Yaşanan çalkantının durulmaya başlamasıyla birlikte, ‘yeni faiz-kur dengesinin ne olacağı?’ da tartışılmaya başlıyor. Önümüzdeki hafta, bu dengenin ne zaman ve nasıl oluşacağını göstermesi açısından kritik geçecek.
FED’in faiz artırım beklentisi nedeniyle gelişmekte olan ülkelerin biraz daha olumsuz etkilenebileceği belirtilirken, bir yandan da ‘Türkiye’nin zaten yeterince etkilendiğini, bu nedenle daha fazla etkilenmesinin beklenmediğini’ söyleyenler de var.
Öyle ya da böyle, faiz ve kurda yeni bir dengenin oluşması gerekiyor. Yeni dengenin biran önce oluşması, çalkantının fazla sürmemesi, özellikle enflasyon hedefi açısından çok önemli.
Daha önce de kurlardaki sıçramanın enflasyonu fazla etkilemediğinin görüldüğü belirtilirken, özellikle Merkez Bankası’nın verdiği, bu teze ilişkin örneklerde, sıçramadan sonra kurun geri döndüğü dikkat çekiyor. Yani 1 milyon 550 bin civarında yeni bir denge oluşması ve bunun uzun sürmesi halinde bunun enflasyonu etkilemesi kaçınılmaz olacak. Merkez Bankası bu durumda bile etkinin zayıf olacağını tahmin ediyor ama tersini düşünenler de var.
İşte bu nedenle, şu anda 1 milyon 530 bin lira olan kur seviyesi ve yüzde 29-30 olan faiz seviyesi yüksek bir seviye. Faizin yüksek olması enflasyon hedefi nedeniyle Merkez Bankası’nın işine gelir ama kamu dengelerini bozacağı için, faizlerin de daha aşağıda denge bulması gerekiyor.
Kısacası; kesin bir rakam konuşulmuyor ama şu anda ideal gözüken yeni denge; 1 milyon 450 bin lira civarında bir kur ile yüzde 24-25’lik bir faiz seviyesi...
Yani piyasalardaki çalkantının ne kadar süreceği henüz belli değil ama kısa süre içerisinde bu çalkantının durup, yeni faiz kur dengesinin bu seviyelerde oluşması, başta enflasyonla mücadele olmak üzere, ekonomik hedeflerin gerçekleştirilmesi açısından büyük önem taşıyor
Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele açısından kaygılandığı konuların başında, akaryakıt fiyatlarındaki artırım gereği de geliyor. Şu anda akaryakıt fiyatlarında belli bir artırım gereği oluştuğu kesin. Hükümetin bu zamları hemen başlatması gerekiyor. Merkez Bankası, akaryakıt zammının kaçınılmaz olduğunu görüyor ama aşamalı olarak küçük zamlardan yana.
Zaman içine yayılarak yapılacak zamların enflasyonu etkileme derecesi daha düşük oluyor. Bu nedenle, zaten kur-faiz ve beklentilerin olumsuza dönmesi tehditinde olan enflasyon hedefinin tutturulması için akaryakıt zamlarının da çok dikkatli yapılması gerekiyor. Bunun yanı sıra enflasyon hedefini etkileyecek önemli bir unsur da tarım fiyatları olarak görülüyor. Şu anda anormallik bulunmadığı ama özellikle bazı meyve-sebzelerin don gördüğü yönündeki haberlerin, önümüzdeki döneme ilişkin tarım fiyatlarında sıkıntı yaratabileceği kaydediliyor.
Geçen yıl yaz aylarında görülen eksi tarım fiyatlarının bu yıl görülmeyeceği hemen hemen kesin. Bu nedenle Merkez Bankası yaz aylarında enflasyonun yeniden yükseliş trendine gireceğini, daha sonra normale gireceğini, çok daha öncelerden söyleyerek, piyasaları alıştırmaya başladı.
Hükümet hálá gerekli duyarlılığı göstermiyor
Hükümetin piyasalarda yaşanan çalkantıyı baştan beri küçümsediği görülüyor. Bürokratların bakanlara bu çalka.ntının getireceği olumsuz sonuçları çok aktardığı ama Başbakan Tayyip Erdoğan’a bu tehlikenin gereğince anlatılamadığı tahmin ediliyor. Kamu bankalarının tüketici kredilerini durdurması konusunda bile yaşananlar, ekonomi yönetiminde gerekli koordinasyonun olmadığını ortaya koyan somut bir örnek. Bakan Babacan durdurulduğunu söylerken, kamu bankaları Ortak Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Sayın, ‘Durdurulmadı, devam ediyor’ diye açıklama yapıyor, ardından Genel Müdür Can Akın Çağlar,. büyük ihtimalle Babacan’ın uyarısı üzerine ‘limitlerimiz doldu’ açıklaması yapıyor. Bütün bunlar piyasalarda ekonomi yönetiminde zaaf olarak algılanıyor.
Bu arada DPT Müsteşarı Ahmet Tıktık’ın ‘piyasalara kırgınım’ açıklaması ve önlem almak için IMF’in bekleneceğini söylemesi de, ‘Piyasalardaki hareketin anlaşılamadığı ve gerekli önlemlerin gecikeceği‘ imajını artıran bir başka unsur gibi gözüküyor.
