Aynaya bak aptalı gör

ŞİMDİ size Başkent Ankara'da yaşanan, Aziz Nesin'in bile yazamayacağı bir komediden bahsedeceğim. Çok keyif alacaksınız.

Ankaragücü, G.Birliği veya Hacettepe taraftarısınız veya bir sporseversiniz. 19 Mayıs Stadı'na maç seyretmeye gidiyorsunuz. Gençlik Parkı tarafından, "Bismillah" diyerek stada adımınızı attınız. Demir kapıların orada aranıyorsunuz. Polis sizin üzerinizdeki bozuk paraları alıyor. Sonra, bilet almaya gidiyorsunuz. Buraya kadar herşey normal.

Komedi şimdi başlıyor. Mesela Ankaragücü-Kayserispor maçının bilet fiyatı, buradaki gişeden alırsanız 5.5 TL. Orada karaborsa satanlardan alırsanız 5 TL. Yanlış okumadınız! Biletix'ten alınan biletler, karaborsa satılıyor. Bu biletlerin bazılarını kim sattırıyor? Onları da yöneticiler daha iyi bilir!

10 lira verirseniz 4.5 TL para üstü alıyorsunuz. Bozuk para olarak. Belki de bu para sizin eve dönüş paranız olabilir. Başka da paranız olmayabilir. Bu sefer giriyorsunuz turnikelere, bir daha aranıyorsunuz. Bu sefer çakmakla beraber o para üstü olarak verilen bozuklukları da alıyorlar. "Bozuk paraları neden alıyorsunuz" dendiğinde size, "Bağış" cevabı geliyor. Benim bildiğim bağış gönül rızasıyla olur, zorla olmaz. Eğer dönüş paranız yoksa maça girme şansınız da yok. Varsa da "Lanet olsun" diyip giriyorsunuz.

Çıkışta çakmak promosyonu var

İçeri girdiniz. Bu sefer gidiyorsunuz büfeye. Sosisli sandviçle, sucuklu sandviç 4 TL. Yumurtalı sandviç ise 3 TL. Çay ve su 1 TL. Ne alırsanız alın kağıt para verirseniz ki mecbursunuz vermeye bozuk para yok cebinizde. Sizin bozuk paralarınızı bağış olarak polis aldı zaten. Hem de kibarca, silah zoruyla değil! Mutlaka büfeden bir şey aldığınızda tekrar para üstü olarak bozuk para alıyorsunuz. 19 Mayıs Stadı'na girerken ve stadın içindeki kısır döngü bu.

Yalnız burada görevlilerin de hakkını yemeyelim. Maç çıkışında toplanan çakmakları kapının önündeki kutulara koyuyorlar. İsteyen istediği çakmağı alıp gidiyor. Bu da iadeli taahhütlü promosyon.

Bunun bir tek abartısı yok. Yani, trajikomik bir durum sözkonusu. Yalnız, uyanık seyirciler de var. Bu bozuk paraları stada sokmanın yollarını bulmuşlar. Bir kısmı çorabının içine atıp ayakkabı tabanının arasında sokuyor paraları. Bir kısmı hiç uğraşmıyor. Belki çorap eskimiştir, ayak kokar, eline de bu koku geçer diye oradan bir çekirdek alıyor. Çekirdeklerin içine atıyor o bozuk paraları ve çitleye çitleye gidiyor tribüne.

Türk milleti uyanıktır. Herşeyin çözümünü bulur. Ama, idare edenler mi, edilenler mi, yürütme mi? Birilerinden, birileri aptal yerine konuyor. Bir kişi de açar bu konuda bana bilgi verirse haftaya burada yazarım.

Ey, Türkiye Cumhuriyeti Başkenti’ndeki Ankaralı sevgili hemşehrilerim. Aynaya bakın. Kimin aptal olduğunu görürsünüz.

