Paylaş
Zaten, değişiklik sonrası her yerde “metaverse” terimini duymaya, bu konu hakkında tartışmalara rastlamaya başladık (meğer bu konuda ne çok uzman varmış!). İsim değişikliği sonrası, Facebook’un, hepimizin hayatında önemli yeri olan sosyal medya uygulamaları Facebook ve Instagram; mesajlaşma platformları What's App ve Messanger ve sanal gerçeklik (virtual reality - VR) şirketi Oculus artık çatı şirket Meta Platforms Inc. altında yer almaya başladı. Yapısal olarak ele alındığında, bu denli dev şirketlerin kendi içlerinde bağımsız ve odak stratejiler ile yönetilmesine rağmen, ortak bir çatı altında toplanmaları oldukça mantıklı. Zaten Google da Alphabet yapısı ile benzer bir modele yıllar önce geçmişti. Öte yandan, bu organizasyonel değişimi, sadece yönetimsel olarak ya da marka değişikliği olarak ele almamak da gerekiyor.
Facebook isminin Meta’ya dönüştürülmesinin nedenleri…
Yeni adı ile Meta’nın ana şirketi; sosyal medya uygulamalarının da atalarından olan Facebook’un, genç kullanıcılar arasında popülerliğini kaybettiği uzun yıllardır bilinen bir gerçek. Instagram satınalmasının altında yatan sebeplerden biri de gençlerin isteklerine ve beklentilerine Facebook’un cevap verememesiydi. Günümüzde, sosyal medyayı ve dijital trendleri belirleyen ana kuşak haline gelen, dijital yerliler olarak da nitelendirilen Z jenerasyonun popüler uygulamaları daha çok YouTube, TikTok ve Snapchat. Her ne kadar Instagram gençler arasında popüler olmaya devam etse de, Facebook artık kesinlikle gençlere göre değil… Zuckerberg’in, VR merkezli “metaverse”ünün hedefinde gençlerin önemli bir yer aldığı aşikar. Zuckerberg, yakın zamanda gerçekleşen bir konferansta “genç yetişkinleri kuzey yıldızımız yapmak için ekibimizi yeniden donatıyoruz” diyerek de bu vizyonunu paylaşmıştı.
Bir diğer yandan “anti-trust” (monopoliyi önlemeye yönelik alınan tedbirler) konularına yönelik dünya genelinde artan ilgi, Facebook'un muhtemelen yakın zamanda yeni rakipleri satın almasını zorlayacak. Ayrıca, Facebook’taki kişisel verilerin izinsiz kullanılarak Cambridge Analytica’da olduğu gibi, seçimleri dahi manipule edecek şekilde kullanılması, küresel çapta ses getiren krizlere yol açarak, Facebook’un güvenlik algısını oldukça aşağı çekti.
Özetle, şirketin Meta olarak ismini değiştirmesindeki temel amacı; Facebook’un yakın zamanlarda sıklıkla karşılaştığı ve hesap vermek zorunda olduğu skandallardan adını uzaklaştırmak ve gençleri kazanmak için dikkatleri yeni ve merak uyandıran bir konsept olan “metaverse”e çekmek olarak özetleyebiliriz…
Bu yazımda, farklı yayınlardan ve görüşlerden de yararlanarak, Facebook’un Metaverse vizyonunu ve Metaverse ile vaadedilen yeni dijital dünyayı analiz ettim.
