Fatih Terim G.Saray'da göreve ne zaman geldi? Resmi olarak Lucescu'nun kapıya konulduğu gün. Ama esas olarak, Canaydın'ın başkan olduğu gün var ortada.
Yani ne zaman... Yaklaşık 3 ay önce... Yani Fatih Terim'in gönderilecek ve alınacak futbolcular hakkında çalışma ve düşünme süresi neredeyse 100 gün. Artı bir de o sırada boşta olduğu için, tek yönlü çalışma imkanı vardı. Bu durumda hata oranı az olmalıydı.
Bakın yabancı kimleri aldı. Christian, Felipe, Sarr, Almaguer, Duro ve Pinto'yu alarak işe soyundu. Bunların ilk beşini devre arasına kadar sırayla gönderdi. Sadece Pinto kaldı. Sonra Lukunku, Revivo ve Xavier'i aldı. Galatasaray, Beşiktaş ile belki de şampiyonluk maçını oynuyor. Revivo'nun sahada olup olmadığı belli değil. Xavier tribünde, Lukunku yedek kulübesinde. Dakikalar 51'i gösteriyor ve yedek Arif, Ayhan'ın yerine oyuna giriyor. Dakika 70 Arif sakatlanıyor. Kurtarıcı Lukunku sahneye çıkıyor. İşte 9 yabancının ortaya koyduğu performansı siz düşünün. Hiç birisi G.Saray'a faydalı olamadı. Ödenen paralar ise havaya uçtu. Toplam kaç milyon dolar. Lütfen açıklayın.
Dönüyoruz Lucescu'ya... Cordoba, Zago, Pancu, Guinti, Amaral, Maldaraşanu ve Radu'yu aldı.
Bunlardan Radu'yu hemen kiraladı. Amaral'ı biraz oynattı, tutmadı sattı. Maldaraşanu'yu bir maç oynattı. İyi de oynadı ama sakatlandı. Diğer 4 oyuncudan yüzde yüze yakın faydalandı. Fatih'in transfer çalışmaları için üç net ayı var iken, G.Saray'dan kovulan ''Adamcağız Lucescu'nun'' 15 günlük zamanı vardı. Ama bu adamcağız, G.Saray'ı çalıştırırken bile Beşiktaş'ı nasıl izlediğini, karaciğerine ve dalağına kadar tahlilini nasıl yaptığını gösterdi.
Bir bakın şimdi alınan oyuncuların maliyetine ve faydasına. Fark ne kadar. İşte G.Saray'ın kaybetme sebebi bu.
Sarı kırmızılılar, iki maç Beşiktaş'a, kaybetti. G.Birliği'nden 1 puan aldılar. Sadece 6 gol yedikleri Fener'i rövanşta yendiler.
Hakemler her sene yaptılar. Bu sene de yaptılar. Yalnız bu yılın farkı Beşiktaş yönetimi bundan evvelki yıllarda G.Saray yönetiminin oynadığı biçimde, dans ettiği biçimde davrandı. Fenerbahçe'nin zaten kendisiyle uğraşmaktan hakemlere bakacak zamanı yoktu. Belki de bu sene hakem en fazla tokadı Fenerbahçe'ye attı. Sezon sonundaki bu yaygara da şundan. G.Saray diyor ki, hakemler sana benden daha fazla kıyak yaptı. Beşiktaş da onlara hayır, size de yaptılar, bana da cevabını verdi. Hep aynı kayıkçı kavgası. Zavallı G.Birliği ne yapsın, ağzını bir açtı, yumruğu yedi, kıçının üstüne oturdu.
El Sahaf Kıyat...
Fenerbahçe toz duman... Aziz Yıldırım'ın Can Tanrıyar'a söyledikleri yenilir yutulur cinsten şeyler değil. Belli ki sayın Yıldırım çok sinirlenmiş ve bütün köprüleri atmış. Takım deseniz bir felaket sezon başından bu yana 13 futbolcu gitmiş... ‘‘Göztepe'yi yenersem UEFA'ya gidicem’’ diyor. Her toplantıdan sonra hakikaten beyefendi bir insan olan Atilla Kıyat Paşa ‘‘Dimdik ayaktayız, rakiplerimiz bizden korksun. Galatasaray'ı da parçalayacağız. Beşiktaş'ı da’’ diye açıklama yapıyor.
Dönüyoruz bir bakıyoruz. Fenerbahçe yönetim kurulu paramparça bir aralar kol kola el ele kardeş gibi gezen Hakan Bilal Kutlualp ile Sadettin Saran şu anda düşman kardeşleri oynuyor. Yönetimde herkes birbirine ateş ediyor. Masanın altından, masanın üzerinden tam bir iç savaş var. Atilla Paşa yine çıkıyor ortaya ve ‘‘Arkadaşlar aslanlar gibi mücadele ediyoruz. Bütün tehlikeleri püskürtüyoruz, zafer bizim olacak. Beşiktaş'ta, Galatasaray'da yerle bir olacaklar’’ diyor. Peki şu çizdiğim tablo size neyi anımsatıyor.