Alex'i hedef yapan F.Bahçe Yönetimi

ALEX, Fenerbahçe'de 223 resmi maça çıkmış. 103 gol atmış, 108 asist yapmış. Asist ile golleri toplarsanız 211 yapıyor. Yani Alex'in boş maçı yok. Ama Alex'in kötü oynamaya hakkı da yok. Biraz sallanıyor Anti Alexciler hemen başlıyorlar, "Böyle futbolculuk olmaz, bu futbol mantığı artık bitti" diye. İnanamıyorum, bunu yazan ve konuşan eski futbolcular da var. Onları düşünüyorum, "Allah Allah" diyorum, "Rüya mı görüyorum." Alex onların yanında Ferrari gibi.

Midelerine oturuyor

Alex bu. Eğer, Alex'i oynatacaksanız ona göre takım kuracaksınız. Yok, Alex de olmuyor diyorsanız, o zaman yeni baştan bir takım kuracaksınız. Yani, onunla da olmuyor, onsuz da. Bir iki maç kötü oynarsa bazıları üzerine çullanıveriyorlar. O da hiç sesini çıkarmayıp efendice topunu oynamaya devam ediyor. Bakın Alex'in aldığı sarı ve kırmızı kartlara. Sahada bir terbiyesizliğini görüyor musunuz? Özel hayatı da mükemmel. İşini yapan, yapmaya çalışan ağır bir işçi. Adam, Türkiye'de profesyonellik dersi veryor.

Bazıları da Alex'i yemeğe kalkıyorlar. Ama her seferinde Alex onların midesine oturuyor. Alex'i bu sene kamuoyunun önüne atan kim? Fenerbahçe Yönetimi. Neden? Marco'yu vererek.

Neden? Alex'i oynatacakları için Marco'ya da mecburdular da ondan. Şahsi kaprisler, hırslar, sevgisizlik, inatçılık Alex'i bu duruma soktu. Herşey, Marco yüzünden oldu!..

Mezarlık dersi!...

MERSİN'
de bir mezarlık var. Devlet Mezarlığı. Babam, annem, amcam, genç yaşta vefat eden yeğenim bu mezarlıkta yatıyorlar. Bu mezarlığı inşaa eden de dedemin kardeşi. Yani babamın amcası Mithat Toroğlu. Onunla da gurur duyuyorum. Çünkü, bu mezarlığın bir eşi dünyada yok. Bütün dinlerden ölenler karışık olarak orada yatıyorlar. Ama biz canlıyken birbirimizi vuruyoruz. Maalesef ayrı ayrı yerlere gömülüyoruz. Aslında o Mersin'deki mezarlıktan çok kimsenin ders çıkarması lazım.

Sevgili Mahmut, alt tarafına hakim ol!..

FUTBOL Federasyonu temsilcilere diyor ki: "Gittiğiniz maçlarda bize yalnızca fotoğraf çekin yollayın. Yorum yapmayın." Bu fotoğraftan neyi kastediyor federasyon. Gözlemci yerine oturuyor. Tribünlerden küfür ediliyor. O saniye tutuyor. Diyelim ki 20 saniye toplu küfür edildi, Hasan'a, Veli’ye... Sonra da hakeme 38 saniye küfür var. Tam bu sırada statta anons yapılıyor, "Küfür etmeyin" diye. 10 dakika sonra bir küfür daha var ve bu da 25 saniye. Bu sefer kulüp yöneticisi ayağa kalkarak tribünlere "sus" işareti yapıp, "Yerinize oturun" diyor.

Temsilci bunları da yazıyor. Biraz sonra bir küfür daha. Bu sefer yönetici yanına bir adamını çağırıyor. Küfür edilen yere yolluyor, "Küfürü kesin" diye. Temsilci onu da yazıyor. Bir küfür daha oluyor. Bu sefer statta el ilanları dağıtılıyor. "Lütfen küfür etmeyin ceza yeriz" diye.

Bütün bunların hepsi federasyonun Hukuk Kurulu'na gidiyor. Hukuk Kurulu bunları değerlendiriyor. Dosyanın Disiplin Kurulu'na gitmesine veya gitmemesine karar veriyor. Yani statta artılar da var eksiler de. Yöneticiler bu işi delmenin kuralını artık öğrendiler. Yani federasyonla dalga geçiyorlar.

