Paylaş
Siyasi çatışmaya rağmen ekonomide işbirliği oluşumu birbiriyle çelişiyor ama demek ki istenince oluyor.
Bu işbirliğinde elbette Vali Cahit Kıraç ile Büyükşehir belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun kentin çıkarları için bir araya gelmesinin, özel sektör temsilcilerinin bu uzlaşmaya katılmalarının, yani kişilerin rolü büyük. Bu işbirliğinin oluşumunda İzmir’in EXPO adaylığının uygun bir zemin hazırladığını söylemek gerek. EXPO için oluşmaya başlayan işbirliğinin, kentin tüm ortak menfaat alanları için sürdürülüyor olması ise bence, bundan sonraki yöneticilerin de artık değiştirmekten çekinecekleri işbirliği ortamının kurumsallaşması açısından, yani ilerisi için önemli olacak.
Bu işbirliği ortamının oluşmasında bence en önemli rollerden biri İzmir kalkınma Ajansı (İZKA) ya ait. Kalkınma ajansları, yıllardır konuştuğumuz, sonunda AB’nin zorlamasıyla, AB kaynaklarının kullanımı için hayata geçirilen bir model. Bence bu modelin sadece kentin ya da bölgenin ihtiyacı olan kalkınma projelerine destek vermenin ötesinde, kent ya da bölgenin karar alıcılarını bir araya getirip, ortak menfaatler için gereken uzlaşma ve işbirliği zeminini hazırlamak açısından çok önemli bir rol oynayabileceğini, İzmir örneğinde çok iyi görüyoruz.
Kalkınma Ajanslarında Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı Vali yapıyor ama Belediye Başkanları ile yerel oda ve borsa temsilcilerinin de yönetimde bulunmaları, zaten bu işbirliğinin oluşturulması için uygun koşulları hazırlıyor. Ancak kişiler bu noktada da öne çıkıyor ve eğer istenilmezse, bölge ye da kentin ortak çıkarları bir yana bırakılıp, çekişmelerin sürdürüldüğü bu nedenle de proje ve iş üretilemediğine şahit oluyoruz. Bu nedenle İZKA, diğer kalkınma ajanslarına, neler yapabileceğini göstermesi açısından, güzel bir örnek oluşturuyor.
Tabi ki Kalkınma Ajanslarının tüm işlerini götüren Genel sekreterlerin nitelikleri ile oluşturulacak kadronun uyumlu çalışıp çalışmadığı da başarıda çok önemli bir unsur haline geliyor. Bu nedenle İZKA Genel Sekreteri Dr. Ergüder Can ve genç ekibinin kıymetini İzmir’in bilmesi gerekiyor. Arkada durarak, şişkin egoları ortak noktaya getirip ortak bir zeminde işbirliğini sağlamak, hele ki bunu İzmir gibi bir kentte yapabilmek, bence önemli bir yöneticilik başarısı.
TÜRKİYE’NİN NAZAR BONCUĞU
EXPO için oluşturulan işbirliği, önceki gün açıklanan İzmir’in yeni görsel kimliği için oluşturulan logo ve “öncülerin şehri” sloganı ile meyve vermeye başladığını ispatladı. İZKA’nın yürüttüğü proje kapsamında nazar boncuklu bir logo benimsenmiş. Projeyi yürüten tasarımcı Emrah Yücel ve ekibi İzmir’in neden öncülerin şehri olduğunu, Hasan Tahsin örneğindeki gibi tarihten örneklerle açıkladılar ve bir anlamda nazar boncuğunu İzmir’in üstlenmesi gerektiğini, kentin bunu hak ettiğini söylediler.
Sunuş konuşmasında bunun üzerinde fazla durmadı ama Emrah Yücel toplantı sonrası yaptığımız sohbette, “Aslında İzmir başka bir açıdan bakıldığında da, zaten Türkiye’nin nazar boncuğu” tanımlamasını yaptı ve bu unsurun da logo seçimlerinde etkili olduğunu söyledi.
Gerçekten de özellikle Cumhuriyet değerleri, ülkenin Batı’ya dönük yüzü ve özgürlüklerin yaşanması açılarından Türkiye’de simge haline gelmiş olması İzmir’in avantajı ve bu avantajını iyi kullanması gerektiği de açık. Belli ki siyasi uzlaşma ortamını bozmamak için resmi sunuş konuşmasında işin bu yönüne fazla değinilmemiş ama özellikle İzmirlilerin logoyu benimsemeleri açısından, bu unsurun üzerinde durulması yerinde olabilir.
Elbette, logo ve slogan için başta İzmirliler olmak üzere bir çok itiraz gelecek, tartışmalar yaşanacak ancak bence böyle bir ortak ürün çıkarabilmek bile başarı. Umarım, İzmir’in ve ülkenin kazanacağı açık olan bu işbirliği ortamı, güçlendirilerek sürdürülür.
Paylaş