MERKEZ Bankası, aylık rutin Para Politikası Kurulu toplantısını bugün gerçekleştiriyor. Bu toplantı tam da dünyadaki dalgalanma, küresel likiditedeki radikal değişiklik tartışmalarının ortasına denk gelmiş durumda.
Dışarıya bakacak olursak, Japonya, ABD ve Avrupa merkez bankalarına kıyasla, bizim merkez bankamızın işi çok daha kolay görünüyor. En azından şimdilik daha kolay diyebiliriz.
Çünkü, TC Merkez Bankası son oylarda temkinli tutum takınmış, çizilen pembe tablolara, Hükümetten hatta piyasalardan gelen "artık faiz indirmesi lazım" seslerine rağmen, temkinli tutumunu sürdürüp, faizleri uzun süredir sabit tutma yolunu tercih etmişti.
İşte bu nedenle bugün TC Merkez Bankası karar verirken, diğer merkez bankalarına kıyasla çok daha rahat görünüyor. Çok büyük ihtimalle Kurul, faizleri değiştirmeme kararı verecek.
Şimdilik rahat, çünkü bu küresel likiditedeki dalganın ne kadar süreceği, boyutlarının nereye varacağı henüz bilinmiyor. Eğer bu dalga, süresi ve boyutları büyüyerek devam ederse, o zaman daha geçen ayki yoğun beklentilerin tersine, faiz artırmak zorunda bile kalabilir.
O zaman, yani bundan birkaç ay sonra, bu dalganın devamı halinde, TC Merkez Bankası’nın vereceği karar, diğer merkez bankalarına kıyasla, bu kez çok daha zor bir karar olur.
Çünkü, nisan ortası ile mayıs ortası arasında Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecek, daha sonra da genel seçim havasına girilecek. Yani TC Merkez Bankası teknik olarak faiz artırmak zorunda kalabilir ve bu aşamada Hükümetle yine ters düşebilir.
Ancak Merkez Bankası’nın bu takdirde kararını zorlaştıracak en önemli unsurun "kimin Cumhurbaşkanı adayı olacağı"na bağlı olduğunu unutmayalım. Başbakan Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığına çıkmaktan vazgeçer, herkesin üzerinde mutabık kalacağı bir kişiyi bu makama önerirse, o zaman piyasalar çok rahatlayacaktır. Yani dışardaki dalga devam etse, dalga boyu büyüse bile, Türk ekonomisinin ve piyasaların küresel dalgadan etkilenmesi, ancak dış dünyadaki kadar olur.
Buna karşılık korkulan olur bir cumhurbaşkanlığı tartışması başlarsa ve dalga boyutu büyür, süresi uzarsa, o zaman Türk ekonomisinin herkesten, tüm gelişmekte olan ülkelerden çok daha fazla olumsuz etkileneceğini söylemek için ise, kahin olmaya gerek yok.
SAKİNLEŞMESİ ZAMAN ALACAK GİBİ
Dalganın boyutlarının genişleyerek bir süre daha devam edeceği konusunda, hem iç hem de dış piyasalarda bir görüş birliği olduğunu görüyoruz Yani büyük ihtimalle, Cumhurbaşkanlığı süreci dışardaki küresel dalganın devam edeceği bir döneme denk gelebilir. İşte bu nedenle, bu fikir yürütmelerin şimdiden yapılması gerektiğine inanıyoruz.
Piyasa uzmanlarına baktığımızda, önceki gün dışarıda, dün de bizim piyasalarda başlayan harekete "ikinci dalga satış" denildiğini görüyoruz. Bu hareketin ABD’den kaynaklandığı, riskli konut kredilerindeki bozulmadan kaynaklandığını görüyoruz. İşte bu nedenle hareketin Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde, özellikle de hisse senetleri piyasalarında ciddi bozulmalara neden olabileceği konuşuluyor.
Bizce bazı uzmanların, "bu hareket daha büyük bir hareketin başlangıcı" görüşüne katılmak için, henüz erken. Ancak bu, büyük bir hareketin başlamayacağı anlamına da gelmiyor. Ancak biraz daha beklenmesi gerektiğini, özellikle carry-trade’in hala cazip olduğunu söyleyenlere, yani piyasaların dengelenebileceğini söyleyenlere de kulak verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
O nedenle dünyadaki dalgaya bağlı olarak birkaç hafta içerisinde Türkiye’de de piyasaların durulabileceğini söyleyenlerin sayısı, hálá bir hayli fazla. Ancak bu tahminler birer temenni olarak mı kalacak, bunu daha sonra görme imkanımız olacak.
İçeride, geçen dalganın da moraliyle, piyasaların daha sakin olduğunu, henüz bir panik ortamının oluşmadığını, rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bizce piyasaların gözü bir yandan ABD’den gelecek verilere çevrilmişken, bir yandan da Cumhurbaşkanlığı tartışmalarında olacak. Siyasetin piyasalara etkisi çok büyük olacak.