Metaverse ne demek değil…
Metaverse’e yönelik gerçekten bu aralar ciddi bir gürültü ve bilgi kirliliği bulunuyor. Bu nedenle de, “metaverse” kavramını daha iyi anlamak adına, ne olmadığından başlamak bence daha yararlı olacak. Öncelikle, metaverse, tek bir ürün ya da teknoloji değil; sadece oyun sektörüne ya da uzaktan çalışma/toplantı yapmaya yönelik bir yaklaşım değil; sadece Facebook tarafından da oluşturulmuyor… Metaverse’ün nihai amacı fiziksel dünyadaki yaşamımızın dijital bir kopyasını oluşturabilmek. Arkadaşlarımızla cafe’de takılmak, oyun oynamak, konser izlemek, bir şeyler satınalmak veya bir konferansa ya da toplantıya katılmak gibi yaptığımız günlük, rutin şeyler, internet kadar kolay erişilen sınırsız, 3D dijital bir dünyada gerçekleşebilecek…
Metaverse’un tarihçesi
“Metaverse" terimi ilk defa, 1992'de çok satan bilimkurgu romanı Snow Crash'de (Kar Çöküşü) geçiyor. Kitabın yazarı Neal Stephenson, kitabının ana karakteri olan Hiro Protagonist adlı bir hacker/pizza kuryesinin, fiziksel dünyadan, 40.000 milden fazla uzanan 3D sanal bir şehir olan Metaverse'e gidip geldiği distopik bir dünya betimlemişti. Snow Crash, daha sonra Matrix serisini ve Ernest Cline tarafından yedi yıl önce yazılan bir kitaptan senaryolaştırılan 2018 yapımı bir Steven Spielberg filmi olan Ready Player One'ı da etkilemişti.
Peki Metaverse ne vaadediyor…
Metaverse’u “evrenin ötesi” olarak Türkçe’leştirebiliriz. Ekranlar üzerinden iletişim kurduğumuz ve paylaşımlar gerçekleştirdiğimiz metin, görsel ya da video bazlı 2D dünyaya kıyasla; Metaverse ile dokunsal his dahil pek çok farklı duyuyu destekleyecek 3D destekli dijital bir dünya kurgulanıyor. Tabii ki böylesine bir vizyonu oluşturabilmek için belirli standartların oluşturulması gerekiyor. Yani NFT (non-fungible token - değiştirilmesi mümkün olmayan dijital varlık) ile bir şirketten satın aldığınız bir sanal sanat eserini, farklı bir şirket tarafından geliştirilen dijital bir oyun içerisindeki duvarda gösterebileceksiniz. Ya da, Zoom veya Microsoft Teams için bir 3D avatarınızı oluşturup, bunu sanal toplantılarda da kullanabileceksiniz. İşten sonra arkadaşlarınızla sanal bir konsere katılıp, avatarınız ile arkadaşlarınız ile dans edebileceksiniz. Konser bittiğinde, hayranı olduğunuzun grubun “t-shirt”lerine sanal bir tezgahta göz atıp, beğendiğiniz bir tanesini kripto para birimiyle ödeyerek, ertesi günkü sanal toplantıda giyebileceksiniz. Toplantıda t-shirt’ünüzü beğenen bir arkadaşınıza, bu t-shirt’ü ödünç olarak da verebileceksiniz…
“Yapay Zekada öne çıkan trendleri” başlıklı daha önce Hürriyet'te yayınlanan makalemde, metaverse'e de değinmiştim: "...Yakın zamanda, içinde yaşadığımız fiziksel dünyaya paralel, dijital dünyalar olan “metaverse” kavramına giderek daha fazla aşina olacağız. Bu metaverselerin içinde çalışmak, oynamak ve sosyalleşmek de dahil olmak üzere gerçek dünyada yapmaya alıştığımız birçok işlevi yerine getireceğiz.
Metaverse, kullanıcıların birlikte çalışıp, sosyalleşebileceği, oyun oynayabileceği dijital ortama verilen genel isim olmakla birlikte; genellikle kullanıcıların kendileri tarafından oluşturulan sürükleyici deneyimler sağlamaya vurgu yapıyor.