Atilla Kıyat Paşa ile El Sahaf benzerliğini. Amerika, Irak'a girdi, El Sahaf teslim oldu. Hem de hiç direnç görmeden. Teknik direktör belli değil, transferler nasıl yapılacak kimse bilmiyor. Sevgili Kıyat Paşa şu anda sizin bu benzerliğiniz kamuoyunda çok da konuşulmaya başlandı. Ne dersiniz.
Vıdı vıdı
Beşiktaş şampiyon oldu. Törenler başladı. Ama bir vıdı vıdı var ki, her taraftan geliyor. Yıldırım Demirören ile Kıvanç Oktay'ın istifaları an meselesiymiş. Şampiyonluk eğlencelerinde de bu ikiliyi birarada, Serdar Bilgili ile diğerlerini de başka bir bölümde gördük. Yoksa bu vıdı vıdıların etkisende kalarak bize mi öyle geldi.
NOT: Geçen haftaki hakem fıkrasında, ‘‘Hakem senin düdüğünün nohutunu’’ cümlesi, ‘‘Düdüğünün nosu’’ olarak çıkmıştır. Düzeltmekte yarar var.
Futbolu bilmek
Ümit Özat, Avrupa Koleji'nde önemli bir yaraya parmak bastı. Hakemlerin lisan bilmesi, eğitimli olması lazım diyorlar. Tamam olsun da, önce futbolu bilsinler, topun nereye düşeceğini bilsinler. Ümit ile aynı fikirdeyim. Ve bir şey daha ilave etti. Bir hakem bir futbolcuya, hadi ordan lan diyemez. Aynı fikirdeyim. Ama zaman zaman futbolcuya küfür eden hakem isimleri de duyuyorum. Eskiden bunların adedi çoktu. Şimdi azalsalar bile, hiç olmamaları lazım.
Acil karar!
Futbol Federasyonunu uyarıyorum. Saha kenarında olaylar arttı. Dördüncü hakem, yedek oyuncu ve teknik direktör sürtüşmeleri var. Neden? Nedeni basit. Futbol Federasyonu acil bir karar çıkaracak. Ev sahibi takımın yedek kulübesi, yardımcı hakemin görev yaptığı tarafta bulunmayacak. Önümüzdeki sezon bunun kesinlikle uygulanması gerekiyor.
Hormon meselesi
Pazartesi günü Avrupa Koleji'ndeydim. Dün Finike'de Sancak Koleji'nde bugün de Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu'ndan ödül alacağım. Okullara gitmek mükemmel, pırıl, pırıl gençler yetişiyor.
Finike'de yaptığım gece söyleşisinde konu futboldan döndü dolaştı, hormona geldi. ‘‘Sizin hormon cümlelerinizden sonra üreticinin çok zarara uğradı’’ diyenler vardı. Finike Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Uygun mikrafonu eline aldı. Biraz ders verdi. Hormonun faydalarından bahsetti. Yanında bulunan üretici öğretmen çiftçi Yusuf Torun ayağa kalktı, ‘‘Bir şişe hormon içtim hiç birşey olmadı’’ dedi. Orta sıralardan İbrahim Vural adında bir üretici söz aldı ve ‘‘Erman Hocam Türk halkına büyük iyilik yaptınız. Hormon ve zirai ilaçların içinde insan sağlığına tehlikeli olan kanserojen maddeler vardır. Ve maalesef bunlar kontrolsüz kullanıldığı içine Türk insanı aldatılıyor. Sizin söyledikleriniz doğru’’ diyerek çıkış yaptı.
Ziraat Odası Başkanı’ndan tık yok, oturduğu yerde kaldı. Biz Finike'ye futbol konuşalım diye gittik. Hormona daldık. İyi de oldu. Çünkü hergün kimi görsem ‘‘Ne olacak Fener'in hali’’ diyor. Türkiye'de insan sağlının önemi yok. Ama Fenerbahçe, Fenerbahçeli olanların sağlığını bozuyor. O da ayrı bir olay. Onlar da haklılar. Aslında hem zirai ilaçtan, hem de hormondan bu Fenerbahçe'ye biraz fazla vermek lazım. Hani Yusuf Torun, ‘‘Bir şişe hormon içtim bana birşey olmadı’’ demişti ya, bu Fener'e hormonu damardan şırıngayla vermek lazım. Belki o zaman Fenerbahçe kurtulur.