Paylaş
Cenk Bey ile ilk defa 2010’da, o dönem Turkcell bünyesinde yeni kurulmakta olan Mobil Finansal Servisler’e katılmam ile tanıştım. Sn. Cenk Bayrakdar, beni Turkcell’de işe alan kişiydi ve Turkcell’deki çalışma dönemim boyunca uzun süre Cenk Bey’in ekibinde yer aldım. Cenk Bey’den işin yönetimi, takibi,sunumu; rekabette fark yaratmak için yapılması gerekenler; farklı ekipler ile çalışma disiplini konusunda çok şey öğrendim. Ama, asıl “tavır ve hayatta duruşa” yönelik çok önemli dersler aldım… Hepimiz insanız, bazen, ister istemez, başarılı çalışmalar sonrası bulutların üzerine çıktığımız dönemler olabilir. Böyle durumlarda, Cenk Bey hemen devreye girer, (Obradovic’in liderlik özelliklerinde de belirttiğim gibi) asıl önemli olanın sürdürülebilir başarı olduğunu belirtip, hemen gerçek hayata dönüp, çalışmayı sürdürmenin önemine değinirdi. Bunu yaparken, biraz sert olduğu için bazen kalbimizi de kırdı, ancak yapmaya çalıştığının önemini şimdi çok daha iyi anlıyorum…
Bununla birlikte, Cenk Bey, işini hakkıyla yapan, şirketi ileri götürmek için uğraşan ve fark yaratan herkesi bizzat tanır, takdir eder, onlara yatırım yapar ve arada ne kadar hiyerarşi olursa olsun, işi bizzat sorumlusu ile takip ederdi… Ekibinde ne kadar fazla kişi olursa olsun, kimin gerçekten iş çıkarıp çıkarmadığını bilir ve herkesin hakkını vermeye çalışırdı. Henüz Turkcell’de bile çok yeniyken, GSMA’de (global mobil operatör birliği) dünyanın lider operatörlerinin deneyimli çalışanlarından oluşan (yaş ortalaması 40+'dır), tüm sektöre yön veren, yeni teknolojilerin standartlarını belirleyen çalışma gruplarından birine beni atadı (normal şartlar altında, benim o dönemki pozisyonum bu görev için yeterli olmasa da, o teknolojiye yönelik en iyi bilgiye sahip olduğumu görüp, bu süreci benim götüreceğime inandı ve sonuna dek arkamda durdu). Ben de bu uluslararası çalışma gruplarında edindiğim tecrübe ve fırsatları doğru analiz etmeye çalışarak, mobil ödeme alanında, Cenk Bey’in liderliğinde, dünyada ilk olarak pek çok ürün ve servisi ekiple birlikte geliştirip hayata geçirdim. Bugün, pandemi ile birlikte önemi daha da artan ve kullanımı geniş kitlelerce benimsenen mobil ödeme, mobil cüzdan, mobil bilet gibi çözümleri, bırakın Dünya’da öncü diğer operatörlerden; Apple, Google gibi teknoloji devlerinden bile çok daha önce devreye almış ve müşterilerin kullanımına sunmuştuk.
Turkcell’in ardından Cenk Bey, bugün Türkiye’de yatırım fonu, risk sermayesi denince ilk akla gelen şirketlerden Revo Capital’ı kurdu.Aynı zamanda Türk teknoloji dünyasının kanaat önderlerinden biri. İçinde bulunduğumuz süreç, pek çok işletme ve sektörü olduğu kadar, yatırımcılık ve girişimcilik ekosistemini de ciddi olarak etkilediği için, bu odakta yeni normali Sn. Cenk Bayrakdar ile tartışmak istedim. Bu süreçte işini büyütmek isteyen, yeni iş kurmayı planlayan ya da girişimcilik odaklı bir kariyer planlayan herkes için oldukça önemli notlar barındıran bu söyleşiyi 2 bölüm olarak sizlerle paylaşmak isterim.
Ergi Şener: Koronavirüs ile birlikte yaşadığımız süreci genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce, Post Kovid olarak adlandırılan dönem en çok hangi sektörleri etkileyecek? Bu süreçte nelere dikkat etmeliyiz, nasıl pozisyon almalıyız?
Cenk Bayrakdar: Inovasyon, özünde değişim ve meydan okuma demektir; COVID-19 tüketici ve işletme davranışlarında statükodan çıkmayı gerektiren, hızlı bir teknolojik değişime direnişi azaltan bir katalizör oldu. Bu dönem, uzun süredir konuştuğumuz, bildiğimizi sandığımız dijital dönüşümün şirket sağlığı için ne kadar önemli olduğunu ve bu konuda neden hızlanmamız gerektiğini hepimize çok kuvvetli hissettirdi. En önemlisi, bu sefer gerçekten önemini anladığımızı düşünüyorum. Son 3 senedir yaşanan dijital dönüşümü son 3 ayda yaşadık.
