Kurlardaki yüksek oranlı artış her açıdan tehdit oluştururken, kurlarda bir dengelenme yaşanmadan enflasyondaki artışın durulmayacağı artık anlaşılıyor. Bu arada OVP açıklanmadan önce akaryakıt vergilerinde eskiye dönüleceği beklentisi de, bundan sonraki enflasyon beklentilerini yükseltiyor.
Piyasaların geçen hafta en fazla etkilendiği konu ABD ile yaşanan gerilimdi. Böyle bir ortamda enflasyonun beklenenden düşük gelmesi piyasalarda bir düzelme yaratmadı. ABD ile gerilimin sürmesinin tabi ki çok büyük etkisi var ama düşük gelmesine rağmen enflasyondaki artış trendinin süreceği beklentisi de düzelmeyi engelleyen unsur oldu.
Piyasalarda Temmuz ayı tüketici fiyat artışı beklentisi yüzde 0.9 idi ama gerçekleşme yüzde 0.55 olarak gerçekleşti. Buna karşılık çekirdek enflasyondaki artışın yüzde 15.1’e, yıllık üretici fiyat artışlarının ise yüzde 25’e çıktığı görüldü. Tüm bu göstergeler enflasyonun önümüzdeki dönem artmaya devam edeceğinin bir göstergesi olarak algılandı. Buna yüksek oranlı kur artışları da eklendiği için analistler yıl sonu için enflasyon tahminlerini değiştirmediler. Aksine; yıl sonu enflasyon tahminlerini yükseltme eğilimi daha baskın görüldü.
Temmuz ayı enflasyonunun tahminlerin altında gerçekleşmesinde asıl unsur olarak gıda fiyatları öne çıktı. Tahminler yüzde 2’lik artış yönündeyken, gıda fiyatlarında yüzde 0.4’lük düşüş görüldü. Aslında bu mevsimsel ortalamalara çok yakın bir orandı. Bu gerilemeye rağmen, yıllık gıda fiyatları artış oranı, baz etkisi nedeniyle, yüzde 19.4 iken Temmuz sonunda yüzde 19.9’a kadar çıktı. Ekmek fiyatlarına yapılacak zam gıda enflasyonunun çok etkileyecek.Çekirdek enflasyon da Temmuz ayında kurdaki geçişkenlik, maliyet faktörleri ile ikincil fiyat etkileri nedeniyle artmaya devam etti. Haziran sonunda yüzde 14.6 olan 12 aylık çekirdek enflasyon Temmuz sonunda yüzde 15.1’e çıktı. Kötüleşme genele yayılmış görünürken, buna en yüksek katkılar mobilya, lokanta -otel, konut ve giyim kalemlerinden geldi.
BEKLENTİ İYİLEŞMİYORPiyasa analistleri enflasyon üzerindeki birikimli kur etkisinin Eylül ayında 5 puanı geçebileceğini hesaplıyorlar. Buna ek olarak elektrik ve gaz fiyatlarına yapılan son zamların, tüketici enflasyonuna doğrudan 0.4 puan ilave yük getireceği hesaplanırken, üretici fiyatları üzerinden yıl sonuna kadar gelecek yük ise 0.5 puan olarak tahmin ediliyor.
Bazı analistler tarafından, üretici fiyatlarından tüketici fiyatlarına geçişin yüzde 30-35 seviyelerinde gerçekleşeceği ve bu etkinin 5 ayda maksimuma ulaşacağı hesaplanıyor. Bu nedenle, mevcut yüksek üretici fiyatlarının enflasyonu daha da artırıp maliyet yönünden etki yapması bekleniyor.
Bu arada akaryakıt fiyatlarındaki ÖTV düzenlemesinin piyasaların yakın izlemesinde olduğu görülüyor. Artan kur ve petrol fiyatlarına rağmen, seçim öncesi geçilen sistemle, maliyet artışlarının fiyata yansıtılmaması uygulamasına Hükümetin daha ne kadar dayanacağı merak ediliyor. OVP öncesinde eski sisteme geçilip, bunun akaryakıtta yüklü artışlara neden olabileceği beklentisi yüksek görülüyor. Akaryakıt vergilerinde eski sisteme dönülmesi halinde bunun enflasyonda ciddi artışlara neden olması kaçınılmaz hale gelecek. Bu arada açıklanan 100 günlük planın piyasalar ve enflasyonla mücadele açısından olumlu algılanmadığı aksine mali disiplin kaygısı nedeniyle tedirginliği büyüttüğü de açık.