Yapay zeka şüphesiz insanların yaratıcı dürtülerini besleyerek kendilerini evlerinde hissedecekleri çevrimiçi ortamlar yaratmada metaverse'in temel yapı taşı olacak. Ayrıca, bir tenis ya da satranç oyununda ortağımız olacak yapay zekâ varlıklarıyla metaverse ortamlarımızı paylaşacağız. Dijitalleşme hızı arttıkça, bu metaverseler gerçek dünyayı daha doğru modelleyecek, simüle edecek ve daha sürükleyici, inandırıcı ve nihayetinde değerli deneyimlere sahip olmamızı sağlayacak. Birçoğumuz gözlükler aracılığıyla birtakım sürükleyici sanal gerçeklik uygulamaları deneyimlemiş olsak da piyasaya sürülen bir dizi yeni cihaz, dokunsal geri bildirim, hatta kokular sunarak, yakın zamanda deneyimi büyük ölçüde iyileştirecek…"
Metaverse’un gelişmesi için gerekenler
Metaverse, ultra hızlı, kesintisiz internet olmadan tam potansiyeline ulaşamayacak, çünkü milyonlarca insanın herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda sanal dünyaya erişim sağlayıp, bu dünyada yaşaması hedefleniyor…Bununla birlikte Metaverse deneyimine ulaşmak adına hala uzun bir zaman olduğunu da belirtmemiz gerekiyor, ancak pek çok yeni teknolojide olduğu gibi bu teknolojik yaklaşım da “önce yavaş yavaş, sonra birdenbire” hayatlarımıza girecek... Bu nedenle, Mertaverse'lerin kimin tarafından inşa edileceği oldukça önemli. Öte yandan, Metaverse kavramında VR'ın oldukça önemli ve olmazsa olmaz olarak nitelendirilebilecek bir yeri olmasına rağmen, 5G, blockchain, yapay zeka, AR ve IoT’nin de bu kavramda yerleri yadsınamaz. Bu nedenle de bu teknolojinin gelişimini bütünsel olarak ele almak gerekiyor.
Basit senaryolar olarak anlatsak da, metaverse’un anlam ifade etmesi için kurumsal iletişim araçlarının, canlı etkinlik organizasyonlarının, e-ticaret ve paylaşım altyapılarının “uyumlu ve birlikte çalışabilir” olması gerekiyor.. Böylesi bir vizyonu geliştirmek için de bir ekosistem oluşturmak zorunlu.
Metaverse’un temelinde yer alan teknolojilerden biri VR demiştik. Her ne kadar yeni ve güçlü mikroçipler, VR deneyimini iyileştirse de hala çoğu insanda baş dönmesi, mide bulantısı gibi negatif etkiler gözlenebiliyor. Günümüzün en gelişmiş gözlükleri bile vücut hareketlerinizin yalnızca sınırlı bir bölümünü takip edebiliyor. Sonuç olarak, avatarlar garip görünüyor. Hepimiz metaverse de yaşayacaksak, dijital benliklerimizin muhtemelen daha çekici olması gerekiyor, bu nedenle gözlük teknlolojindeki gelişmeler Metaverse vizyonu açısından oldukça kritik.
Ayrıca Zuckerberg’e de danışmanlık yapan Stanford Üniversitesi Sanal İnsan Etkileşim Laboratuvarı'nın kurucu direktörü Jeremy Bailenson'ın “30 Dakika Kuralı” olarak tanımladığı bir şey var. Bailenson’un bugün birinin sanal gerçeklik içinde harcaması gerektiğini düşündüğü maksimum süre bu. "Laboratuvarımda, 30 dakika sonra herkesin gözlüğünü çıkarması ve bir bardak su alması, duvara dokunması, gerçek bir insanla konuşması - gerçek dünyayla yeniden bağlantı kurmak için bir şeyler yapması gerekiyor" diyor. Ancak Facebook için yarım saatin yeterli olmayacağı aşikar. Eğer metaverse'nin bugün tüm çevrimiçi zamanımızın yerini alması hedefleniyorsa, bu, günde 3 saatten fazla olmalı (Statista'nın internet tüketimine ilişkin araştırmalarına göre).
Fiyat ise başka bir sorun. Facebook'un Eylül 2020'de piyasaya sürülen Oculus VR başlığının ikinci versiyonu, ilk Oculus maliyetinin yarısı olan 299 dolara satılıyor. Zuckerberg'in 2030 yılına kadar 1 milyardan fazla kullanıcıyı hedeflediğini düşünürsek, bu fiyatın düşmesi şart. Öte yandan, Zuckerberg'in insanların VR gözlükleri satın alması için ana bir değer teklifi de sunması gerekiyor; kitleleri sürükleyecek popüler bir oyun veya bir içerik gibi...
