmele yakın yapan Can Çobanoğlu’nu gördükten sonra bu görüntüler içler acısı..
Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim, "Her işe ben bakarım, her işi ben yaparım" diyorsa, ki görüntü öyle, o zaman demek ki bu işi yapamıyor. Yok, Haluk Ulusoy, "O ne demek ben burada federasyon başkanıyım.Görevlendirdiğim adamlar var" diyorsa o da işin başka bir tarafı.
Veya işin daha korkunç tarafı, başı sonu belli olmayan böyle bir durumda Federasyon Başkanı Ulusoy ve Fatih Terim’in yaptığı, "Böyle kaoslar bizim işimize yarar.İstediğimiz basın mensubuyla dans ederiz.Bize yakın olanlarla canım ciğerim olur, tenkit edenlere de "hadi ordan" diye gözdağı veririz" prensibiyse tam bir rezillik.
Sitem ettiler
Frankfurt’ta bu konuda yazdığım yazıdan sonra bazı basın mensupları sitem ettiler. "Orayı terkedemedik. Bizim için "yüreksiz" yazdın" dediler. Bazıları da, "Eline sağlık hocam, çok güzel yazmışsın, yazmışsın da biz o boykotu yapsaydık İstanbul’daki müdürlerimiz bize ne yaparlardı? Zaten elimize geçen para ve harcırah şu kadar. Biz nice olurduk" dediler.
İşte size iki ucu pislik olan değneğin görüntüleri ve ortada oynayanlar, dans edenler. Kulakların çınlasın Serdar Ortaç. Hakikaten haklısın...
16 bin kişi
ANKARA’ya yeni havalimanı açıldı. Emeği geçen herkesin eline sağlık. Yalnız bir ayrıntı var onu herkes kaçırıyor. Önüne gelen banka ve resmi kuruluşların merkezi İstanbul’a taşındı. Ankara’da bir Merkez Bankası ve Ziraat Bankası kaldı. Hoş Merkez Bankası’nı da İstanbul’a almak için hala uğraşıyorlar.
TAV, bu havalimanda 900 kişi çalıştıracaktı. Ne kadar müraacat var biliyor musunuz? Tam 16 bin kişi. Ama aynı TAV’ın İstanbul havalimanındaki müraacat oranı çok düşüktü.
Hükümetler bu kararları alırken, çalışanların ne hale gelebileceklerini ve işin sonundaki patlamanın ne olacağını iyi hesap etmeliler.
Bayan başkan
FRANKFURT’ta milli maçtan bir gün evvel merkez caminde iftara davet edildim. Çok özellikli bir iftardı.
Davetliler arasında eski mesleği hasta bakıcılık olan Frankfurt Belediye Başkanı Bayan Petra Roth, katolik ve protestan grup temsilcileri, bizim konsoluktan görevliler, Frankfurtlu Türk işadamları ve banka müdürleri vardı.
Camideki iftarda bayan belediye başkanı çevresine dönerek, "Neden yemekte bir tek Türk bayan var" diye sorduğunda, cevap ilginç oldu.
- Yediğimiz yemekleri bayanlar yaptılar, gelemediler.
Sıcak bir atmosferde geçen iftarda 2007’de açılacak kitap fuarında Türkiye’nin etkili olması gerektiğini ileri süren Belediye Başkanı Roth AB için bunun önemini vurguladı ve Ankara ile kardeş şehir olmak istediklerini açıkladı.
Bir gün patlarsa, tam patlar...
FENERBAHÇELİ taraftarlar uyutuluyorlar. Şükrü Saracoğlu’na çoluğunu, çocuğunu, karısını, sevgilisini alarak giden büyük taraftar kitlesi var. Atmosfer çok güzel. Ama son zamanlarda tribünlerde yine ufak ufak hadise yapan gruplar çıkmaya başladı.