‘Yükselmesinden endişe ediliyor’ diyoruz, çünkü iş dünyasından kur seviyesi ile ilgili ciddi açıklamalar gelmeye başladı. MÜSİAD yaptığı açıklama ile dolar kurunun normal seviyesinin 4.30 TL olduğunu belirtirken, Ankara Sanayi Odası Başkanı reel sektörün durumuyla ilgili oldukça karamsar bir tablo ortaya koymuş. Şimdiye kadar çeşitli uyarılara rağmen bu konuda ses çıkarmayan iş dünyasının, artık inşaat sektörüne yapılan yatırımların aşırılığından yakınmaları da ilginç olmuş.
Bu tür açıklamalar ardından iş dünyasının hükümetten yeni taleplerde bulunmasına, daha önce sıkça şahit olduk. O nedenle yakında tüm kesimlerin ekonomi yönetiminin kapısında talep kuyruğuna girdiklerini, mali disiplini bozacak isteklerde bulunduklarını görürsek şaşırmayalım.
TL için zor bir hafta daha olacak çünkü dışarıdan, başta FED toplantısı olmak üzere, gelecek haberlere içeride cuma günü açıklanacak olan temmuz ayı enflasyon rakamları eklenecek. Bu hafta gelecek haberlerin piyasalar tarafından daha çok “TL’de erimeyi artırması muhtemel unsurlar” olarak algılandığını görüyoruz. Belki de bu nedenle dün kurlar yeniden yukarı çıkmaya başladı..
Piyasalarda birkaç gündür ABD tedirginliği olduğunu söylemek gerekiyor. Özellikle ABD Başkan Yardımcısı Pence’in sürekli olarak, tutuklu rahip olayıyla ilgili, Türkiye’ye yaptırımlardan söz etmesi sinirleri geren bir unsur oluyor. Bunun daha çok pazarlık ve iç siyasete dönük açıklamalar olduğunun konuşulması, bu gerginliğin fiyatlara yansımasını, şimdilik, engelliyor.
Piyasaları bu hafta etkileyecek unsurlardan biri bugün Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya tarafından açıklanacak yani Enflasyon Raporu olabilir. Başkanın “neden faiz artırılmadı” sorularına vereceği yanıtlar ve bundan sonrasına ilişkin vereceği mesajların rasyonelliğini piyasalar fiyatlayabilir.
ENFLASYON % 16’YI GEÇECEKYarın FED’in yapacağı toplantıdan faiz artış kararı beklenmiyor ama yapılacak açıklamalar, özellikle de bu yılki faiz artış sayısının 4’e çıkacağına dönük haberlerin, doların değer kazancına yol açması kaçınılmaz olacak. O nedenle iç piyasalar da FED toplantısını çok yakından izleyecek.
Bu hafta TL’nin değerini en çok etkileyecek haber ise Cuma günü açıklanacak olan temmuz ayı enflasyon verisi olacak. Piyasalardaki ilk anket sonuçlarına göre temmuz ayı TÜFE fiyat artışının yüzde 0.9 olması bekleniyor. Özellikle gıda fiyatlarındaki artışların devam etmesine dikkat çekilerek, bu rakamın üzerine çıkılabileceğini tahmin edenler de var.