Zuckerberg'in metaverse vizyonunun farkı nedir?
Zuckerberg, tıpkı Hiro'nun Snow Crash'te yaptığı gibi, insanların sanal dünyalarına VR gözlükler aracılığıyla erişmelerini hedefliyor. Bu doğrultuda da Zuckerberg, 2014 yılında bir VR gözlük üreticisi Oculus'u 2 milyar dolara satın alarak bunun temellerini atmaya başladı. O zamandan bugüne Facebook, yakın zamanda Los Angeles merkezli bir butik oyun geliştiricisi olan Within'in de satın alınması dahil olmak üzere, toplam 1 milyar doların üzerinde, yarım düzineden fazla VR odaklı yeni girişimi satın aldı.
Facebook Workrooms ile ilk metaverse uygulamalarını görselleştirmeye başladı…
Şu anda beta sürümünde olan “Workrooms”, Facebook'un sanal toplantı deneyimini ete kemiğe büründürdüğü ilk metaverse uygulama girişimi. Facebook, “Workrooms”u "insanların aynı sanal alanda çalışmak için, fiziksel mesafeden bağımsız olarak, bir araya geldiği ortak bir deneyim" olarak tanımlıyor. Başka bir deyişle, dijital avatarlar ile ekran/doküman paylaşımı, akıllı tahtalar gibi çevrimiçi bir toplantıdan bekleyeceğiniz her şeyin olduğu sürükleyici bir sanal toplantı odası. Son basın toplantısından alınan ekran görüntüleri, çoğumuzun aşina olduğu ofislere fazlasıyla benzeyen sanal bir çalışma odasını andırıyor: yuvarlak bir ahşap kaplama masanın etrafında avatarları ile katılımcılar yer alıyor.
Zuckerberg’in metaverse vizyonu…
Zuckerberg, metaverse’u “içinde bulunduğunuz somutlaştırılmış bir internet" olarak tanımlıyor. Zuckerberg’e göre, ”mesafeyi ve coğrafi problemleri ortadan kaldırarak, insanlara aynı fırsat eşitliğini sağlayacak bir platform Metaverse…
Son dönemlerde Facebook'un Silikon Vadisi'indeki merkezi Menlo Park'ta çalışan arkadaşlarım ile gerçekleştirdiğim sohbetlerde Zuckerberg'in Metaverse kavramını sahiplenmeye yönelik kararlı olduğu dile getirilmişti. Metaverse bu kadar popüler hale gelmişken, şunları da kendimize sorarak, bu yeni, sanal dünyanın doğru kurgulanmasını sağlamamız gerekiyor:
* Metaverse ile birkaç küresel dev internet platformunun ve teknoloji şirketinin geliştirdiği platform ve algoritmalardan nasıl etkileneceğiz?
* Bu platform ve algoritmalar, onlardan kurtulamayacağımız biçimde mi programlanacak?
* Makinelerin ve algoritmaların sahipleri, reklamcılar ve diğer veri madencileri, bunları kişisel verilerimizi azami seviyede sömürmek için mi tasarlayacaklar?
Bu kuşkuların yanında iyimser olarak yaklaşırsak, metaverse’de “içinde bulunduğumuz dünyanın çirkinliklerinden, kötülüklerinden uzak, yepyeni bir dünya” oluşturmak da mümkün… Metaverse’un gelişimini, efsane buz hokeyi oyuncusu Wayne Gretzky’nin meşhur deyişi gibi: “önemli olan topun gideceği yere doğru kaymak, topun olduğu yere değil” bakış açısıyla yorumlamamız ve şimdiden yeni bir dünya olan metaverse’u doğru analiz etmemiz ve farkındalık kazanmamız gerekiyor.
Paylaş