Gerçek dijital dönüşüm, sadece teknoloji ve teknolojinin bize sundukları değil, şirketlerin stratejilerini, kurum kültürünü, mevcut iş gücünü uyumlu hale getirerek; süregelen teknolojik gelişmeleri şirketlerin iç süreçlerine adapte etme becerisidir. Bu çerçevede baktığımızda bir çok şirketin tümüyle dijital bir dünyada hazırlıklarının son derece yetersiz olduğunu görüyoruz. Dijital dönüşüme daha erken yatırım yapmış, iş yapış şekillerini ve yatırımlarını dijital platformlara geçirmiş olan şirketler; hem operasyonel hem de finansal belirsizlik dönemlerinden en az şekilde etkilenerek geçiyorlar.
Salgın döneminde online gıda alışverişleri hızlı şekilde artış gösterdi. Bunu, dijital ortamda hizmet sunan Getir’in günlük süreçlerinde ciddi etkileşim artışı olarak çok net gözlemledik. Marketler ise bu süreçte dijitalleşme yatırımlarına, lojistik ve eve dağıtım altyapılarına ve e-ticaret deneyimlerine daha fazla odaklanmaya başladı. Dijital banka çözümleri de salgın döneminde hızlandı. Covid-19 temassız ödeme gibi farklı ödeme yöntemlerine erişimin değerini arttırdı. Robotik Süreç Otomasyonları (RPA) ile lojistik, finans ve hukuk süreçlerinde hız ve verimlilik sağlandığını deneyimliyoruz. Uzun bir süredir soru işareti ile bakılan bulut çözümlerinin bugün iş hayatını kurtardığını gözlemledik.
Sonuçta; daha da dijitalleşen bir dünyada, teknoloji okur yazarlığının daha güçlü olacağı kurum ve tüketicilerin kaldıraç gücünü, hem var olan hem de yeni start-up’ların yadsımaması gerekiyor.
Ergi Şener: Steve Jobs’un yaşadığımız kriz dönemine yönelik, girişimcilik dünyasında da çok paylaşılan, önemli bir söylemi bulunuyor: “İnovasyon, değişimi tehdit olarak değil fırsat olarak görme yeteneğidir”… Koronavirüs sürecinde de, yönetiminde bulunduğunuz risk sermayesi fonu yatırımlarına hız kesmeden devam etti. Bu süreçte, yatırım yaptığınız firmalar hangileri oldu? Belirsizlik ve risk içeren Kovid döneminde stratejilerinizi belirlerken neleri önceliklendirdiniz?
Cenk Bayrakdar: Doğru yönetilen kriz dönemlerinin, fırsatları da içinde barındırdığına kesinlikle inanıyorum. Bu nedenle, liderlerin kriz dönemleri başında almaları gereken “iş sürekliliğinin sağlanması” aksiyonları sonrası; bu tür finansal belirsizlik dönemlerine karşı direncin arttırılması ve değişen dünyaya, tüketici beklentilerine karşı strateji, şirket öncelikleri ve inisiyatiflerini yeniden şekillendirmeleri gerekiyor.
Yatırım yaptığımız portföy şirketlerinin hem kurucuları hem de ekipleri ile yakın çalışma modelimiz doğrultusunda, bu süreci çok yakın ve kontrollü geçirdik. Kovid-19’un ilk aşamasında önceliğimiz, portföyümüzdeki her şirketin kriz ortamındaki durumunu, karşılaştığı genel ve özel şartları belirlemek oldu. Bu kapsamda, şirketlerin olası likidite sorunu, bunun etkileri ve farklı senaryo çalışmalarımıza hız verdik. Yerel ve uluslararası Koronavirus teşvik ve destek programlarını gündemimize alarak, şirketlerimizi hızlı şekilde yönlendirdik. Sonuçta dış kaynaklar, likitide gibi çok değişkenli bir yapbozun kritik bir boyutunu oluşturuyor. Diğer taraftan, portföyümüzdeki şirketler arasında, talep ile beraber iş hacmi ve gelirleri artanlar olduğu gibi, yeni oluşan ihtiyaçlar doğrultusunda yeni pazar potansiyelini değerlendirebilecek olanlar da oldu. Bu şirketlerin ürün yol haritalarını ve büyüme hedeflerini revize ettik.