Açıklasınlar da bilelim

Geçen sene bunun en güzel örneğini Adnan Sezgin verdi, Galatasaray cezadan kurtuldu. Bu sene de aynı olayı Beşiktaş'ta yaşadık. Allah rızası için bir kişi çıksın bu küfürün süresi ne kadar 110 saniye mi, 200 saniye mi, sabaha karşı mı, akşamüstü mü, 250 gram mı, bir buçuk kilo mu? Lütfen açıklasınlar. Biz de bu ortaoyununu öğrenelim.

Bu konuda Mahmut Özgener ve ekibi inanılmaz derecede yara alıyor. Çünkü bir grup diyor ki, "Temsilciler yazmıyor, kulüpler kurtuluyor." Diğer bir grup da iddia ediyor, "Temsilciler her şeyi yapıyorlar, bu işler üst tarafta buhar oluyor."

Sevgili Mahmut Özgener. Alt tarafına iyi bak, bir oyarlarsa Haluk Ulusoy federasyonundan kötü olursunuz.

Allah, her zaman doğrunun yanında

S
İVAS'taki kupa rövanşından önce Ümit Karan beyanat verdi. "Haksız yere atıldım, göreceksiniz bu maçta Allah doğrunun yanında olacak. Ben de gol atacağım ve Sivas'ı eleyeceğiz" diye.

Ümit Karan, bir metreden topu dışarı attı. Penaltıyı kaçırdı. Galatasaray elendi. Ümit Karan'ın açıklamalarına göre Allah, onu attıran yardımcı hakemin yanında oldu. Ümit Karan'ı tercih etmedi. Ne dersiniz?

Dilini çalıştırana cezayı katlayacaksın

FEDERASYON, hakemlere karşı işlenen suçlarda disiplin cezası veriyor. Bu cezayı alan futbolcular ise beyanat vermeye devam ediyor. Federasyon da buna sesini çıkaramıyor. Ceza alan futbolcu eğer federasyona ve hakemlere küçük düşürücü beyanat veriyorsa, hem maç hem de para cezası almalı. Yoksa bu işin önünü kesemezsiniz.

Şalteri indiren de kaldıran da belli

BEŞİKTAŞ-Antalyaspor lig maçına özellikle gittim. Küfür olacak mı diye. Olmayacağını da biliyordum. Çünkü Beşiktaş haftaya Trabzonspor'u ağırlayacak. Bir yerlerden, "Aman sakın ha, küfür edilmesin" denildi, edilmedi. Bir yerlerden denildi ki temsilcilere, "Aman ha, ne var ne yok yazacaksınız" yazıldı. Demek ki bu işler istenerek yapılıyor. Hem bir yerlerden "Et" diyorlar, ediliyor. "Sus" diyorlar, susuluyor. Şalteri bir indirip, bir kaldırıyorlar. Sonra da marka değeri için RTÜK Başkanı'nı çağırıp şov yapıyorlar. Milleti de hıyar zannediyorlar.

Sevgili Arif, burası etme bulma dünyası

ABDULLAH Avcı, işini yapan bir teknik direktör. İstanbul BŞB maçlarından sonra da fevri beyanatlar vermiyor. "Bizi katlettiler" demiyor. Katledildikleri maçtan sonra bile sinir sistemi çok sağlam. Ama bazılarına bakıyorum mart kedisi gibiler. Hem yapıyorlar, hem bağırıyorlar ama kendi lehlerine olunca da susuyorlar. Üzerine bir de maden suyu içiyorlar.

Burada bir çift lafım da Arif Erdem'e var. Sevgili Arif, Galatasaray'da oynarken ne penaltılar kazandırdın takımına, kendini rakip ceza alanı içinde yerlere atarak alakası olmayan pozisyonlarda. Şimdi yedek kulübesinde Avcı'nın yanında yardımcı hocayken aynı pozisyonlara isyan ediyorsun. Eeee, Arifciğim etme bulma dünyası. Bu alemde yaptıkları kimsenin yanına kar kalmıyor.
Yazarın Tüm Yazıları