Bütün bunların altında bakan ve bazı bürokratların ‘büyüme aman düşmesin’ kaygısı önemli rol oynuyor. Halbuki zaten yüzde 5’lik büyümenin gerçekleşeceği şimdiden kesin. Örneğin 3 aylığına harcamalar durdurulsa, sonra yeniden bakılsa, piyasalar ‘kararlılık mesajı’ alacak. Halbuki şimdi büyüme adına önlem alınmaması, daha sonra Merkez Bankası’nın zorunlu olarak frene basmasını getirecek işte o zaman büyüme sıkıntıya girecek. Maalesef bunlar görülemiyor..
TOBB Genel Kurul’a yeni yasayla gidiyor
Önümüzdeki hafta Cumartesi günü Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği(TOBB)nin Genel Kurulu gerçekleştirilecek. Seçimsiz Genel Kurulun en önemli özelliğini, kapsamlı yeni bir TOBB yasasının çıkmasıyla aynı döneme denk gelmesi oluşturacak.
Yarın TBMM Genel Kurulu’nda TOBB yasasının görüşülmesi bekleniyor. 108 maddelik bir yasa olmasına rağmen, görüşmelerin kısa sürede tamamlanması bekleniyor. Bu yasa herkesi, bu arada TOBB yönetimini de tümüyle tatmin eden bir yasa olmadı, daha çok bir ‘uzlaşma yasası’ oldu. Bu nedenle AKP iktidarı ve CHP daha Genel kurula gelmeden yeni yasa üzerinde anlaşmış görünüyor. Dolayısıyla Cumartesi yapılacak genel kurula, hem Başbakan Erdoğan, hem de anamuhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Deniz Baykal, ‘Yeni TOBB yasasını çıkararak’ gitmek istiyorlar. Eğer Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, bir-kaç günde onaylarsa, genel kurulun yapıldığı günlerde yeni TOBB yasası da yürürlüğe girmiş olacak...
Yeni TOBB yasasının en çarpıcı yanı, TOBB yönetimlerinin ve başkanlarının, yeniden, doğrudan delegeler tarafından seçilmesi olacak. Bu değişikliğin TOBB’un ilgili olduğu Bakan, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun zamanında yapılıyor olmasının özel bir önemi de var. Çünkü 1986 yılında zamanın Başbakanı Turgut Özal, kendi istediği Ali Coşkun’u seçtirebilmek için, doğrudan delegeler tarafından yapılan TOBB başkan ve yönetim seçim yöntemini değiştirmiş, araya konseyleri koyarak, çeşitli aşamalardan sonra Başkan ve yönetimin seçilmesini getirmişti. Dolayısıyla Ali Coşkun, kendisi için değiştirilen ve o zamandan beri TOBB’un tepkisini alan seçim yöntemini, eski sisteme geri çevirerek, ‘camiasına karşı kendisini aklamış’ olacak.
Yeni yasayla oda başkanları ve TOBB başkanlarına ‘en fazla iki dönem başkanlık yapma sınırı’ getiriliyor. Yani odaların ve TOBB başkanlarının yıllarca, hatta on yıllarca oralarda kalıp ‘birer çiftlik’ imajı vermelerinin önüne geçilmiş, yeni ve genç isimlerin önü açılmış olacak. Bu, mevcut TOBB yönetiminin de isteyerek yasaya koydurduğu bence çok olumlu bir madde ve yasayı çıkaran siyasi partiler de, umarım bu ‘sınırlama’dan kendilerine de ders çıkarırlar.
ODA SEÇİMLERİ ERTELENİYOR
Yeni yasayla birlikte Oda seçimleri de 3-4 ay erteleniyor. Kasım ayında yapılması gereken Oda seçimleri yeni yasayla 2005 Mart ayına ertelenecek. Oda seçimlerinden sonra 2005 Mayıs ayında ‘doğrudan delegelerin seçeceği TOBB başkan ve yönetimi’ sistemi, yeniden başlamış olacak. Seçimlerin ertelenmesinin en önemli nedeni, çıkarılacak yönetmeliklerin uzun süre alması olarak gösteriliyor. Yasa, yeni yönetmeliklerle delege sisteminin düzenlenmesini, meslek komiteleri konusunda yeni düzenlemeler yapılmasını öngörüyor. Bu yönetmelikler oluşturulurken, AB mevzuatının da inceleneceği ve oraya yakın bir sistemin kurulmaya çalışılacağı belirtiliyor.
Örneğin sadece iki odada ‘bilişim meslek komitesi’ bulunduğu hatırlatılarak, meslek komitelerinin yeniden saptanması, ve daha etkin kılınması için kapsamlı değişiklikler yapılacağı belirtiliyor. Bu çağda iki odada bilişim komitesi bulunması, mevcut sistemin değişme gereğini zaten ortaya koyuyor. Delegeler son 6 ayda hangi komitede ise orada oy kullanacaklar.
Umarız, daha sonra mevcut oda sistemi de değişip, daha sağlıklı bir sistem kurulabilir.