Piyasa enflasyon rakamını olumlu görmeye çalışacak

BUGÜN açıklanacak olan haziran ayı enflasyon rakamları, birçok açıdan önem kazandı. Bununla birlikte, tabi temmuz ayı enflasyon rakamları da...

Her şeyden önce 2006’nın ilk çeyreğinde beklenenin üzerinde gerçekleşen büyümeye bakıldığında, çok canlı talep gözüküyordu. Yani belki de daha önce inilen faiz düzeyleri de biraz aşağıda kalmıştı. Şimdi alınan tedbirlerle talebin kısılması bekleniyor. Daha doğrusu ilk çeyrekte iç talep canlı, dış talepte sıkıntı varken, bundan sonra tersi bir trendin yaşanması bekleniyor.

İşte haziran ayı enflasyon verileri, iç talepte ne kadarlık bir fren etkisi yaratıldığını ortaya çıkaracak. Bir tek haziran ayı rakamlarından, bu trend kendini tümüyle belli etmez ama, haziran ayı enflasyonu bu konuda önemli bir işaret vermiş olacak.

Haziran ayı enflasyon rakamlarının bize göstereceği bir başka unsur da, kurların enflasyona ne kadar katkı yaptığı olacak. Şimdiye kadar geçirgenliğin azaldığı söyleniyordu ama haziran ayı rakamı bu geçirgenliğin ne kadar olduğu konusunda yeni, ciddi bir gösterge olacak. Bu konuda tabii ki, istikrarlı dönemdeki kur geçirgenliği ile dalgalı dönemde geçirgenliğin aynı olmayacağını da hesaba katmak gerekecek.

Enflasyon rakamlarından önce açıklanan, dolayısıyla birlikte değerlendirilmesi gereken bir başka veri de dış ticaret rakamları oldu. Gerçi Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verileri ile İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamları arasında artık ciddi farklar görüyoruz ama açıklanan ilk veriler, "ihracatta büyük artış" diye lanse edildi. Yani ihracatçılar, "Biz demiştik; bakın kurlar arttı ihracat da arttı" demeye getirdiler. Ama herkes biliyor ki; ihracatla birlikte ithalatta da patlama var. Yani, Türkiye’nin ihracat yapısı kurla düzelmez. Daha açığı; yaşadığımız yüksek dalgalanmada çok önemli payı olan, kırılganlık kaynağı yüksek cari açık, kurların artmasıyla düzelmez. Aksine kurlar arttıkça belki ihracatın arttığı görürüz ama aynı zamanda, belki de daha fazla, dış ticaret açığının ve cari açığın da arttığını görürüz. Bizce önümüzdeki dönem böyle bir trend sürpriz olmamalı.

IMF’NİN TAVRI NETLEŞİR

Peki, bugün açıklanacak rakam piyasalar tarafından nasıl karşılanır?

Her şeyden önce şunu söyleyelim ki; piyasa bu dalgalı dönemden bunalmış durumda. Cuma günü FED’in de açıklamasıyla piyasalar rahatladı ve tüm aktörlere bir rehavet çöktü. Dolayısıyla yine "mümkün olduğunca iyi haberi satın alma" yoluna gidecekler. Biz, aylık yüzde 1.5 hatta 2’lik bir rakamın piyasada fazla bir panik yaratmayacağını düşünüyoruz. 2’nin üzerine çıktığı takdirde, biraz telaş olabilir. O da daha çok, dış kaynaklı yeni bir fon çıkışı gerçekleşirse yaşanır. Yoksa piyasalar, artık fazla gerilmek istemedikleri için, aslında bu rakamın kötü olmadığı, faiz artırımı gerekmediği konusunda çeşitli bahaneler bulacaklardır.

Piyasa enflasyonla birlikte, bu hafta yapılacak Hazine ihaleleriyle de yakından ilgili. Hazine, bankaların dediğini yaptı ve onların istediği kağıtları çıkardı. Şimdi bir de faizleri yüksek tutarsa, piyasalar "yeniden kar ediyoruz" diye, daha da moral bulacaklardır.

Bizce bu hafta artık, 3. ve 4. gözden geçirmeler için IMF’nin de tavrı netleşmeye başlar. IMF ile yeniden denge oluşturabilecek rakamların, buna göre artı bir revizyona gerek duyulup duyulmayacağının artık belirginleşmesi gerekiyor. Aksi takdirde, IMF İcra Direktörleri Kurulu yaz tatiline çıkmadan önce bu gözden geçirmelerin tamamlanması mümkün olamayacak.

Bu ayın ortasına kadar 3. ve 4. gözden geçirmeler tamamlanamazsa, işte o zaman özellikle dış piyasa kaynaklı, yeni hareketler görülmeye başlayabilir.

Bu haftanın, bu ayın ve ağustos ayının piyasalar açısından rahat geçmesi, bütün bir yıl bu olumlu seyrin devam edeceği anlamına gelmiyor, tabii ki... Hükümet korktuğu için, şimdi siyasi havayı da yumuşatmaya çalışıyor ama Türkiye’nin diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla artı riskleri olduğu gerçeği, maalesef değişmiş değil.

Yani sadece gelişmiş ülke faiz kararları değil, iç dinamikler de hálá yeni dalgalanmalara gebe.
Yazarın Tüm Yazıları