0.9’luk temmuz rakamı gelirse, 12 aylık TÜFE fiyat artışı yüzde 16’yı geçmiş olacak. Başkan
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ekonominin dümenine geçtiği günden bu yana, belirli kısa vadeli amacına dönük olarak, bir beklenti yönetimi yürütüyor. Albayrak, çeşitli kesimlerle ayı ayrı toplantılar yapıp saatlerce bu kesimlerin taleplerini ve görüşlerini dinliyor, not alıyor, toplantıların sonunda genel bir toparlama yapıp, verilen mesajları aldığını karşı tarafa hissettiriyor. Albayrak her toplantı öncesi, “OVP hazırlanırken tüm kesimlerin görüşlerini alıp, ona göre ortak bir metin ortaya çıkarmak” amacı taşıdığını söylüyor. Başka bir açıdan bakıldığında, hem toplantıya katılan kesimlere hem de kamuoyuna, “OVP çıkana kadar bekleyin” mesajı verilmiş oluyor. Bununla birlikte toplantılara katılan kişi ve kesimler üzerinde, “Bizim taleplerimizi görüşlerimizi ciddiye alan bir ekonomi patronu var” algısı yaratıldığını, bunun da amaçlanan beklenti yönetimi açısından başarılı bir yöntem olduğunu da unutmayalım.
Piyasalar da bu toplantıları yakından izliyor, toplantıdan sızan bilgilere göre kendilerine yön belirlemeye çalışıyor. Sızıyor diyoruz, çünkü bunlar aslında kamuoyuna kapalı toplantılar ama içeriden izlenimler aktarılıyor, ayrıca Bakanın kendisi Twitter hesabından uygun gördüğü kısa mesajları veriyor.
Özetle; önceden belirlendiği açık olan bir beklenti yönetim planı ile karşı karşıyayız. Şimdiye kadar bu yönetimin başarılı olduğunu da söyleyebilir. Bu yolla “Bu kez yeni bir şeyler yapılacak” havası oluşturulduğu gibi, karamsar bir iklim içinde, olumsuz hareketleri önlemek adına bir zaman kazanıldığı da açık. Merkez Bankası’nın faiz artırmama kararına gelen piyasa tepkisinin, biraz da bu nedenle, yumuşak kaldığını bile söyleyebiliriz.
Bu arada Hazine ve Maliye Bakanı’nın hem şimdiye kadar dağınık konumdaki ekonomide tüm yetkileri kendisinde toplamış olması, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a daha önceki bakanlara kıyasla çok daha yakın olması nedeniyle, beklenti yönetiminin eskisinden daha etkili olduğu da açık.
2 AY SONRABu sayede ekonomi yönetiminin zaman kazandığı kesin. Ancak işin püf noktası da burada; kazanılan zaman sonunda, oluşturulan beklentiler karşılanamazsa o zaman hem değişik kesimlerin, hem piyasaların uğrayacağı hayal kırıklığı çok daha büyük olabilir. Dolayısıyla verilecek tepkinin dozu da çok daha büyüyecektir.
Kazanılan zaman ne kadar derseniz; Eylül ayının sonuna kadar olduğunu söyleyebiliriz. Bakan Albayrak açıklanacak OVP’de artık ekonomi politikasına netlik kazandırılmış olacağını söylüyor. OVP’nin en geç Eylül sonuna kadar tamamlanacağını kendisi belirtiyor.
Bu arada Bakan Albayrak OVP’nin adının da değiştirileceğini, daha uygun bir isim bulunacağını söylüyor. Bu da, plana verilecek yeni isimle beklentilerin bir basamak daha yükseltileceği anlamına geliyor.
Albayrak
Konuştuğumuz bankacılar piyasalardaki belirsizlik havasının sürdüğünü söylediler. Kimsenin bu kararı beklemediğini kaydeden bir bankacı, karara gelen tepkilerin beklentilerin altında olduğunu ama dikkat edilirse, “aşama aşama gelen dolar kuru basamağının artık 4.85 TL’lerde kaldığını” hatırlattı. Bu kurun yüksek olduğunu, artı olarak piyasadaki beklentide yönün yukarı olduğunu kaydeden aynı bankacı, kısacası ne olacağının bilinemediğini söyledi.
Şu anda piyasalarda “korumasız” bir pozisyonda kaldıklarını, yani herhangi bir “virüs” girmesi halinde bünyenin yeniden hasta olacağını kaydeden bankacı, virüsün de kötü bir haber olabileceğini söyledi. Yüksek gelecek bir enflasyon verisi, düşük çıkacak bir büyüme rakamı ya da ABD’deki beklentileri değiştirecek bir istihdam verisinin kur ve faizlerde yeniden hızlı bir yukarı trend başlatabileceğini kaydeden bankacı, “korumasız kalmak”tan kastının bu olduğunu belirtti.
