Paylaş
Piyasalarda son veriler üzerine yılsonu büyüme rakamı için yapılan tahminler yükseltilmeye başladı. Daha önce, küresel ekonomideki belirsizliğin de etkisiyle yüzde 5 civarın a çekilen 2010 yılı büyüme oranına ilişkin tahminler son iki gündür yüzde 7’ye, hatta daha üzerine bile çıkmaya başladı.
Aynı şekilde işsizlik oranlarında da beklenenin üzerinde bir gerileme yaşanıyor. Dün açıklanan veriler işsizlik oranının yüzde 10.5’e düştüğünü göster di. Bir başka deyişle, işsizlik oranının, Başbakanın epeyce yankı uyandıran “İşsizlik oranı yeniden yüzde 10’a düşecek” sözleri doğrultusunda, aşağı doğru gelmeye devam ettiğini görüyoruz...
Büyümenin ardından dün Merkez Bankası tarafından yapılan açıklamada, ödemeler dengesindeki açığın, beklentilerin üzerinde geldiğini gördük. Yani büyüme oranları gibi cari açık da beklentilerin üzerinde gelmeye devam ediyor.
Dün açıklanan ödemeler dengesi tablosuna göre cari işlemler açığı hızla yükselmeye devam ederken, cari açığın sıcak para denilen kısa vadeli sermaye ile finanse edilen kısmının da yüksel diğini gözlemledik.
Geçen yılın Temmuz ayında sadece 471 milyon dolar olan cari işlemler açığı, bu yıl Temmuz ayında, 3 milyar dolar olan piyasa beklentilerinin üzerinde, 3 milyar 438 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu rakamla birlikte bu yılın ilk 7 ayındaki açık geçen yıla kıyasla yüzde 208,5 artarak 24 milyar dolar düzeyine yükseldi. Geriye doğru hesaplanan 12 aylık toplam cari açık ise 27,4 milyar dolardan, 2010 Temmuz sonu itibariyle 30,3 milyar dolara çıktı.
CARİ AÇIĞIN YÜZDE 90’I SICAK PARA
Cari açığın finansmanında ise bu yıl doğrudan yatırımların payının azaldığı, sıcak para denilen kısa vadeli sermaye hareketlerinin payının ise bir hayli yükseldiğini izledik. Portföy yatırımları, yabancıların bono ve tahvil alımlarına ek olarak mevduat girişleriyle de artmaya devam etti.
Banka analizlerinde sıcak paranın cari açığa oranı yüzde 89 olarak yeralıyor. Bu oranın son 5 yılın en yüksek rakamı olduğuna da dikkat çekiliyor.
Kısacası tablo açık; Türkiye küresel ekonominin kendine sunduğu fırsat doğrultusunda, hızla kısa vadeli sermayeyi çekmeye devam ediyor ve bu sermaye ile büyüme oranlarındaki artışı da körüklüyor. Çünkü gelişmiş ülkelerde devam eden bol likidite, ucuz faiz politikaları nedeniyle bizim gibi gelişmekte olan ülkelere döviz girişi fazla, döviz fiyatı düşük ve ucuz ithalat imkanı mevcut...
Büyüme rakamları zaten içtalebin canlılığını koruduğunu, dış talebin büyümeye katkısının ise azaldığını önceki gün açıkca ortaya koydu.
Türkiye daha önce de yaşadığı, neredeyse tümü sonunda bir kaza ile biten, “sıcak para ile yüksek büyüme” dönemlerinden birini daha yaşıyor. Bu duruma eskiden “saadet zinciri” denilirdi, sonunda da bu zincir kırılırdı...
Peki, bu ilelebet sürecek bir denge mi derseniz, kesinlikle sürmez...
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan “artık mali kural konuşmayalım” diyerek, Başbakana biat ettiğini göstermek istese de, mali kural bu kırılmayı önleyebilecek, daha doğrusu dengeli büyümeyi temin edebilecek, çok önemli bir kısıt idi.
Geçmişte saadet zincirleri hep, seçim ekonomileri ve mali disiplindeki bozulmalar sonucunda kırılmıştı...
Paylaş