Bunların uzaktan kumanda ile idare edildiğini bilmeyen kalmadı. Takımın sahadaki başarısız durumu sürdükçe bu ufak gruplar dikkati başka yere çekmek için hadise yapmaya devam edecekler. Hatta şiddetlerini artıracaklar. Ama o büyük aklı başında çoğunluk, bir gün patlarsa tam patlar. Çünkü o grubun paraya pula ihtiyacı yok. Sadece takımın başarısını istiyor.
Aziz Yıldırım bu kulübe inşaat işlerinde büyük hizmetler verdi. Bu konuda ne kadar büyük hizmet verdiyse, futbol konusunda o kadar kötü hizmet sergiledi. Daha ileriye gidecekken, rötuşlar yaparak doğruları bulacakken, o temel taşlarla oynayıp binanın yıkımına doğru gidiyor.
Çünkü Aziz Yıldırım kendinden başka kimseye güvenmiyor. Her şeyi kendisi yapacak. Hani elinden gelse sahaya çıkıp top oynayacak.
Dönün geriye bir bakın... Aziz Yıldırım 8 yıldır Fenerbahçe’nin başında. Bir başkan olarak iyi bir süre. Bu 8 yılda Otto Bariç, Cemşir Muratoğlu, Löw, Rıdvan Dilmen, Zeman, T.Sofuoğlu, M.Denizli, Lorant, O.Çetin, T.Güney, Daum ve Zico ile çalıştı. Daha da sezon bitmedi. Yani 8 yılda 12 teknik direktör.
Bu teknik direktörlerin hepsi zayıf, haksız, işi bilmezdi. Çünkü alayı da gittiler. Pardon, gönderildiler. Tek haklı Aziz Yıldırım’dı. Çünkü o hala görevinin başında. İşin daha da ilginci, bu film sinemalarda daha çok oynayacak.
Milli Takım ve prim
MİLLİ takım futbolcuları prim alacaklar, hakları. Ama ne zaman? Hedefe ulaştıklarında, finallere gittiklerinde yüklü bir para alabilirler. Ama tek tek maçlara, bu miktarda prim ödemek gelir düzeyi belli olan Türk insanını derinden yaralar. Ben alana değil, bu parayı verenin mantığına bakarım.
Vestel meselesi
TURKCELL SüperLigi’nin 9. haftası geride kaldı. Lider Manisaspor ile ikinci Fenerbahçe arasındaki puan farkı 6’ya çıktı. Geçtiğimiz yıllarda G.Birliği de böyle bir patlama yapmış, sonra geride kalmıştı. O zamanlar çok vıdı-vıdı oldu. "G.Birliği’nin yolu kesildi" diye...
Biraz takip ettiğim için bu konuda haklılık payı da vardı. Aynı şeyler olmasın diye ne yapmak lazım? Öncelikle Vestel Manisa maçlarının naklen yayınlanması gerekir. Madem her şeyi şeffaf istiyoruz. Digitürk bunu yapmaya mecbur.
Neden? Çünkü MHK bazen maça göre hakem vermez. Onlar kamuoyundan çok korktukları için naklen yayınlanan maçların hakemlerini daha bir titiz seçerler.
Maça çıkan hakem, maç naklen yayındaysa, daha farklı bir yönetim gösterir, naklen yayında değil ise işin ucunu daha bir kenarından tutar. Aslında hem MHK’nin hem hakemlerin her durumda aynı hareketi yapması gerekir ama nerede bizde bunu yapacak yürek?
Aklım karışıyor
Bakın... İkinci Fenerbahçe, üçüncü Beşiktaş, 8. Galatasaray. Bunların maçlarına ya FIFA hakemlerini, ya da en formda hakemleri veriyorsunuz. En son hafta oynanan Vestel Manisa-Antalya maçına 9 haftadır Turkcell Süper Ligi’nde düdük çalmayan ve FIFA olmayan Yılnur Önen’i gönderiyorsunuz. Bunun cevabını Futbol Federasyonu mu, MHK mi verecek bilmiyorum.
Ama şu bir gerçek. Yukarıdaki örneklerden benim aklım karışmaya, midem bulanmaya başladı. Onun için de iş Digitürk’e düşüyor.