Paylaş
Artık AB’den Türkiye’ye karşı sesler iyice yükselmeye başladı. AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri, Türkiye’nin entegrasyondan yana Stefan Füle bile, Hükümetin yaptıklarının kabul edilemez olduğunu açıkça söylemeye başladı.
Gün geçmiyor ki; AB’den “Türkiye’deki ifade özgürlüğünü sınırlayan kararlar”a “yolsuzlukla mücadele yapılmadığına” ilişkin eleştiri gelmesin.
“Türkiye’de büro kurup vergi versinler” ve “Başka ülkelerin mahkeme kararını uyguluyorlar bizimkini uygulamıyorlar” bahanesiyle yasaklanan Twitter’a karşı, tüm Bakanlar ve bakanlıkta gözü olanların mücadelesi dikkat çekiyor. Twitter yetkilileri dün Ankara’ya geldi ve ilgililerle görüştü. Bu görüşmeleri “aslında biz yasaklayıcı değiliz” anlamına gelecek sözlerle kamuoyuna yansıtacaklar ve önce sessiz kalacak Twitter yetkilileri, yanlış açıklamalar yapılırsa işin gerçeğini kendi açısından anlatma yolunu seçecek. Ama şimdiye kadar ki örnekler nedeniyle, mahkeme kararlarına karşı bir güvensizlik olduğu ortada iken kimse Twitter’ın Hükümetin tüm isteklerini yerine getirmesini beklememeli.
Hükümetin Twitter ve Youtube’a koyduğu yasakların nedeni konusunda AB’nin çok net olduğu görülüyor. AB’nin temel prensiplerinden olan ifade özgürlüğüne karşı olduğu kabul edilen bu yasaklar sürerse AB ile iyi ilişki sürdürülemez.
Tüm bunları sadece siyasi bir gelişme ya da ifade özgürlüğü gibi görmek bence çok yanlış olur. Bu durumun ekonomiye olumsuz etkisi sanılandan büyük olacaktır. En azından uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin AB ile ilişkileri koparsa bunu hemen not indirimine de yansıtacaklardır.
Özetle; zaten demokrasi konusunda eksikler varken, varolanın bile geriye götürülmesi, Türkiye’nin Batı ile ilişkileri açısından çok büyük handikap. Şu gerçeği yine gözardı ediyoruz; Türkiye büyümesi için dış kaynağa ihtiyaç duyan bir ülke. Büyüme ve işsizliğin azaltılması için batı’dan gelen sermayeye ihtiyaç var. Sadece Batı değil, karar için Batı’ya bakan Ortadoğu sermayesi için de aynı şey geçerli. İşte bu gerçek ortada iken AB ile ilişkileri koparma lüksümüz yok.
DIŞ BORÇ RAKAMLARI KORKUTUCU
Böyle bir lüksümüz olmadığını görmek için fazla yoruma bile ihtiyaç yok; Türkiye’nin dış borç rakamlarına bakmak yeterli.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faiz Öztrak son ekonomi raporunu dış borca ayırmış. Rapora göre 2013’te yıllık dış borç artışı 50 milyar dolarla Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı, son 5 yılda kişi başına dış borçtaki artış gelirdeki artışın 3.4 katına ulaştı. Türkiye’nin brüt dış borç stoku 2013 yıl sonunda 388,2 milyar dolara çıktığı, dış borcun GSYH’ya oranının da 4 puandan fazla artışla, 10 yıl önceki seviyesi olan yüzde 47,3’e çıktığı belirtildi.
Raporda AKP’nin göreve geldiği 2002 yılı ile 2013 yılı arasında nüfusa 10 milyon kişi eklenmesine rağmen, kişi başına dış borç rakamının bu dönemde 3 bin 141 dolar arttığının altı çiziliyor. 2002’de 1.963 dolar olan kişi başına düşen dış borç, 2013 yılında 5 bin 105 dolara ulaşmış. Son 5 yılda kişi başına gelir 338 dolar, kişi başına düşen dış borç ise 1.148 dolar artmış gözüküyor. Rakamlara göre son 5 yılda kişi başına düşen dış borçtaki artış, gelirdeki artışı 3,4’e katladı.
Kısa vadeli yani 1 yıl içinde ödenmesi gereken dış borç ise toplam 388 milyar dolar olan dış borç stoğunun üçte birini aştı.
Bu tablo yabancı sermayeye ihtiyacın sürdüğünü, AB ile ilişkileri koparma dahil sorun çıkaracak davranışların ekonomiyi ne hale getireceğini, açıkca gösteriyor.
Paylaş