Bu sürecin yarattığı yeni şartlara göre çevik hamleler ve dönüşümleri yapabilenlerin bu süreçten daha da güçlenerek çıkacağına inanıyorum. Dolayısı ile, içinde bulunduğumuz günler aynı zamanda işletmelerin iş modellerini yeniden değerlendirme, ürün yol haritası oluşturma, müşterilere nasıl fayda sağlanacağını anlama ve değer önerisinin nasıl sunulacağını belirleme zamanı.
Ergi Şener: Korona döneminde öne çıkan hangi alanları yatırım için uygun görüyorsunuz? Yaşadığımız global salgının etkisi ile herkesin hemfikir olduğu, sağlık teknolojileri girişimlerinin öne çıktığı doğrultusunda. Bir diğer yandan da yatırımcıların bundan sonra çok daha temkinli davranacakları ve yatırımların azalacağı görüşü hakim. Sizin hem odak alanları açısından, hem de yatırım aşamaları adına, görüşleriniz nelerdir?
Cenk Bayrakdar: Dünya ekonomisindeki daralmanın start-up’ların finansmana erişim konusunda bazı zorluklar yaşamasına neden olacağını söyleyebiliriz. Bazı yatırımcılar açısından bildikleri alanlara yatırım yapmak veya nakitte kalmak tercih edilebilir, girişim sermayeleri de dahil olmak üzere iş dünyası daha temkinli davranarak yatırım kararlarını alırken daha yavaş davranabilir. Ancak bu dönemde yeni bir fonu devreye almış olmamız umut verici. Fonun hayata geçmesinde ulusal ve uluslararası kurumsal yatırımcıların yanı sıra Türkiye’den de önemli kurumsal yatırımcılar var.
Covid19 dönemi ile yatırımların azalması ve satış döngülerinin uzaması ile, girişimciler ve şirketler verimlilik hakkında giderek daha fazla düşünmeye başladı. Yatırımcıların da verimli işletmelere verdiği değer yükseldi. İş modellerinin tekrar sınandığı, salt büyüme yerine brüt kar marjlarının önem kazandığı; sabit maliyet yerine gelire göre değişen modellerle maliyetlerin yönetileceği bir dönemdeyiz. Bu dönemde ne yazık ki önemli sayıda start-up ya pivot edecek ya da işlerini kapatmak durumunda kalacak. Yatırımcılar, genelde, işin ivmelendiği, sağlam ekonomik temele sahip şirketlerle ilgileniyorlar. Her zaman olduğu gibi, ürün-pazar uyumu güçlü olan ve bunu kanıtlayarak karlılık yolu açık olan şirketlerin yatırım desteği alma ihtimali yüksek olacaktır.
Bu dönemde, sanal sağlık hizmetlerine yönelik teknolojiler öne çıkan alanlardan biri. Uzaktan izleme ve akut tıbbi bakım açısından olduğu kadar, evde ileri seviye bakım noktasında henüz karşılanmamış ihtiyaçlar olduğunu görüyoruz. Kovid döneminde, yıkıcı fintech çözümlerine ve özellikle tüketici işlemlerini basitleştiren platformlara olan ilginin arttığını gözlemliyoruz. Sağlık ve sosyal mesafe önemleri doğrultusunda, tüketiciler artık nakit ödeme yerine temassız kart kullanımını tercih ediyorlar. Diğer yandan, dijital platformların istikrarı ve güvenilirliği konusunda endişelerin devam etmesine rağmen bankacılığın ve finansal hizmetlerin erişilebilirliği bu dönemde daha da ivme kazandı.
Pandeminin gerekliliği doğrultusunda, sokağa çıkma yasakları ve “evde kal” tedbirleri ile market siparişleri arttı ve Koronavirus öncesinde yükselmekte olan restoran paket servis ve dışarda yeme trendini olumsuz etkilendi. Market siparişleri ve artan talep ile oluşan deneyimlerin kalıcı bir davranış değişikliğine neden olduğunu görmekteyiz. Fiziksel mekanlardan satışlarını gerçekleştiren büyük marketler mevcut ve artan talebi karşılamak, pazar payını korumak için altyapı yatırımlarını hızlandırdılar.
Benzer şekilde, dijital ekonominin yükselişi, geleneksel küresel tedarik zinciri üzerinde de baskı oluşturuyor. İşletmelerin teslimat ve tedarik kanallarında daha iyi görünürlükten, daha hızlı sevkiyat becerilerine; tüketici için gerçek zamanlı koşullara cevap verebilen talebe bağlı tedarik imkanına kadar geniş bir yelpazede ihtiyaçları artarak devam ediyor. Bu durum, statükodaki boşlukları gidermek ve değer zincirindeki büyümeyi değerlendirmek isteyen yeni girişimleri tetikleyebilir.
Paylaş