Paylaş
Yılbaşından hemen sonra ABD askerlerinin Irak’tan çekilmeye başlayacağı ve hükümet tarafından pişirilen açılımların, birbiri peşi sıra uygulamaya gireceği söyleniyor.
Dolayısıyla Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 29 Ekim’de yapacağı ABD ziyareti ve Başkan Obama ile yapacağı görüşmeler bence çok kritik bir öneme sahip olacak. Çünkü şimdiye kadar yapılanlar ve bundan sonra birlikte yapılacaklar masaya yatırılacak...
Bu ziyaretin önemini artıran bir başka unsur da Başbakan’ın hemen bu gezi öncesi yapacağı İran ziyareti olacak. Bakalım orada neler konuşulacak?
Türkiye ile İran arasında aslında bir süredir iyi ilişkiler geliştiriliyor ama son dönemde iyice artması dikkat çekiyor. İran’ın hedefi aslında açık; Türkiye’yi kullanarak tam ve kapsamlı bir ambargodan kurtulmak istiyor. Türkiye kanalıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde yapılacak kendisiyle ilgili müzakereleri bir anlamda yönlendirmek istiyor. Tabi ki ekonomik olarak da Türkiye üzerinden uluslararası bazı ihtiyaçlarını gidermek, finansman ve bazı teknik malzemelerin teminini de bu yolla karşılamak isteyecektir. Kimse, bulunduğu şartlar içinde Türkiye’yi bu şekilde kullanmak amacı nedeniyle,
İran’ı suçlayamaz.
Uzun süredir İran’la Türkiye arasında işbirliği görüşmeleri yapıldığını, saptanan bazı işbirliği alanlarında yavaş da olsa adımlar atılmaya çalışıldığını biliyoruz. İşte Başbakan Erdoğan’ın ziyaretinde bu işbirliği alanlarının konuşulmasını, yeni anlaşmalar yapılmasını bekliyoruz.
Daha önce enerji alanında işbirliğinin yanında, gemi yapımıyla, demiryollarınınrehabilitasyonu ile ilgili işbirliği imkanlarının arandığını duyuyorduk. Hatta nükleer enerjide işbirliği ile bankacılık alanında işbirliğinin bile konuşulduğu söyleniyordu.
Böylesine bir küresel iklimde, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu kadar kritik öneme sahip alanlarda işbirliğini gündeme getirmesi zor ama yine de belli olmaz...
TÜRKİYE’NİN ÇIKARI
Bu işbirliğine Türkiye’nin bir süredir yürüttüğü, Ahmet Davutoğlu’nun Bakanlığı ile hız kazanan açılımlar süreci ile birlikte bakmak gerekiyor. Dışişleri Bakanlığı bürokrasisi de, gördüğüm kadarıyla, 1960’larda kesilen Doğu ile yakın işbirliğinin yeniden geliştirilip, diplomaside seçeneklerin artırılması ve bu yolla uluslararası etkinliğin artırılmasından memnun ve bunun için mevcut iktidara destek veriyor. Hem son politikalarda, hem bu politikalara bürokrasi, bir yanıyla da devlet desteğinde sorunlar ve belirsizlikler var ama...
Bu siyasi amaçların yanısıra Türkiye’nin bu ilişkiden ekonomik beklentileri de var. Örneğin AB’ye enerji köprüsü olmak için İran doğalgazı için hem transit geçiş, hem de ortak yatırımlar kanalıyla işbirliğinin Türkiye’ye katkısı açık. Türkiye’nin İran kanalıyla Türkmenistan ve İç Asya’yla bağlantı kurma isteği de hep bilinir...
Ancak sorulması gereken soru; uluslararası camianın İran’la ilgili düşünceleri tasarrufları bu aşamada iken, üstüne üstlük gereksiz biçimde İsrail ile kapışıldığı bir dönemde, bu ilişkilerin getireceği yararlar kadar vereceği zararlar da acaba düşünülüyor mu?
Uzun zamandır petrol taşımacılığı ile bildiğimiz, iktidara yakın bir Türk şirketinin, İran Yönetimine yakın bir aracı şirket kanalıyla İran’da doğalgaz yatırımı yapma, boru hattı kurma planı olduğu ve AB’ye çok yüklü bir satış planladığı, kulislerde yoğun olarak konuşuluyor. Hem de devlet adına İran’da doğalgaz çıkarmak için ön anlaşmalar tamamlanıp adım atılmadığı ortamda...
Bu tür söylentiler, insanın aklına, “Acaba bu işler gerçekten uluslararası çıkarlar için mi yoksa kişisel ve şirketsel çıkarlar için mi bu ortamda gündeme getiriliyor da ülkenin geleceği riske atılıyor” sorularını da getirmiyor değil...
Paylaş