2007 risklerine yenileri ekleniyor

2007 yılına girdiğimizde sorunlu bir yıl olacağını biliyorduk ama bu kadar da üstüste yığılıp birikeceğini ve giderek büyüyeceğini, çoğu kimse göremiyordu.

Hem iç, hem dış, hem ekonomik, hem siyasi sorunlar arttıkça artıyor.

Örneğin 2006’nın sonlarında ABD’deki seçimlerin bu şekilde sonuçlanacağını tahmin edenler belki vardı ama onlar bile Irak’ta bu kadar karmaşa ve kaosa yol açacağını pek tahmin etmiyorlardı. Şimdi Bush Planı açıklandı ve bütün taraflar tedirgin. Bush’un herkesin kabul ettiği başarısızlığa karşılık yumuşama yerine sertliği seçmesi, herkese sürpriz oldu.

Belki bu kaosun, örneğin Brezilya’da bu kadar dikkatle izlenmesi gerekmeyebilir ama Türkiye açısından risk çok büyüdü. Başbakan ve Dışişleri Bakanı bile açık açık "Irak AB’nin önüne geçti" diye açıklama yapmaya başladılar. Şunun kesin bilinmesi gerekiyor ki; Irak’ta yaşanacak gelişmelere, buradaki keskin çatışma ve ayrışmalara Türkiye kesinlikle seyirci kalamayacak. Kerkük’te bir referanduma asla izin vermeyeceği de anlaşılıyor.

Yani Irak’taki gelişmelerin, "çifte seçim" yılında iç siyaseti etkilemesi kaçınılmaz.

Ekonomi açısından ise, hem tek başına Irak’ta keskinleşecek çatışmalar, hem de çatışmanın içeriye yansıması ve belki ABD ile ilişkilere sıçraması, ister istemez önemli sonuçlar doğuracak. Bir de ABD’nin kesin etkisindeki IMF’nin takınacağı tutumu düşünün.

ABD seçim sonuçları Türkiye açısından başka önemli bir sorun daha ortaya çıkardı ve bu da 2007 yılına denk geldi. Ermeni Soykırım Yasası ABD’de büyük ihtimalle kabul edilecek ve AKP hükümetinin şimdilik bunu önlemek için fazla bir çabası görülmüyor. Bu yasanın kabulünün seçim atmosferinde içeride yaratacağı siyasi gerginlikler ve Türkiye-ABD ilişkilerine olumsuz yansıması kaçınılmaz gözüküyor.

Türkiye bir yandan AB ile ilişkilerin gelişmesi, bir yandan ABD ile sonradan düzeltilen ilişkiler sayesinde son dönem istikrarlı bir seyir çizdi. Bunun yanı sıra uzun zamandır devam eden "gelişmekte olan ülkelere yüklü fon akışı"ndan da nasibini aldı ve son yıllarda üst üste önemli büyüme rakamlarına ulaştı. Bu olumlu gidişat nedeniyle büyümeden kaynaklanan yüksek cari açıklarını, kısa vadeli ve doğrudan yabancı sermaye girişleriyle, finanse edebildi. Bunun yanı sıra özelleştirmenin de bu döneme denk gelmesi, bu işi kolaylaştırdı.

EV ÖDEVLERİ DE YAPILMIYOR

Şimdi AB ile ilişkilerin donma noktasına geldiği açık ve 2008 sonrasına kadar böyle gidecek gibi gözüküyor. Yani ekonomik istikrardaki AB çapasının gevşediği kesin.

Bunun yansıra küresel sermaye akışında da artık 2007 yılında bir şeylerin değişmesi beklenmeye başladı. ABD’nin, hiç hesapta olmadığı halde, yeni faiz artırımları gündeme geldi, petrol fiyatlarındaki gerileme bazı gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkilemeye başladı. Kısaca; küresel sermaye akımının artık eskisi gibi olmayabileceği, 2007 yılında bu saadet zincirinin bir tarafından kopabileceği, giderek daha yoğun konuşulmaya başladı.

Buna karşılık bu küresel sermayeyi çekmek için yaptığımız gerekenler ev ödevlerimizi de aksatmaya başladık. Dağıtım ihalelerinin iptali bu konuda büyük işaret. Bizce bu ortamda sosyal güvenlik reformunun bu yıl yapılması da tehlikeye girmiş gözüküyor.

Yani; özelleştirmelerin savsaklandığı, zaten az sayıda kalan KİT satışlarının ertelendiği, enerji başta olmak üzere KİT açıklarının büyüyüp, zamların biriktirildiği, özellikle belediyeler kanalıyla mali disiplinin bozulmaya başladığı bir yıl yaşamaya başladık.

Ki; bu yılda gergin geçeceği bilinen bir Cumhurbaşkanlığı seçimi, ardından belki öne alınarak oldu-bittiye getirilecek genel seçimler ve bunların yaratacağı toplumsal gerginlikler var.

Özetle; 2007 yılı önceden beklediğimiz risklerin yanı sıra, yeni önemli riskleri de getiren bir yıl olmaya başladı. Siyasi iktidar eğer bu biriken sorunları 2008’e atmaya kalkışır, zaten başladığı "halının altına süpürme" işlemini yoğunlaştırırsa, o zaman gelecek yıl felaket olur.

Ama ne kadar 2008’e atmaya kalkışsa da, 2007’de yüzleşmesi gereken sorunlar bile yeter.

Piyasaların giderek ısınması kaçınılmaz, "iyi yönetim"e ihtiyaç, çok daha fazla hissediliyor.
Yazarın Tüm Yazıları