Buna karşılık Merkez Bankası kararının açıklandığı gün dolar kurunun 4.90 TL’leri görmesi üzerine yerli yatırımcıdan döviz bozduran olduğunu, kurların geri gelişinde bunun etkisi olduğunu kaydeden bankacı, bu satışların daha önce verilen kur opsiyonlarının otomatik realize olmasından kaynaklanmış olabileceğini kaydetti.
Hem bankaların hem reel sektörün kendilerini kritik bir eşikte hissettiklerini, o nedenle faiz ve kurların artık aşağı gelmesini çok istediklerini, iyi haberi satın almaya hazır olduklarını kaydeden bankacı, Merkez Bankası’nın kararına gelen tepkinin yumuşamasının genelde bu nedene bağlanabileceğini söyledi.
TERCİH BÜYÜMEDEN YANA
Bu arada Merkez Bankası’nın neden hareketsiz kaldığı konusunda yapılan yorumlar çelişkili. Merkez çok açık söyleyemese bile, piyasalara “Büyüme çok daralıyor, ekonominin durma tehlikesi var, yaptığımız faiz artışlarının etkisini tam görelim, olmadı daha sonra artışlara devam ederiz” mesajı vermiş olabileceği yorumları yapılıyor. Bunun iyimser bir yorum olarak görüldüğünü, teknik olarak sert analizler yapıldığını da söylememiz gerekiyor.
Merkez’in bu kararından sonra, özellikle kur artışlarının devam etmesi nedeniyle enflasyonun artmasının kaçınılmazlığına değinen bazı analistler ise, şimdi yapılmayan faiz artışının ileride kur nedeniyle daha yüksek oranlarda yapılmak zorunda kalınabileceğini, bunun örneklerini yaşadığımızı söylüyorlar.
Merkez Bankası’nın olağan para politikası kurulu toplantısının 2 ay sonra yapılacak olması da tartışma konusu. Kimi analistler şimdi faiz artırmayan Merkez’in önümüzdeki iki ay içerisinde olağanüstü toplantı yapıp faiz artırmasının daha zor olacağını hatırlatıyorlar. Olağanüstü toplantı için önemli bir gelişme gerektiğini kaydeden analistler, bu gelişmenin ne olabileceği konusunda
Twitter hesabından paylaşımda bulunan Bakan Albayrak, bu gibi toplantıları düzenli hale getirerek her kesimden alacakları katkılar ile yol haritasını ortaya çıkaracaklarını bildirdi.
YENİ dönemde ekonomi yönetiminde şimdiye kadar şikayet konusu olan koordinasyon sorununun giderileceği artık kesin gibi gözüküyor. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın ekonomi yönetiminde diğer ilgili bakanlarla koordine içinde tek elden yönetimi yerine getireceği anlaşılıyor.
Berat Albayrak dün İstanbul’da bir grup akademisyen ekonomist ve köşe yazarıyla bir araya geldi. Daha önce belirttiği gibi ekonominin paydaşlarından görüş almaya devam edeceğini kaydeden Albayrak, bankacıları dinlediği gibi şimdi ekonomist ve akademisyenleri dinleyeceğini, salı günü işadamları ile bu toplantılara devam edeceğini söyledi. Bu toplantıların hazırlayacakları yol planı için hazırlık olduğunu, daha sonra da toplantılara devam edeceklerini söyledi.
Toplantının girişinde yeni döndüğü Arjantin’deki G20 toplantılarındaki izlenimlerini aktaran Albayrak, genel olarak ticaret savaşlarının kızışacağını gördüklerini, dünya ticaretinde önemli değişimler olduğunu, belirsiz bir dönem olacağını kaydetti. Kendisini “iyimser” olarak niteleyen Albayrak, son gelişmelerin dünya için iyi olmayacağını ama Türkiye için bir fırsat haline dönüştürülebileceğini, bunun için çalışacaklarını söyledi.
