Paylaş
Geçen hafta medyaya yansıyan uyuşturucu operasyonu, herkesin ilgisini çekmiştir. Sosyete, uyuşturucu, skandal isimleri bir araya gelince, bu tür haberleri herkes okur.
Aslında haber, yılda birkaç yapılan sıradan uyuşturucu operasyonlarından biriydi.
Fakat operasyon sonunda polislerin basına dağıttığı resimlere bakınca, içlerinden biri çok dikkatimi çekti. Bu, hint keneviri yetiştirilen bir apartman dairesinin görüntüsüydü. Operasyon sonunda tutuklanan ünlü bir yönetmen, dairesini uyuşturucu bahçesine haline getirmişti.
Başka bir görüntüyü hatırladım birden. Edward Norton’un başrolünü oynadığı 2009 yapımı ‘Leaves of Grass’ filminde vardı bu görüntülerin benzeri. Yaşadığı kasabaya kurduğu bir serada, hint keneviri yetiştirip, satan bir taşralıyı oynuyordu Norton.
Bizim yönetmen de, filmi seyredip, ilham kapmış gibi, aynı işi Türkiye’de uygulamışa benzer. Filmde, hint kenevirini yetiştirme sistemi detaylarıyla da anlattığı için, yerli uygulamasında pek sorun yaşandığını sanmıyorum.
Filmdeki seradan ve yönetmenin botanik evinden birer kareyi karşılaştırırsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Yönetmenlerin, filmlerden esinlenip film yaptığını çok gördük ama, filmden bir sahne görüp, gerçek hayata uygulayana pek rastlamamıştım. Bu sadece benim tahminin, fakat yanıldığımı pek sanmıyorum.
Pamela Anderson çıtır mı
İyi, hoş bir çalışma. Mısır cipsi Patos parayı bastırmış, Pamela Anderson’u son reklamında oynatmış. Hem de tropik bir memleketin sahillerinde. Reklamın bir fotoğrafını gördüm, anladığım kadarıyla, boğulmuş bir yakışıklıya, suni teneffüs olayına girmiş. Etrafında, ellerinde cipsler, ölmek üzere yerde yatan genci ve birazdan teneffüse başlayacak Pamela’yı seyreden tipler...
Ama burada bazı gerçekleri atlıyoruz gibi geldi bana: Artık ahı gitmiş, vahı kalmış yani benim sınıfıma giren Pamela Anderson’ı ‘yürekleri hoplatacak’ diye tanıtmayalım. Tamam, bana cipsi yedirebilirsiniz ama bunu asla. “Siyah mayosuyla göz dolduran” diye bir ifade var. Bizimkiler kullanırsa fotoğrafı siz de göreceksiniz, kadıncağız bırakın gözü, mayoyu bile dolduramıyor.
Dünyanın parasını harcadığınız belli. Keşke taze ürünleriniz için 45’lik Pamela yerine, Adriana Lima, Gisele Bündchen ya da Alessandra Ambrosio tazeliğinde birini seçseydiniz.
“Para bizim, ürün bizim sana ne kardeşim, istediğimizi seçeriz” dediğinizi duyar gibi oluyorum.
Ne kızıyorsunuz ya, sadece görüş bildirdim.
Futbolda pembe günler
Fransa’da futbolda pembe top dönemi başlayınca, Hürriyet spor sayfası da hemen golü atmış. Hem haber verilip, hem de bizim futbolculardan görüş almışlar. “Ben o topla oynamam” diyen de, ”Fark etmez” yorumunda bulunan da var. Birkaç sezon öncesi Milan Baros, pembe krampon dönemini başlatınca da büyük geyikler olmuştu. Baros, 2008 başlarında, yedi maçı boş geçtikten sonra, pembe kramponları giymiş, iki maçta dört gol atmıştı.
Gol sıkıntısı çeken takımlar, bu pembe top işine ilgi göstersin. Hatta futbolcuları da pembe krampon giysin. Ben değil istatistikler böyle söylüyor. Başlarda biraz tribünlerden laf atılır. Fakat goller sıralanınca, sesler kesilir. Pembeden kaçış yok, futbola ilgi duyan herkes kendini bu duruma hazırlasın.
Yıllık güzelleşme bilançosu
Transmed, bir cerrahi kliniği. Yıllık faaliyet raporunu göndermiş. 2011’de 319 milyon kilometre saç ekmişler. Tam 176 litre yağ atmışlar. En ilginci de 17 yılda toplam 108 kilo silikon taktıklarını açıklamaları dosta düşmana. Ama 108 kilo silikonu, toplam kaç kadına taktıklarını belirtmemişler. Halkımızın daha ayrıntılı raporlar beklediğini unutmasınlar.
70 araçlık filo
Otomobil dünyasının hızlı adamı Volkan Işık, üç yıl planladıktan sonra hayata geçirdiği V1 Challenge ile tüm ilgiyi üzerine çekti. Kendi tasarladığı ve ürettiği otomobilleriyle sağlam yarışlar düzenledi Işık. Tasarladığı aracın adı da Volkicar. Bu yarışlara ünlüler de katılıyor. Geçen yılın ödülleri için Vakko’nun binasında tören vardı. Kalabalığı görünce şaşırdım. Volkan Işık’ı, Türkiye kesmemiş gibi... Bu yıl, Moldova’da da yarış düzenliyor. Otomobil ve politika dünyası, yerli otomobil yapılsın mı tartışmalarını sürdürürken, Işık’ın ürettiği yarış otomobili sayısı 70’i buldu bile. İlginç ama gerçek diyelim.
Paylaş