Paylaş
BAŞARISIZ darbe girişiminin piyasalardaki etkisi azalmaya başlarken, gözler ekonomide asıl yapılması gerekenlere çevriliyor. Bu girişimden önce konuşulan ekonomide gereken reformları, gecikmeden yeniden konuşma zamanı geldi. Ekonomide yapılması gerekenler yeni hükümetle birlikte değişmedi ama değişen ekonomi yönetiminin yapısı, yapılması gerekenlerin önünde engel oluşturmaya başladı. Sözünü ettiğim sorun alanı; ekonomi yönetiminin koordinasyonu. Aslında böyle bir yazıyı geçen ay, şahit olduklarım üzerine yazmaya karar vermiştim ama İŞİD’in havaalanı baskını ve darbe girişimi, gündemi olağanüstü durumlara kaydırdı.
SİSTEM BAŞKAN YANLIŞTI
Geçen ay Yatırım Ortamını İyileştirme Kurulu (YÖİK) toplantılarından biri daha yapılacaktı , ekonomiyle ilgili bir bakanla konuşurken YÖİK toplantısının gündemini de sordum. Kendisinin bu toplantıdan haberi yoktu, Müsteşarına sordu ve Müsteşarından toplantıya Başkanlık edecek Başbakan Yardımcısının “Diğer bakanlara gerek yok” dediği bilgisini aldı. Bakan da şaşırmıştı, bir şey söylemedi ama gülümsemekle yetindi. Daha önce Bakanlar Kurulu toplantılarında ekonomiyle ilgili bakanların güç gösterileri ve sözlü takışmalarını duymuştum ama YÖİK örneği koordinasyon açısından vahimdi.
Aslında ekonomi yönetiminin yapısında, belki de AKP’nin getirdiği sistem baştan yanlıştı. Ancak, kısa kesintilerle de olsa, Ali Babacan’ın Başbakan Yardımcılığı döneminde ekonomi yönetiminin koordinasyonu ile ilgili büyük sorunlar yaşanmadı. Bu Babacan’ın kimliğinden çok, neredeyse tüm kritik birimlerin ona bağlı olmasındandı. Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Gümrük Bakanlığı gibi Bakanlıklar yine vardı ama Babacan’ın koordinasyon yetkisi tartışılmıyordu.
PATRON BELİRSİZ
Yeni Hükümetle birlikte Babacan’ın uhdesinde toplanan kritik birimler başka Başbakan Yardımcılarına dağıtıldı. En çarpıcı yanı da Hazine, Merkez Bankası gibi temel ekonomi birimleri Mehmet Şimşek’e bağlı kalmaya devam ederken, BDDK, SPK gibi birlikte hareket etmesi gereken kurumların Nurettin Canikli’ye bağlanması, bazı koordinasyonların da paylaştırılması idi. Böyle bir dağınık yapı, zaten kendi başına davranmak isteyip de frenlenen ekonomiyle ilgili diğer bakanların da ayrı telden çalmalarına zemin hazırlamış oldu. Yani ekonominin patronu artık belirsiz hale geldi.
Yeni Hükümet kurulurken Mehmet Şimşek’e Başbakan Yardımcılığı görevinin verilmesi piyasaları rahatlatmıştı. Ancak zaman içinde Şimşek’in etkinliğinin azaldığını, çıkan kararlar ve başka bakanların farklı açıklamalarıyla gören piyasalar, henüz rüştünü ispat etmemiş bir Merkez Bankası Başkanı olmasının da etkisiyle, tedirgin olmaya başladılar. İşte böyle bir ortamda ekonomiyi derinden etkileyen felaketler ardı ardına geldi. Son dönemde Mehmet Şimşek’in yine öne çıktığı görüldü çünkü yurt içi ve dışı piyasalarda kredibilitesi olan tek bakanın Şimşek olduğu anlaşıldı. Yani ekonomi koordinasyonunda etkisi azalan Şimşek, “Yangın dönemlerinin itfaiyecisi” olarak öne çıktı. Ancak Şimşek konuştuğu zaman piyasalar rahatlatılabildi. Diğer bakanlar son günlerde rol kaptırmamak için sık sık kamuoyuna çıksalar da, ancak kendi tabanlarına mesaj vermiş oluyorlar. Çünkü piyasalar ve iş dünyası ancak Mehmet Şimşek’in söylediklerine önem veriyor.
Ancak Şimşek’in son dönemde çok işe yaradığı açıkça görülen itfaiyecilik rolü, ilelebet bu şekilde sürdürülemez. Çünkü piyasalarda “Şimşek iktisatçı olarak doğruları söylüyor ama herkes söylüyor, yaptırım gücü olmadıktan sonra…” denilmeye başlandı. Yani söyledikleri bir süre sonra şimdiki kadar etki yapmayabilir. Bence ekonominin etkili, yetkin bir koordinatöre ihtiyacı büyük.
Paylaş