SİZE Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın bir açıklamasından bazı bölümler aktarıyorum:
“Sayın Başbakanımızın talimatlarıyla dünyada yaşanan gelişmeler doğrultusunda, ülkemizin finans ile reel sektörünün ve vatandaşlarımızın yaşayabileceği muhtemel etkileri dikkate alarak kamuoyunda sicil affı bilenen yasal düzenleme TBMM Genel kurulunda milletvekillerimizin değerli katkılarıyla bugün kabul edildi. Kabul edilen bu düzenleme ile vatandaşlarımızın, esnaf ve sanatkarlar ile her türlü işletmenin nakdi ve gayri nakdi kredileri, karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş senet, kredi kartlarına ilişkin kayıtları, ilgili borcun bugüne kadar ödenmiş olması ya da yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 6 ay içerisinde ödenmesi veya banka ve özel finans kurumlarınca yeniden yapılandırılması halinde, borcunun tamamının ödenmesinin ardından bu kanun kapsamında silinecektir. Merkez Bankası ve bankalar ile özel finans kurumlarınca kayıtların silinmesinden sonra, yapılacak kredilendirme, çek karnesi ve diğer bankacılık işlemlerinde silinmiş kayıtlar dikkate alınmayacaktır.” Bu konuşma 23 Ocak 2009 tarihinde, o zaman Sanayi ve Ticaret Bakanı olan Zafer Çağlayan tarafından yapıldı. Çağlayan şimdi dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı ve önceki gün yine sicil affı çıkarılması gerektiğini söyledi. 2009 Ocak sonunda çıkmış, 6 ay geçerlilik süresi konulduğunda 2009 Temmuz ayında süresi bitmiş. Şimdi 2010 Kasım ayındayız. Kapsamı giderek genişleyen af kapsamına belli ki yine sicil affı da eklenmeye çalışılıyor. Yani aradan 1.5 yıl geçmeden, 7 yıl içinde üçüncü sicil affı planlanıyor... Bu tabloyu görünce insanın aklına “O zaman niye sicil tutuluyor ki; sürekli af gelecekse sicil kaydı tutup ona göre hareket etmenin ne sebebi olabilir” sorusu geliyor, değil mi? Bakan açıklamasında kredilendirme, çek karnesi verilmesi ve diğer bankacılık işlemlerinde silinmiş kayıtların dikkate alınmayacağını söylemiş. Büyük ihtimal yine söylenecek... KAMU BANKALARI ZARAR GÖRÜR Peki, Bakan bunu söylüyor da uygulamadaki durum ne? 2003 ve 2009’da çıkan sicil afları özel bankaları pek etkilemiyor. Özel bankalar af da çıkarılsa, yine müşterisinin geçmiş performansına, kredileri zamanında ödeyip ödemediğine yani sicillerine bakmaya devam ediyorlar. Müşterisi iyi de dönemsel tıkanıklığı varsa, zaten banka sicilini bozmadan bu işletmenin kredisini yeniden yapılandırıyor, yani gerekli kolaylığı zaten sağlıyor. Ama af da getirilse sicile bakıp, yine kendi bildiğini okuyor. Sicil kaydı önemli çünkü bu bankacılığın belleği ve belleğini bile bile silip, kendisini zor durumda bırakamaz. Yasal olarak baktığınızda da bankaların istediğine kredi vermesinden doğal bir şey olamaz. Çünkü özel kişi ve kurumlar arasındaki bir sözleşmedir bu ve devlet buna karışamaz. Çağlayan dahil, Kabine çok sayıda tüccar ve sanayici var. Acaba bu bakanlar, işletmelerinden mal alıp bedelini zamanında ödemeyen, borçlarının üstüne yatan kişi ya da işletmelere yeniden mal verirler mi? Bakanlara kimse gelip de, “sen bu adama neden mal vermiyorsun” diye sorabilir mi? Aynen bankaların durumu da böyle; istediklerine kredi verirler. Ayrıca bankalar aptal mı ki; para kazanacakları, belirlenen faiz üzerinden kredi alıp da geri ödeyecek kimselere, neden kredi vermesinler? Böyle bir ticari mantık olabilir mi? Banka yönetimleri iyi ki akıllı davranmaya devam edip, sicil affı olsa da sicillere bakarak karar vermeye devam ediyorlar. Aksi takdirde bankacılık bu kadar sağlam olur muydu? Sürekli sicil affının, sürekli vergi affının yeni aflar doğurduğu açık. Sürekli af çıkaran Hükümetler ekonomiye ve halka, iyilik değil kötülük yapıyor. Ülkenin geleceğini tehlikeye atıyorlar. Sürekli af çıkacağını bilen neden vergisini, kredisini zamanında ödesin, öyle ya... Bu af kesin bir seçim yatırım. Bu sicil affından sadece, normalde kredi alamayan ama siyasi kanalla kamu bankalarına başvurup talepte bulunacakların önündeki yasal kısıt kalkmış olur. Kamu bankası yönetimleri de istemez ama direnme güçleri de böylece ellerinden alınmış olur. Geçmişte kamu bankalarına yıkılan yüklerin başımıza açtığı işleri de gördük ama...