Daha sonra katılımcıların mevcut durum ve yapılması gerekenlerle ilgili kişisel görüşlerini dinleyen Albayrak, tüm konuşmaları not aldı. Şunu söylemem gerekir ki; bu toplantının bu kadar açıkça ve sakınmadan görüşlerin dile getirildiği bir platform olmasını beklemiyordum. Albayrak’ın tavırlarıyla böyle bir ortamın oluşmasını sağladığını söylemek mümkün.
AÇIKÇA KONUŞULDUPiyasadaki mevcut sıkıntılar, belirsizlikler ve yapılması gerekenlerle ilgili görüşler açıkça dile getirilirken, katılımcılar bozulan Türkiye algısından, bunun değiştirilmesi için ciddi adımlar atılması gerektiğinden söz ettiler. Bu kapsamda inşaat ve enerji sektörü başta olmak üzere bazı sektörlerde sorunların biriktiğinden, Fitch’in bankalarla ilgili son değerlendirmesinin haklı yönlerinden, tahsili gecikmiş alacak kaleminin büyümesinin beklendiğinden söz edildi. Yine büyüme ile enflasyon dengesinin kurulmasının zorluğundan, piyasaların buna ilişkin planı beklediğinden, kamudaki liyakat sorunundan, beşeri sermaye eksikliğinden, eğitim sisteminin zayıflığından, teşvik sisteminin yanlışlığının etkisiyle ihracata dayalı katma değeri yüksek ürün üretilemediğinden, yeni teknolojileri yakalamak gerektiğinden, yeni dönem için hazırlanacak planların bu unsurları içermesi gerektiğinden söz edildi.
TEŞVİKLE İLGİLİ YANLIŞLAR
Yarın faiz artışının birçok açıdan şart olduğunu belirten bankacılar, ancak bunun yeterli olmayacağını, önümüzdeki dönem ekonomi politikalarının bir an önce netlik kazanması gerektiğini de sözlerine ekliyorlar.
Mevcut ortamda faiz artış kararı bir çok açıdan şart görünüyor. Şartlardan ilki Merkez Bankası bağımsızlığı konusunda artan şüpheler ve faiz artışı olmadığı takdirde bu kanının kemikleşecek olması. Siyasetin Kurum kararları üzerinde baskısı olmadığını ispatlaması açısından Merkez Bankası yönetiminin faiz artışı kararı alması gerektiği düşünülüyor. Bunun tek başına Merkez Bankası bağımsızlığını ispatlamak için yeterli olamayacağı ama bir ön şart niteliği kazandığı görüşü piyasalarda hakim.
İkinci önemli neden ise enflasyon başta olmak üzere belirgin bir bozulma trendinin ortaya çıkması, bununla birlikte Hazine kağıtlarındaki ve piyasadaki faiz oranlarının yüzde 20’lere dayanmış olması. Merkez Bankası Nisan –Haziran döneminde yani üç ay içerisinde 5 puanlık faiz artışı yaptı ama bunun yetmediği görülüyor. Haziran sonunda enflasyon yüzde 15.4’e kadar çıkarken mevcut veriler artışın süreceğini gösteriyor. Piyasada en iyi ihtimalle, enflasyonun önümüzdeki aylarda yüzde 17-18’lere kadar çıkacağı tahminleri yapılıyor. Kurlardaki mevcut seyrin devamı halinde enflasyonun yüzde 20 hatta daha üstüne çıkacağı yorumları yapan piyasa analistleri bile var.
Yine milli gelirin yüzde 7’sine yaklaşan cari açık rakamı da dengenin bozulduğunu ortaya koyan başka bir veri oldu. Bu nedenle yeniden artan kurların aşağı inmesi, en azından dolardaki 4.80 TL seviyelerinin korunması için bile Merkez Bankası’nın yeni faiz artışı yapması kaçınılmaz görülüyor.
1.5 PUAN BEKLEYEN VARBir diğer neden de önümüzdeki dönem ekonomi politikalarının henüz netlik kazanmamış olması. Büyümeci eğilimin, 2019 Mart yerel seçimlerinin de etkisiyle süreceği yönünde genel bir kanı var. Halbuki artık enflasyon ve cari açığın azalması için büyümede frene basılması gerekiyor. Ancak bu fren öyle olmalı ki; büyüme oranları bir miktar düşse bile Türkiye ekonomisi büyümeye devam etmeli, durmamalı. Aksi takdirde bu kez borçlu ve zor durumda kalan şirketlerin geleceğinden korkuluyor. Yani çok hassas bir dengenin kurulması gerektiği ortada. İşte bunun başarılıp başarılamayacağının belli olması için Hükümetin önümüzdeki dönem uygulayacağı ekonomik politikaların netlik kazanması gerekiyor. Bu belirsizlik de faiz artışını gerekli kılan başka bir unsur oluyor.
Tüm bu unsurları değerlendiren bankacılar ve ekonomistler yarınki toplantıdan ortalama 1 puanlık faiz artış kararı bekliyorlar. Kimisi 1 puanın altında yapılacak faiz artışlarının piyasaya bozabileceğini bile söylüyor.
Analistler Merkez Bankası’nın son enflasyon değerlendirmesinde bozulan enflasyon görünümüne dikkat çektiğini hatırlatıp, buradan yola çıkarak görünümü düzeltebilmek için 1 puanın üzerinde faiz artışına gidebileceği görüşünü de savunuyorlar.
AA’nın PPK toplantısına yönelik piyasa beklenti anketine 18 ekonomist katılmış; biri hariç hepsi faiz artışı bekliyor. Ekonomistlerinden biri 50 baz puan, 2’si 75 baz puan, 7’si 100 baz puan, 4’ü 125 baz puan ve 3’ü 150 baz puan artış olacağını tahmin ediyor.
Uluslararası Kurumsal Sosyal Sorumluluk Mükemmellik Ödülleri (The International CSR Excellence Awards) Londra’da sahiplerini buldu.
Ödül kazanan sosyal sorumluluk projelerinin konuları tarım, kadın, genç istihdamı ve enerji tasarrufu oldu. Aralarında Antony Hopkins, John Hurt, Timothy Dalton, Joan Collins gibi İngiltere’nin ve dünyanın ünlü oyuncularını yetiştiren Kraliyet Drama Sanatları Akademisi’nde (RADA) gerçekleştirilmesi ödül törenine ayrı bir renk kattı.
Davetlisi olarak töreni izlediğimiz Coca-Cola Türkiye 2 ödül birden aldı. Coca-Cola Türkiye’nin, kadınların sosyal ve ekonomik hayata katılımlarına destek olmak amacıyla yürüttüğü “Kız Kardeşim Projesi” ödül kazanan projeler arasında yer alırken, tarımsal uygulamalarda sürdürülebilir arazi ve su kullanımını esas alan ve Konya Kapalı Havzası’nda yürütülen Geleceğin Tarımı Projesi de ödüllendirilen diğer proje oldu.
Törende, Coca-Cola Türkiye’yi Kurumsal İlişkiler ve İletişim Direktörü Sinan Cem Şahin temsil etti. Şahin, “Coca-Cola olarak, işimizin sürdürülebilir olmasının yaşadığımız çevre ve toplumun sürdürülebilir oluşuna bağlı olduğunu düşünüyoruz. Topluma değer katmada sürdürülebilirlik projelerinin büyük bir yere sahip olduğuna inanıyor ve bu bilinçle çalışıyoruz. Çalışmalarımızın Uluslararası Kurumsal Sosyal Sorumluluk Mükemmellik Ödülleri tarafından takdir edilmiş olması bizim için büyük bir mutluluk” ifadelerini kullandı.
Coca-Cola Türkiye, TOBB, İTÜ ve Habitat Derneği işbirliğiyle yürütülen Kız Kardeşim Projesi, 2018 yılında 9 bin kadına ulaşmayı hedefliyor. Kadınların küresel ekonomiyi şekillendirmede dönüştürücü bir rol oynayacağı inancından hareketle başlatılan ve 2020 yılına kadar dünya genelinde 5 milyon kadının güçlenmesine destek olmayı hedefleyen 5by20 programına Türkiye’den katkı veren Kız Kardeşim projesi, 2015 yılında hayata geçirilmeye başladı.
Proje kapsamında kadınlara girişimcilik, finans ve teknoloji odaklı eğitimler veriliyor. Proje kapsamında ayrıca kadınlar arasında yerel ve bölgesel işbirliğinin güçlendirilmesi ve kadınların ürettiği ürünlerin pazara erişiminin kolaylaştırılması ve görünürlüğünün artırılması için de çalışmalar yapılıyor.
GELECEĞİN TARIMIİklim Değişikliği kategorisinde ödül alan ve Konya Kapalı Havzası’nda yürütülen “Geleceğin Tarımı Projesi” ise tarımsal uygulamalarda sürdürülebilir arazi ve su kullanımını esas alıyor. Doğa Koruma Merkezi ve Coca-Cola Hayata Artı Vakfı işbirliğinde Konya’da yürütülen Geleceğin Tarımı Projesi, tarımsal uygulamalarda sürdürülebilir arazi ve su kullanımını esas alıyor.
Turkcell tedarik zinciri ekibi de
Hükümet belli ki OVP’nin açıklanmasıyla piyasaların sakinleşmesini bekliyor ama bu mümkün değil.
Bu açıklamanın ardından uluslararası reyting kuruluşu Fitch’in Türkiye’nin puanını hem indirip, hem de görünümü negatife çevirdiği açıklaması geldi. Belli ki son günlerde hızlı artan kurlarda da, Bakanlar Kurulu açıklamasında da bu not indirimi beklentisi yer alıyordu.
Fitch’i önümüzdeki günlerde Moody’s ile Standard and Poor’s’un izleyip izlemeyeceği merak ediliyor. Piyasalar bu not indirimini kısmen satın almış olabilir ama bugün piyasalar yine de haftaya kötü başlayabilir.
Geçen yıl OVP hedefleri eylül ayında açıklanmış ve gerçekçi olmadığı yönünde eleştirilmişti. Kalın önümüzdeki haftalarda OVP’nin açıklanacağını belirterek belli ki erken açıklanınca piyasaların sakinleşeceği beklentisini iletiyor.
OVP hedeflerinin tutup tutmayacağı bir yana, piyasaların beklentisinin bu olmadığını görmemiz gerek. Özellikle yurtdışı piyasalarda ciddi bir güvensizlik var ve seçim sonrası bu belirsizlik azalmadığı gibi aksine artmış görünüyor. Aslında piyasaların verdiği tepkiyi anlamak için Fitch’in açıklamalarına bakmak yerinde olabilir. Fitch’den yapılan açıklamada, bu kararı alırken, “Seçim sonrası ekonomi politika gündeminin, enflasyon ve mali politikaların, yapısal reformlara bakış açısının ve Merkez Bankası bağımsızlığının” tartışıldığını hatırlattı. Sorunların çözümü için para politikasında bağımsızlık ve ekonomik büyümede azalmaya tolerans gerektiği belirtilirken, “Buna dair beklentiler ve ekonomide yapısal reformlar belirsizliğini koruyor” denildi. Açıklamada ayrıca, Türkiye’nin büyük dış finansman ihtiyacının ülkeyi şoklara karşı hassas bıraktığı kaydedildi.
Özetle; piyasalar yani yatırımcılar, Merkez Bankası bağımsızlığı ve büyümenin azaltılması gerektiğine ilişkin irade konusunda tedirgin, mevcut eğilimle sorunların daha da büyümesinden korkuyor.
OVP’DEKİ KUR VARSAYIMIYani OVP açıklamasının piyasaları sakinleştirmesi mümkün değil. Piyasa da sürekli faiz artırmanın çare olmadığını biliyor ama Merkez’in siyasi otoriteden bağımsız davranacağının kanıtlanmasını istiyor. Açıkcası; piyasalar bağımsızlığı ispat için 24 Haziran’daki rutin toplantıya kadar sabır gösterir mi, belli değil.
Piyasalar hedef açıklaması ya da başka bir açıklama değil somut adımlar görmek istiyor. Bunlar ne olur derseniz; sembol niteliğindeki büyük altyapı yatırımları başta olmak üzere yatırımların ertelenmesi, ciddi frene basacak önlemlerin somutlaşması, bu arada Merkez Bankası başta bağımsız kurumların bağımsızlıklarının pekiştirilmesi kararları belki iyi yönde sinyal olabilir.